Bir villa tartışmasıdır sürüp gidiyor.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bir süre önce cengâver gibi ortaya atlayarak Kılıçdaroğlu'nu suçlamaya başladı.
Son iddiası, Kılıçdaroğlu'nun havuzlu villası olduğu.
Kılıçdaroğlu da Evet havuzu olan bir kooperatif sitesinde villam var. İsteyen gidip görebilir. Başbakan'ın da havuzlu bir sitede villası var. Her ikisini karşılaştıralım dedi.
Sonra da inşaat halindeki sitenin yönetimine haber vermiş, İsteyen herkese kapıları açın. Gelip görsünler, fotoğrafını çeksinler demiş.
Bence siyasette havuzlu villa polemiği, geride kalmış olması gereken bir konu.
Bir liderin havuzlu villası da olabilir.
Önemli olan neyi olduğu değil, nasıl olduğudur.
Kayıtlı, vergisi ödenmiş, kazanılmış ve bildirilmiş parayla, açık kazançla, helal parayla alındıktan sonra isterse yalısı olsun.
Kimseyi ilgilendirmez.
Dediğim gibi, yeter ki vergilendirilmiş, kaynağı belli kazançla edinilmiş olsun.
Havuzlu villa sahibi olmak siyasette bir ayıp değil, olmamalı.
Fakir fukaradan yana olmak için de ille fakir fukara olmak gerekmiyor.
Kılıçdaroğlu zengin değil ama fakir fukara da değil.
Başbakan Erdoğan da fakir fukara değil. Onun da havuzlu villası var. Bu onun fakir fukarayı düşünmesini engelliyor mu? Ya da engeller mi?
Diyorum ya, bir siyasetçinin, bir liderin yalısı da olabilir. Yeter ki, kaynağı belli parayla alınmış olsun.
Ve bizim memleketin seçmeni bu işlere hiç ama hiç bakmıyor.
Hatta kaynağı belirsiz olsa bile pek bakmıyor.
İşte Cem Uzan örneği.
Birkaç ayda parti kurdu. Neredeyse barajı aşıyordu.
Ona oy verenlerse şöyle diyordu: Abi helal olsun. Adam Amerika'yı bile dolandırmış. Oyum ona.
Siyasette artık villa, havuz edebiyatı tutmaz.
Fazlası bile tutmuyor. Gördük.
Fatih ALTAYLI-Habertürk
Villa değil, kaynağı önemli
Bir villa tartışmasıdır sürüp gidiyor.
İlk yorum yazan siz olun