Yenişafak Gazetesine konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, "Gezi Parkı eyleminden demokrasimizin ulaştığı noktayı ortaya koyması açısından gurur duydum" sözlerini değerlendirdi.
'Başbakanlık Başmüşaviri olarak görev alıyordum'
Varank, Gezi Parkı olaylarında Başbakanlık Başmüşaviri olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte çalıştığını hatırlatarak, "Gezi olayları başladığında biz bu olayların nereye gideceği ile ilgili öngörüleri çok önceden yapmıştık. Gezi hadislerini kahramanlıkla tanımlayanlar var.
'Faizin en düşük olduğu dönemdi'
Bunlardan gurur duyanlar var; ama Gezi hadiseleri aslında, ekonomik verilerin tarihinin en iyi olduğu zamanlarda, yani enflasyon ve faiz oranlarının en düşük olduğu zamanlarda Türkiye'ye karşı kurulan bir tuzaktı. Birileri birkaç ağacın arkasına saklanarak, Türkiye'de vandallıkla özellikle Türkiye'nin ekonomisine yönelik bir faaliyet başlatmıştı. Biz hadiselerin nereye gideceğini bilerek tedbirlerimizi alıyorduk" dedi.
'Bunlar gurur duyulacak şeyler değil'
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Gezi olayları ile geçtiğimiz günlerde söylediği sözlerini hatırlatan Varank, "Geçenlerde bir açıklaması oldu; dedi ki 'bizim gurur duyduğumuz hadiselerdir'. Ben o zamanları hatırlıyorum. Sokaklardaki vandallığı hatırlıyorum. Türkiye'nin ekonomisine nasıl sabotaj yapıldığını, uluslararası kanallarda 'ekonomiyi durdurursak Türkiye durur' dendiğini çok iyi hatırlıyorum. Bunların hiçbiri gurur duyulacak şeyler değil.
'Cumhurbaşkanımız 'Meydan açılmasın' demişti'
Varank, olayların başlangıcının 27-28 Mayıs civarı olduğunu ifade ederek, "Hatırladığım kadarı ile 1 Haziran'da CHP'nin Kadıköy'de mitingi olacaktı. O zamana kadar birkaç ağaç bahanesi ile gösteriler yaygınlaşmaya başlamıştı. Kalabalıklar Taksim Meydanı'nda toplanmaya başlamıştı; ama polis göstericilerin Taksim Meydanı'na girmesine müsaade etmiyordu. 1 Haziran'da CHP'nin Kadıköy'de mitingi olacaktı; ama CHP bu mitingi iptal ederek, mitingi öğleden sonra Taksim'de yapacağını duyurdu. Burada tek amaç o meydana giremeyen kalabalıkları, vandalları o meydana sokmaktı. Bunun hazırlığını yapıyorlardı. Bunu pek kimse bilmez; ama Sayın Cumhurbaşkanımız meydanın asla açılmaması talimatını verdi. Çünkü ileride neler olabileceğini gayet iyi hesap ediyordu" dedi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Gezi kalkışmasının perde arkasıyla ilgili ilginç detaylar paylaştı. Abdullah Gül'ün Gezi vandallığıyla ilgili "Gurur duydum" sözlerine sert çıkan Varank, şu ifadeleri kullandı: Sayın Cumhurbaşkanımızı Abdullah Gül aradı ve dedi ki; ben rica ediyorum, lütfen müsaade edin, CHP meydana girsin, sonra zaten kendileri oradan ayrılacaklar'. CHP o meydana girdi ve o meydan 2 ay boyunca işgal edildi. Şimdi kendime soruyorum'Acaba bir danışıklı dövüş var mıydı?'.
Yenişafak Gazetesine konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, "Gezi Parkı eyleminden demokrasimizin ulaştığı noktayı ortaya koyması açısından gurur duydum" sözlerini değerlendirdi.
