Sosyal olaylara yetişmek bugünlerde pek mümkün olmuyor. Gelişim, dönüşüm, evirilme o kadar hızlı ki resmen öngörü geliştiremiyorum. Birçok şeyi bir arada yaşıyoruz. Heyecan, dram, coşku, zafer hepsi bir arada. Sanırım büyük devlet olmak ve köklü bir tarihi geçmişe sahip çıkmak böyle bir şey olsa gerek.
16 Temmuz meşum kalkışması şerefli ordumuzu yaraladı. Kısmen itibar zedelenmesi meydana getirdi. Ancak aziz milletimizin en temel hususiyetlerinden birisi de göz bebeği gibi koruduğu Mehmetçiğe herhangi bir zafiyetin bulaşmaması idi. İtibarı yıpranan ordumuzun acilen psikolojik bir tedaviye ihtiyacı vardı. Milletin nabzını en iyi tutan bir lider olması hasebiyle Başkomutan Recep Tayyip ERDOĞAN kahraman ordumuzdaki bu travmayı gördü ve uzun süredir ertelediği bir kararı vermekte gecikmedi.
Cehennem köpekleri de denilen DAEŞ, burnumuzun dibine kadar sokularak vatan topraklarımızı zaman zaman taciz etmekteydi. Suriyeli Müslüman kardeşlerimize sergilediğimiz Ensar tavrımızı istismar ederek masum vatandaşlarımızı topluca katlediyordu. Güvenli bölge talebimize kulak vermeyen Mütegallibeler, insanlarımızın teröre hedef olmasına adeta alkış tutuyorlardı.
Olup biteni müteyakkız bir halde takip eden Müslüman Türkiye liderliği, artık bıçak kemiğe dayandı, bu vahşete daha fazla dayanamayız deyip bir seher vakti kahraman ordumuza Mercidabık Ovasını hedef olarak gösterdi.
16 Temmuz gecesi oluşan milli birlik ve dayanışma ruhu kahraman ordumuz ile birlikte harekete geçmişti. Binlerce ferdi askerlikten çıkarıldı, bu ordu artık savaşma kabiliyetini yitirmiştir, Türkiye’yi mağlup etmek şimdi çok daha kolay diyen Gavurlara ve onların yerli işbirlikçisi hainlere nispet kahraman ordumuz 12 saat gibi kısa bir süre içerisinde Mercidabık ovasını kontrolü altına aldı. Tıpkı atamız, Yavuz Sultan Selim Han’ın 500 yıl önce 24 Ağustos 1516 yılında Halep’in kuzeyinde Mercidabık ovasında Kölemenlere karşı kazandığı zafer gibi.
Bu zafer bize ilaç gibi geldi.
Nasıl iyi gelmesin ki, kazandığımız Cerablus zaferi ile
1- 500 Yıl sonra da olsa atamız Yavuz Sultan Selim Hanın yolunda olduğumuzu ispatladık.
2- Ordumuza sızan hainlerin sebep olduğu travmayı atlatarak kahraman ordumuza itibarını yeniden kazandırdık.
3- Ülkemizi sık sık taciz eden, masum vatandaşlarımızı kitleler halinde katleden cehennem köpeklerine gerekli korkuyu saldık.
4- Türkler ne zaman gelecek diye umutla yolumuzu gözleyen karındaşlarımıza gerekli cesareti verdik.
5- Yıllardır icat ettikleri cehennem köpekleri ile ve PKK teröristleri ile Ortadoğu’yu kana bulayan Batılı Gavurlara gerçek terörist sizsiniz, terörü himaye eden ve destekleyen sizden başkası değil, diyerek gerekli dersi verdik.
6- 6 yıldır ertelediğimiz bir vazifeyi başarıyla gerçekleştirdik.
Tek kelimeyle her şey için ELHAMDÜLİLLAH…
26 Ağustos 2016 Cuma günü Müslüman Türkiye için yepyeni bir gün olacak. Dünyanın en büyük asma köprülerinden biri olan Yavuz Sultan Selim Han köprüsü bir gerdanlık gibi boğazdaki yerini alacak.
Bunlar bir tesadüfün eseri olamaz. Rabbim makûs tarihimizi döndürdü. Ceddimiz Yavuz’un ruhu Müslüman Türkiye’ye yeni bir ruh kazandırdı. Artık Şam’ı da fethederiz Kahire’yi de.