Salgın koşullarında daha fazla derinleşen ekonomik kriz ve enflasyon, emekçilerin omuzlarındaki yükü her gün attırıyor. Hayatın her alanında yüzümüze vuran bu gerçeklik her ne kadar TÜİK rakamlarında karşılık bulmasa da görüyoruz ki artık mızrak çuvala sığmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi saiklerle eleştirdiği temel gıda fiyatlarındaki artışın bir benzeri de sınav oturumlarında yaşandı!
2021 yılı enflasyon hedefinin %9.4 olarak açıklandığı bir dönemde, tıpkı köprü ve otoyol zamlarında olduğu gibi Yükseköğretim Kurumları Sınavı oturum ücretleri de yaklaşık %30 zamlandı. YKS için geçtiğimiz yıl oturum başına 70 TL olan sınav ücreti, 2021 yılı için oturum başına 90 liraya çıkarıldı. İki oturuma girecek bir öğrenci 180 TL, üç oturuma girecek bir öğrenci ise 270 TL ödemek zorunda bırakıldı.
Salgın koşullarında öğrencilerin ders materyallerine, bilgisayara ve internete erişiminin sağlanamadığı, öğrencilerin nitelikli eğitim hakkının yok sayıldığı bir dönemde ticari kaygı ve hesaplarla sınav oturumlarında zamlı fiyatlandırmaya gidilmesi skandaldır!
Her şeyin zamlandığı, bir tek işçilerin, emekçilerin ücretlerinin eridiği bir ülkede, başarıyı ölçtüğü iddia edilen sınavların gelir elde etme aracına dönüştürülmesinin tek bir adı vardır, o da umut tacirliğidir! Açıktır ki sınavlar “başarıyı” değil, gençlerin sınıfını belirlemeyi amaçlamaktadır!
Eğitim Sen olarak, sınav odaklı bir eğitim sistemine ısrarla karşı çıktık. Sınav odaklı bir eğitim sistemini savunanlar, salgın döneminde dahi kendilerinden sınav parası istenen yoksul ailelerin çocuklarının gözlerinin içine bakmalı ve onlara “eğitimdeki başarılardan” söz etmeyi denemelidir. Çünkü hakikat, o çocukların, gençlerin gözlerinin içinde saklıdır!