'Başbakanlık Başmüşaviri olarak görev alıyordum'
Varank, Gezi Parkı olaylarında Başbakanlık Başmüşaviri olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte çalıştığını hatırlatarak, "Gezi olayları başladığında biz bu olayların nereye gideceği ile ilgili öngörüleri çok önceden yapmıştık. Gezi hadislerini kahramanlıkla tanımlayanlar var.
'Faizin en düşük olduğu dönemdi'
Bunlardan gurur duyanlar var; ama Gezi hadiseleri aslında, ekonomik verilerin tarihinin en iyi olduğu zamanlarda, yani enflasyon ve faiz oranlarının en düşük olduğu zamanlarda Türkiye'ye karşı kurulan bir tuzaktı. Birileri birkaç ağacın arkasına saklanarak, Türkiye'de vandallıkla özellikle Türkiye'nin ekonomisine yönelik bir faaliyet başlatmıştı. Biz hadiselerin nereye gideceğini bilerek tedbirlerimizi alıyorduk" dedi.
'Bunlar gurur duyulacak şeyler değil'
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Gezi olayları ile geçtiğimiz günlerde söylediği sözlerini hatırlatan Varank, "Geçenlerde bir açıklaması oldu; dedi ki 'bizim gurur duyduğumuz hadiselerdir'. Ben o zamanları hatırlıyorum. Sokaklardaki vandallığı hatırlıyorum. Türkiye'nin ekonomisine nasıl sabotaj yapıldığını, uluslararası kanallarda 'ekonomiyi durdurursak Türkiye durur' dendiğini çok iyi hatırlıyorum. Bunların hiçbiri gurur duyulacak şeyler değil.
'Cumhurbaşkanımız 'Meydan açılmasın' demişti'
Varank, olayların başlangıcının 27-28 Mayıs civarı olduğunu ifade ederek, "Hatırladığım kadarı ile 1 Haziran'da CHP'nin Kadıköy'de mitingi olacaktı. O zamana kadar birkaç ağaç bahanesi ile gösteriler yaygınlaşmaya başlamıştı. Kalabalıklar Taksim Meydanı'nda toplanmaya başlamıştı; ama polis göstericilerin Taksim Meydanı'na girmesine müsaade etmiyordu. 1 Haziran'da CHP'nin Kadıköy'de mitingi olacaktı; ama CHP bu mitingi iptal ederek, mitingi öğleden sonra Taksim'de yapacağını duyurdu. Burada tek amaç o meydana giremeyen kalabalıkları, vandalları o meydana sokmaktı. Bunun hazırlığını yapıyorlardı. Bunu pek kimse bilmez; ama Sayın Cumhurbaşkanımız meydanın asla açılmaması talimatını verdi. Çünkü ileride neler olabileceğini gayet iyi hesap ediyordu" dedi.
'Meydana girerlerse çıkmazlar'
Bakan Varank, o zamanki Vali, hatta İçişleri Bakanı'nın Erdoğan'a "Burayı açamaz mıyız?" diye sorduklarını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Sayın Cumhurbaşkanımız dedi ki; 'asla biz bu meydanı bu göstericilere açamayız, bu meydana girerlerse bir daha asla çıkmazlar'.
'Abdullah Gül arayıp rica etti'
O gün öğlen civarında Sayın Cumhurbaşkanımızı Abdullah Gül aradı ve dedi ki; Ben rica ediyorum, lütfen müsaade edin, CHP meydana girsin, sonra zaten kendileri oradan ayrılacaklar'. Sayın Cumhurbaşkanımız aynı şeyleri kendilerine de söyledi, 'Abdullah Bey siz bunları tanımazsınız, bu işleri çok iyi bilmezsiniz, eğer bunlar bu meydana girerlerse bu meydandan bir daha asla çıkmazlar.
