2012-13 Öğretim Yılı’nda üniversitelere, açık öğretim hariç tam 937 bin öğrenci alınacakmış. Açık öğretime girenler de hesaba katıldığında, bu yıl, bir milyondan fazla adayın üniversiteli olması öngörülüyor.
Peki bu mümkün mü? Açılan her kontenjan dolacak mı? Yoksa üniversitelerde eşi görülmemiş bir kontenjan açığı kalarak, derin hayal kırıklıkları mı yaşanacak?
Düne kadar, üniversiteye girmek için her türlü fedakarlığa katlanan adaylar, bu yıl üniversiteye girmek bu kadar kolayken, bu haklarını kullanacaklar mı?
LYS’ye giren aday sayısı 871 bin, açık öğretim hariç toplam kontenjan 937 bin! Bunun ne anlama geldiğine geçmeden önce gelin isterseniz önce rakamlara bir göz atalım.
Nereden nereye?
Katsayıların kaldırılması nedeniyle, üniversiteye başvuruda bu yıl rekor yaşandı. Bir önceki yıla göre 221 bin artarak 1 milyon 868 bine yükseldi. Ama adaylardan 50 bini daha en başından sınava girmekten vazgeçti, 57 bini de sınavda sıfır çekti. YGS barajını aşıp, LYS’ye girme hakkı elde ettiği halde 500 bine yakın aday, LYS’ye başvuruda bulunmadı. Yani girenlerin çoğu, 4 yıllık fakültelere girme hakkı varken, bu hakkından daha en başında feragat etti. Çünkü, üniversiteyi kazansam, girsem, bitirsem ne olacak? Bitirenlerin hali ortada deyip yarıştan koptu.
Bu yıl, LYS-1’e (Matematik) 619 bin 133, LYS-2’ye (Fen Bilimleri) 308 bin 702, LYS-3’e (Edebiyat-Coğrafya) 666 bin 163, LYS-4 (Sosyal Bilimler) 385 bin 659 ve LYS-5’e (Yabancı Dil) 49 bin 543 aday başvurdu...
Yeni kontenjanlar?
Üniversitelerde 2011 yılında 776 bin 714 olan toplam kontenjan, bu yıl yaklaşık yüzde 20 artışla 937 bin 676 oldu.
Geçen yıl 671 bin 64 olan devlet üniversitelerinin kontenjanlarında yüzde 22 artış olurken, kontenjanı 84 bin 49 olan vakıf üniversitelerindeki artış oranı ise yüzde 13 oldu.
Üniversitelerin lisans programlarına 547 bin 194, ön lisans programlarına 366 bin 181, özel yetenek programlarına 24 bin 301 öğrenci alınacak.
Gerçek artış mı, şişirme mi?
Kontenjan artışının ne anlama geldiğine vurgu yapmadan önce, gelin şu maili hep birlikte okuyalım:
“Bir sabah kalktık ki kontenjanlar artmış! Herkes gibi ben de çok memnun oldum.
Ama yayınlanan kılavuza baktığımda çok şok oldum.
En çok girmek istediğim yer olan Sakarya Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nin kontenjanları 103’ten 30’a düşmüş!
Biz ne umutlarla çalıştık, didindik, o kadar sınav stresine girdik, tam sınav sonuçlarını beklerken, bu defa umutlarımıza tam bir darbe vuruldu.
103 kişiden 30 kişiye düşürmek insafsızlık değil mi?
Madem böyle bir karar alınacaktı neden sınava hazırlanmadan önce söylenmedi?
Ben belki bunu göze alamadığımdan sınava girmeyebilirdim. Lütfen Abbas Bey bu konuyu gündeme taşıyın.
Mağdur ve kandırılmış durumdayız...”
Puanlar düşer mi, yükselir mi?
Söz konusu durum, sadece bu fakülteye özgü değil. Öğrencilerin en çok girmek istedikleri fakültelerin çoğunda, öyle ya da böyle bir kısıtlamaya gidilmiş. Çünkü, önceki yıllarda Yusuf Ziya Özcan’ın talimatıyla, üniversitelere hiç sorulmadan fazlasıyla şişirilmişti.
Peki bu durum nasıl bir sonuç ortaya çıkarır? Hemen söyleyelim.
Puanlar, önceki yıllara göre jet hızıyla yükselecektir!
Bu da, tıpkı yukarıdaki aday örneğinde olduğu gibi derin hayal kırıklıkları yaşatacaktır...
Kaç kontenjan boş kalır?
2010’da 130 bin, geçen yılda da 100 bine yakın kontenjan boş kaldı. Bu yıl 150 bin rakamı zorlanırsa hiç şaşırtıcı olmaz. Yani 150 bin üniversite kontenjanı boş kalırsa, hiç kimse şaşırmasın!
Peki bu ne anlama geliyor?
Birçok vakıf üniversitesi çok zor duruma düşecek. Belki de kapanma durumuna gelecek ya da el değiştirecek.
Milli ekonomiye verdiği zarar ise trilyonlar değerinde olacak.
En önemlisi de, yanlış yükseköğretim politikaları yüzünden gençlerin hayali çalınmış olacak.
Ve böylesine vahim durum, önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da siyasilerin hiç ama hiç umurunda olmayacak...
Özetin özeti: Ceketini satıp çocuklarını üniversiteye gönderen, üniversiteye girebilmek için çocukluğunu, gençliğini feda eden bir toplumdan, üniversiteden kaçan bir noktaya geldik? Bunun sorgulanması gerekmez mi?..
Abbas GÜÇLÜ-Milliyet