Üniversite öğrencisi

Hiçbir öğrencilik dönemi geri gelmez.Üniversiteye ilk adımını atmış kişi bir eşiğin önündedir.

Arkasında mavi bir gökyüzü kadar parlak bir geçmiş, önünde ise hareket halinde gümüş bir sis yumağı. Arkası sıvazlana sıvazlana sevgi ve destek sözcükleriyle yolu açıla açıla gelmiştir o eşiğe.
O noktaya kadarki zorluk, hayatın değil eğitim sisteminin sonucudur. Oysa, üniversitenin önünde o başka bir varlık olarak dikilmektedir. Üniversite artık biyolojik çağın bitişidir. Başlayan zihinsel bir zamandır. Akıl çağıdır. Eylem ve yol çağı. Alın kemikleri bıngıldak dönemini tamamlamıştır. Üniversiteye başlayan bir genç, enerjisinin sadece yön değil nitelik de taşıdığını fark edecektir yavaş yavaş. Birey olmak ihtimal ve hedef değil zoraki gerçekliktir artık.

Zaman zaman üniversitelere gitmeli. Koridorları, dershaneleri, kütüphaneleri, yemekhaneleri, bahçeleri dolaşıp gözlem yapmalı. İlk hissedilecek yerden göğe doğru yükselen, eğriler çizerek sağa sola dönen, anahtar deliklerinden geçip denizin ya da uzun kırların üstünde eriyen ses ve davranış enerjisi olmalı. Hayatın altın anahtarını parlatan ışık kaynağına erişmişlik edasıyla konuşur üniversite. Durmadan konuşur. Melankolik değildir üniversite öğrencisi, atılgan ve serttir. Alnına konan gerginlik bilmenin değil biliyor görünmenin çizgileridir. Kayıtsız kalamayacağı, dünyaya müdahil oldukça orada bulunacağı duygusuyla doludur. Hocalarına sorulan soruda meraktan çok meydan okuma vardır bu sebepten. Sordukça sallanan bir binaya benzer zemini dolu mu boş mu bilmeden. Büyük romanların içinde yer alışı, insanlığın kazısı adınadır. Roman, üniversitedir.

Üniversite kapısına gelmeden önce eğitim sistemleri bütün öğrencileri hemen hemen aynı bilgilerle donatmak isterler. Bir uzun çizgiye getirilir milyonlarcası. O çizgiden sonradır ki asıl ayrışma başlayacaktır. Ayrışan sadece fakülteler değil bölüm bölüm yetenekler, mizaçlar, rüyalar, hedefler ve mesleki yatkınlıklardır aynı zamanda. Üniversite öğrencilerinin çoğu bilerek, isteyerek ve planlayarak görmeye başlar önünü. Mühendisin aklı hesapların aralığından kendi odasına kayar. Tıp öğrencisi bir kadavranın başında hayat elbiseleri diker zihninde. Mimarın uykuları hayal bahçelerinin uçuk tasarımlarıyla doludur. Belki biraz sosyal bilimler bölümlerinde okuyanlar hesap yapamazlar, meslek geleceklerini kolaylıkla somutlaştıramazlar. Ancak asıl yaratıcı fikirler, soruyu alışılmışın dışına götürenler de onlardır. Üniversite sosyal bir mahşerdir.

Kahvaltı masasında gazetesine göz atarak çayını yudumlayan bir üniversite öğrencisi, aynı masada oturan ortaöğretim çağındaki kardeşinden ne kadar da farklıdır. Bedenin yaşa getirdiği etkiden çok gazetede dolaşan gözün önceliğidir o. Hayretten ziyade daha başka ne beklenirdi, bak bunu düşünmüştüm özgüvenidir zeytine uzanan eldeki kararlılık. Tam olmasa da kazanılmış yarı özerklik aile içinde yeni bir dil de geliştirecektir ona ilişkin. O artık tam yönlendirilip yönetilecek özne olmaktan sıyrılmakta, beklenti ile hafiften tatlı korkular içinde göz ucuyla günbegün yoğrulmaktadır.

Üniversite öğrenciliği olağanüstülüktür. Sökük bir elbiseye anlam katar. Mantık yan batmış gemide yol alır. Giyim tarzından yeme içme tercihlerine, zihinsel dönemeçlerden gönül akışkanlıklarına, rüzgârın şaklattığı bir gül kırbacı gibi karanlıkta ışık arayışlarına kadar sarar ve sürükler. Fikirler orada pekişir. İdealler kök bulup yön kazanır. Kişilik kendi yatağına kavuşur. İsyan bedenin ve dilin dışına taşar. Hüküm bir yumruk gibi sıkılır. Ülke bilgisi, cemiyet duygusu, hak, hukuk ve adalet ete kemiğe bürünmeye başlar. Üniversite öğrencisi bu yıllarda bulur şairini, önderini, okuyacağı gazeteyi, yürüyeceği yolu. Kendi sesinin son tonunu.

Bir ülkenin geleceği üniversite öğrencisine biçilen rolde değildir. Onun nasıl bir üniversitelilik süreci geçireceğine ilişkin ona sunulan çerçevededir. İlkin sınırsız bir özgürlük. İlkin o, çünkü o yaşta özgürlüğün balını tadamamış bir genç ileride belini doğrultamaz. Ve sonrası sonsuz bir hoşgörü. Bilgiye ulaşması için gerekli bütün yolları kısaltan, onu hayattan koparmadığı gibi kitap ve kürsü bilgileriyle bunaltıp boğmayan bir sistem. Elbette sosyal imkanları gelişmiş eğitim ortamları. Ancak sınav korkusu ve işsizlik kâbusuyla eldeki enerjiyi tüketmeyen bir merhamet ve ileri görüşlülük... Bakalım dünyaya. Model tam da bu değil mi? Üniversiteyi bir hayal sitesi kadar bir büyük gerçeklik olarak da tasarlamak değil mi? Asıl üniversitede insan evrimini tamamlamaz mı?

Onların sıra dışı cümlelerine sessizce gülümsüyor ve kulak veriyorum. Neredeyse bir toplumu üniversitenin bahçesine göndermeli. İnsanın ve ülkenin değişimini asıl onların tercihlerinde yakalamalı. Dünlerde çok şüpheci, hiç sevgisiz öğrencilikler geçirenler, bildiklerini de yazık ki üniversiteden tam öğrenemezler. Ama her zaman yarın dünden daha yakındır değil mi? Üniversite de o eşiktir zaten...

zaman

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

EĞİTİM Haberleri