Israr edince 'pişman olacaksınız' dedi
Madem ısrar ediyorsunuz buna müsaade edeceğim ama çok pişman olacaksınız ' dedi ve talimatını verdi. CHP kortejinin gelmesi ile birlikte polisler meydandan çekildi ve herkes meydana girdi. Bundan sonraki hadiseleri siz zaten gayet iyi biliyorsunuz. 2 ay boyunca o meydanı işgal ettiler. Oradan ayrılmadılar. Türkiye'nin her tarafında, yakma, yıkma, vandallık faaliyetleri arttı, sokakları adeta terör alanına çevirdiler.
'Olayların müsebbibi kendisidir'
Türkiye'yi 2 ay boyunca adeta kilitlemiş oldular. Dolayısı ile Abdullah Bey'in gurur duyduğu hadiselerin aslında müsebbibi biraz da kendisidir. Çünkü kendisinin ısrarı ile CHP o meydana girdi ve o meydan 2 ay boyunca işgal edildi. Ben şimdi o zamanları düşündüğümde 'acaba bir danışıklı dövüş var mıydı?' diye kendi kendime soruyorum" ifadelerini kullandı.
'Uzun yıllar Davutoğlu ve Babacan'la çalıştım'
Varank, yeni parti kuran Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan ile ilgili de değerlendirmeler yaptı. Varank, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan'ın uzun yıllar çalıştıkları, mesai arkadaşlığı yaptıkları kişiler olduğunu ifade ederek, "Ben iki hareketin de ihtiyaçtan ortaya çıkmış hareketler olduğuna inanmıyorum. Siyasette nefis meselesi çok önemli bir meseledir. Eğer nefsiniz güçlü ise egonuz yüksekse bir yolda dava arkadaşlığı yapmayı zaman zaman kaldıramayabiliyorsunuz.
'Nefislerine yediremediler'
Ben bu arkadaşların bir ihtiyaçtan değil, kendilerine bir zamanlar verilen görevlerin kendilerinden alınması sebebi ile bunu kendi nefislerine yediremedikleri için bu işlere giriştiklerine inanıyorum, bunu resme baktığımda okuyabiliyorum. Dediğim gibi biz bu insanlarla uzun süreler çalıştık.
'Eğer koltuk yoksa sizinle değiller'
Gündemde olduğu için tabii ki diğer isimlere de baktım. Orada özellikle daha önce partimizle ilişkisi olmuş kişilerin de aynı dertten muzdarip olduğunu görebilirsiniz. Eğer koltuk varsa sizinle beraberler, eğer koltuk yoksa sizinle beraber değiller" dedi.
'Bu yolda çok bedeller ödedik'
Varank, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK Parti'nin davasının ne olduğunun açık olduğunu vurgulayarak, "Biz Türkiye'yi büyütmek, Türkiye'yi yüceltmek, Türkiye'de refahı artırmak için gayret gösteren bir partiyiz. Bunu yaparken de çok büyük bedeller ödedik. Bu işler kolay olmuyor. Bu bedelleri ödeyerek bu zamana kadar geldik.
'Buna açık seçik nankörlük denir'
Şimdi ödediğimiz tüm bu bedelleri görüp, ülkemizi nerden nereye getirdiğimizi görüp eğer bu insanlar farklı yollara sapıyorlarsa buna açık seçik nankörlük denir. Biz asla egomuz ile hareket etmiyoruz.
'Ego ile hareket edenler takım oyunu kuramaz'
Biz AK Parti davasının yüce manalar taşıyan bir dava olduğuna inanıyoruz. AK Parti davası bu ülkeye hizmet etme, bu ülkenin insanlarını muasır medeniyetler seviyesinin ötesine çıkarma davasıdır. Yaşadığımız değerleri yüceltme davasıdır. Şunu da hasbelkader kendi okumalarımdan görebiliyorum; ego ve nefisleri ile hareket eden insanlar takım oyunu kurmakta asla başarılı olamazlar ve netice alamazlar" ifadelerini kullandı.