--*Politika faizi artırılırsa ve enflasyona endeksli kağıt çıkarılırsa bu adımlar ekonomik sorunların bir süre daha erteleneceği ve seçimin zamanında yapılacağı anlamına gelir.
--*Ama bakıldı ki sorunlar ne yapılırsa yapılsın hafifletilemeyecek, o durumda tez zamanda sandığı getirme kararı alınır.
--* Bu yüzden 26 Mayıs 2022, önümüzdeki seçimin ne zaman yapılacağının ipucunu verecek bir tarih olarak görülebilir.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu yarın toplanacak ve faiz kararını açıklayacak. Kurul, kararı “açıklayacak”, çünkü görevi bundan ibaret, faizin ne olacağına hiç kuşku yok ki ve ne yazık ki daha yukarıda karar verilecek.
Dünya'dan Alaattin Aktaş'ın haberine göre; Politika faizi geçen yıl eylül-aralık döneminde dört toplantıda 5 puan indirildikten sonra dört toplantıdır sabit. Bu yılın ilk dört ayında faize dokunulmadı. Geldik beşinci toplantıya...
Hatırlanacaktır; Maliye Bakanı Nebati, aralıktaki indirimden sonra yılın ilk üç ayındaki gidişatı görmek gerektiğini söyleyerek bu dönemde faize dokunulmayacağının işaretini vermişti. Üç aydan sonra nisan da öyle geçti.
Kur korumalı mevduata olan ilgi azalmasa, taze dış kaynak sağlanamasa da en azından çıkış yaşanmamış olsa ve kur bu sayede hala makul sayılabilecek bir düzeyde tutulabilseydi mayıs ayı için de faizde bir değişiklik beklentisi söz konusu olmazdı.
Ama şimdi beklentiler sanki biraz değişmiş gibi... Zihinlerde aynı soru:
“Yarın ne olacak, faizle ilgili ne karar verilecek?”
Bu sorunun yanıtını herhalde yalnızca Cumhurbaşkanı Erdoğan biliyordur.
Ama belki o bile henüz bilmiyordur, yani karar vermemiştir.
Çünkü faizle ilgili olarak yarın ne karar alınacağı, çok büyük ölçüde seçimin ne zaman yapılacağı ile bağlantılıdır.
Seçimin tarihi ise bir erkene alma durumunda en azından bizler için bu aşamada tabii ki meçhuldür.
SENARYOLAR, SENARYOLAR...
Bu köşede 19 Mayıs’ta seçimin tarihine ilişkin ipucu olabilecek iki seçenek üstünde durmuştuk. Temel soru şuydu; seçim zamanında mı yapılır, erkene alınarak bu yılın sonbaharında mı? Seçenekleri hatırlayalım:
- Artık maliyeti ne olursa bize nefes aldıracak bir dış kaynak bulunabilirse kurun çok artması önlenir, hatta bir miktar da gerileme sağlanabilirse şahane olur ve seçime kadar idare edilir. Tabii ki tercih edilen budur.
- Dış kaynak bulunamazsa, yerleşikler de yeniden dövize yönelmeye başlarsa, (nitekim bunun işaretleri alınıyor) bu durumda yol zorunlu olarak kısaltılır, yani seçim öne alınabilir. Çünkü her geçen gün artan olumsuzlukla bir yıl sonrasının ekonomik tablosu bugünkünden kötü olacaktır. En az kötü tercih edilir.
Şimdi ilk seçeneğe hazırlıklarının devam ettiği bilinen şu meşhur enflasyona endeksli bono ya da tahvili ve Merkez Bankası'nın faiz artışını da katmak gerekiyor. Bononun bir yıldan kısa vadeli, tahvilin ise bir yıldan uzun vadeli olduğunu; normalde böyle bir enstrümanın (aslında hiç çıkarılmaması gerekir ya) en az bir yıl vadeli çıkarılması gerektiğini, ancak Türkiye koşullarında vadenin çok daha kısa tutulacağının tahmin edildiğini de belirtelim.
Bono ya da tahvil; amaç ne?
Dış kaynak bulamazsan dövize yönelmeyi önle, hatta daha ötesi dövizden TL'ye geçişi cazip hale getir.
Bu uygulama felaket olurmuş, ülke ekonomisinin temeline yeni bir dinamit yerleştirmekmiş, faizi örtülü biçimde artırmak anlamına gelirmiş... Geçiniz onları, kimin umurunda!
Eğer bu adım atılırsa ya da atılması kesinlik kazanmışsa dışarıdan kaynak bulmaya daha az ihtiyaç duyulacaktır. Böyle bir durumda kur önce bir miktar geriler, ardından yine bir süre yatay gider, döviz kaynaklı artı bir maliyet artışı pek yaşanmaz ve enflasyonda da mevcut gidişatın ötesinde bir sıçrama olmaz. Bu durumda yarın Merkez Bankası’nın politika faizini artırmak gerekmez, ayrıca seçimin erkene alınmasına da gerek kalmaz.
İKİSİ BİRDEN PEKALA OLUR!
Merkez Bankası’nın yarınki toplantısında faizin yükseltilmesi söz konusu olursa bu büyük olasılıkla enflasyona endeksli bono ya da tahvilden vazgeçildiği anlamını taşır.
Ne var ki ikisi birden de gündeme gelebilir; hem faiz artışına gidilir, hem bu kağıt çıkarılabilir.
Böylece faiz artışıyla kurun tutulması, bu sayede enflasyonun frenlenmesi; yine aynı amaca hizmet edecek yeni kağıdın bütçeye yükünün çok fazla olmaması sağlanabilir.
İKİNCİ SEÇENEK, ERKEN SEÇİM...
İlk seçeneğin özü, ekonomik tablonun daha da kötüleşmesini ne yapıp edip önlemek ve 2023 haziranına kadar süre kazanmak. Baz etkisi sayesinde aralık ve ocakta enflasyon da düştü mü ve bu durum sanki fiyatlar gerilemiş gibi satıldı mı, 2023’te şimdikine göre çok daha iyi görünecek bir ekonomik tabloyla sandığa gidilir.
Ama bakıldı ki hiçbir şekilde 2023’e kadar idare etmek mümkün değil. Dövizdeki tırmanış ne faiz artırılarak önlenebilecek, ne enflasyona endeksli kağıtla bu sorun çözülebilecek... Gidişat felaket! 2023’e kadar dayanmaya çalışmak, bir bakıma intihar!
O zaman seçim bu sonbahara çekilecektir.
26 Mayıs’ın önemi
Dolayısıyla 26 Mayıs 2022, yani yarın, Türkiye’nin seçime hangi tarihte gideceğine ilişkin ipucu günüdür.
Faiz artırılırsa ve hele hele bu adım enflasyona endeksli kağıt çıkarılarak desteklenirse, yani ekonomik sorunlar bir yıl daha ertelenirse seçim zamanında yapılacak demektir.
Ama yarın faize dokunulmaz ve kur artışına bir anlamda dur denilmezse ekonomik sorunların daha da büyümesi beklenmeden bu yıl sonbaharda seçime gidilmesi kuvvetle muhtemeldir.