TÜRKİYE'de herkes iki konuda birleşir:
Birincisi Anayasa'nın değişikliklere rağmen bir darbe anayasası olduğu, ikincisi de darbeciler tarafından hazırlatılan Anayasa'nın dilinin sorunlu olmasıdır. Geçmişte Anayasa'nın içeriği, içeriği olmasa da dilinin değiştirilmesi konusunda çok çalışma gerçekleştirilmişti.Bunlardan biri de 2012 yılında Türk Dil Kurumu'nda yapıldı. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan o toplantıda ünlü filozof ve dilbilimci Wittgenstein'ın, "Dilimin sınırları dünyanın sınırlarıdır" sözünü hatırlatmıştı.
BAĞLAÇSIZ OLSUN
O tarihte TBMM Başkanı olan Cemil Çiçek ve TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı olan Burhan Kuzu gibi çok sayıda ismin katıldığı toplantıda Anayasa'nın dili konusunda şu görüşler belirlenmişti:
Sade, anlaşılır, özlü ve toplumda genel kabul görmüş yaşayan Türkçe ile kaleme alınmalıdır.
Ama, ancak, lakin, fakat gibi bağlaçlara mümkün olduğunca yer verilmemelidir.
Farklı anlamlara gelecek kelimeler kullanılmamalı, gereksiz tekrarlara yer verilmemeli, mümkün olduğu kadar kısa bir metin olmalıdır.
Yazım komisyonunda, mutlaka dilciler ve edebiyatçılar da yer almalıdır.
Anayasaların özgürlüğünü sınırlayan ve anayasa maddelerini hapseden başlangıç bölümü olmamalıdır.
Herkesin zihnindeki karşılığı aynı olan kelime ve kavramların tercih edilmesi, otoritenin dayatması izlenimini uyandırmayan bir dille ele alınması büyük önem arz etmektedir.
EDEBİYATÇI OLSUN
Malumunuz bugünlerde AK Parti'de, Başbakanlık'ta ve Beştepe'de tam anlamı ile "3 koldan" anayasa çalışması yürütülüyor. Üstelik yazım çalışmalarına da başlandı. Geçen hafta perşembe ve cuma günü yeni anayasa taslağı kaleme alınmaya başlandı. Aldığımız bilgiye göre, 2012'de alınan kararlardan biri olan "Komisyon'da edebiyatçı da olsun" ilkesi benimsenmiş ve isim de İslamcı camianın yakından tanıdığı edebiyatçıların arasından seçilmiş. Üstelik bu ismin edebiyatçı kimliğinin yanında bir de 'Başbakan Başdanışmanlığı' gibi bir şapkası var.Kim mi? Belki tahmin etmişsinizdir. İskender Pala...
'ÖZGÜRLÜKÇÜ' OLSUN
Kendisine ait internet sitesine koyduğu biyografide kendisini "Divan edebiyatını sevdiren adam" diye tanımlayan Pala, bundan böyle AK Parti'nin yeni anayasa taslağının dilinden sorumlu.
Son iki toplantıda Pala'ya 2012'de yapılan toplantıda benimsenen ilkelere biraz uzaklaşan bir de kritik görev verildi: Başlangıç paragrafını yazmak.
2012'de 'Başlangıç Bölümü'nün Anayasa'nın özgürlüğünü sınırlayıp, maddelerini hapsettiği iddia edilmişti. 2016'da ise -tersine- Pala'dan 'özgürlükçü' bir başlangıç metni yazması istenmiş.
Bakalım, darbecilerin ağdalı dilinden kurtulalım derken yeni anayasa taslağına Divan edebiyatının ritmi mi yansıyacak yoksa?
Hürriyet