ÜNİVERSİTE, AŞK, İŞ ve ÜÇ ÇOCUKOkullar açıldı, lise son sınıfta hem dershaneye gidecek, hem de okula çalışacak bir gencim ben. Henüz 15-16 yaşlarındayım ve sorumluluğum çok ağır. Çoğu arkadaşımın gittiği bir dershaneye gitmek istiyorum, onlar ağustos ayında başladı derslere ama ben babamın maddi durumundan dolayı hem onların gittiği dershaneye gidemeyeceğim hem de biraz daha geç başlayacağım dershaneye ama olsun; bundan 1-2ay önce dershaneye gitmeyi sadece hayal ediyordum, neyse ki babam bugün dershaneye yazılabileceğimi söyledi, çok mutlu olmam gerekirdi ama çok endişeliyim. Anneme bu kış da çizme alamayabiliriz. Kardeşim okul servisine yazılamayacak ve iki otobüsle gidip gelecek okula. Babam bazı hafta sonları mesai ücreti almak için daha çok çalışacak ve ben sınavı kazanırsam tüm bunlara değecek. İşte bu nedenle çok mutlu olamadım dershaneye gidebileceğime.2 ay sonra Okuldan sonra dershaneye gitmek epeyce yorucu, hafta sonları da sabah 8.30da dersler başlıyor, hafta içi de sabah okula gitmek için erken kalkıyorum, gerçekten yorulmaya başladım. İlk tarama sınavını olduk, sonuçlarım çok iyi değil ama iyi olacak. Bu arada her ayın 15inde dershanenin taksitini götürüyorum, bu beni daha çok strese sokuyor.Hafta sonu, arkadaşlar sinemaya gideceklermiş, dershane öğlene kadar ve ben de onlarla gitmek istiyorum, belki onlarla giderim, belki de eve gidip uyurum. Okulumda benimle aynı dershaneye giden bir kız var, adı Nihan, çok güzel bir kız ve çok hoş bir gülüşü var. Okulda onu ne zaman görsem kendimi göstermek için yapmadığım maskaralık kalmıyor. Keşke dershanede aynı sınıfta olsaydık 4 ay sonra Bugün çok mutluyum, çünkü dershanedeki deneme sınavında başarılı oldum. Üniversitede arkeoloji okumak istiyorum; çünkü arkeolojiye merakım ve ilgim var. Ne var ki bu bölümü okursam işsiz kalırım ve benim bir an önce para kazanmaya başlamam lazım. Hem ailem için hem de geleceğim için daha kolay meslek sahibi olup bu ülkede para kazanabileceğim bir mesleğe ve işe ihtiyacım var. Öğretmen olmak isterim, mesela tarih öğretmeni ama üniversiteyi okuduktan sonra formasyon derdi var, sonra KPSS var, sonra atama olacak mı olmayacak mı, sözleşmeli mi kadrolu mu derken bir de askerlik gelecek oooooof çok zor iş. Komşunun oğlu elektronik mühendisi, işsizdi ama şu anda bir ilaç firmasında çalışıyor, aslında bu işi biyoloji mezunlarının yapması gerekmez mi? Ablam, bankacılık mezunu ama o da kreşte öğretmenlik yapıyor. İnşaat mühendisi olan nişanlısı şu anda emlakçılıkla uğraşıyor ve düzenli bir maaşı olmadığı için, sattığı ya da kiraladığı emlak başına komisyon aldığı için evlenemiyorlar. Ben kesinlikle mühendis olmayı düşünmüyorum bu yüzden; biyoloji okumayı da, bankacılığı da nitekim, annemin arkadaşının kızı filoloji mezunu ama özel bir bankada asgari ücretle gişe asistanı olarak çalışıyor, bankacı da olmayacağım. Aslında bugün çok mutluydum ama halen bir hedefim yok, hayat ne zormuş. Yol paramla sinemaya gittiğim için bugün dershaneye yürüyerek gitmek zorunda kaldım. Aylar sonra Nihan, bizim dershaneden biriyle arkadaşlık ediyor, moralim çok bozuk. Annem, ne zaman televizyonun başına geçsem bana bir şeyler söylüyor ders çalışmamla ilgili. Babam her gün sınav sonuçlarımı istiyor, kardeşim okula otobüsle gidip gelmek zorunda kaldığı için her gün söyleniyor ve benim halen bir hedefim yok. Üniversite sınavına hazırlanan bir gencim ben nihayetinde, tüm bunlar ağır geliyor; sanki kazanamazsam hayat boş gibi gelecek. En iyisi ben sınavdan alabileceğim en yüksek puanı alıp tercihimi ona göre yapayım, puanıma göre neresi varsa orayı yazarım, nihayetinde amaç üniversite kazanmak değil mi?Sevgili okurlar, üniversiteye hazırlanan çoğu genç aslında buna benzer durumlar yaşıyor ülkemizde. Gençlerin sırtındaki yük aslında çok ağır. Aşık olacakları, gençliklerini yaşayacakları dönemleri ağır bir stres altında yaşıyorlar, mide rahatsızlıkları, strese bağlı baş ve karın ağrıları ve gelecekte yaşayacakları birçok hastalığın temeli bu dönemde atılıyor, yazık Meslek seçimleri ''puanım nereye yeterse''lerle başlıyor ve mutsuz bir iş yaşamı ardından da mutsuz evliliklere atılan adımların başlangıcı mutsuz nesillerle devam ediyor. Toplum, mutsuz bireylerden oluşuyor ve zoraki evlilikler, mutsuz iş ortamları, şiddet ve uyuşturulmuş bir toplum ülkemizin genç kimliğinin resmini çiziyor, yazık Sevdiği insanla olamamakla başlayan ilk yenilgi, özgüven sorununu beraberinde getiriyor. En kötü ihtimalle '' oyuncu, manken veya futbolcu olurum '' cümlesi bu aralar gençler arasında çok yaygın. Yazık ki bu gençler bir de her yıl değişen ve öğretmenleri n bile her yıl öğrenmekte zorlandığı sistemlerin denekleri oluyorlar. Yazık ki çoğu aile, çocuklarını meslek seçiminde kendi olamadıklarını onlarda yaşatmaya çalışarak yanlış yönlendiriyor. Gençleri olumsuz etkileyecek o kadar çok yanlış örnek var ki Üniversiteyi bitirince askerlik, askerlik bitince iş sorunu başlıyor. ''Ne iş olsa yaparım'' durumuna düşen gençlerin bu acelesi evlenme derdi ve/veya toplum baskısı, yazık Elbette ülkemizde üniversite sınavının kaldırılması imkansız. Peki, çözüm; hane başına 3 çocuk mu? Asla Çözüm, genç nüfusun doğru yönlendirilmesi ve yönetilmesi. Meslek edindirme kursları, meslek lisesi mezunlarına verilen fırsatlar; Avrupa Birliği projeleriyle istihdam kazanıyor. Ancak radikal çözüm bence kontrollü nüfus planlamasıdır; çünkü evlenen her çiftin en geç 5 yıl içinde 2şer çocuk sahibi olduğu bir ülkede üniversite sınavını kaldırmayı boş verin, çocuklarımızı gönderecek ilkokul bile bulamayacağız. Yetişen neslin sağlıksız, mutsuz ve başarısız olmasındansa bazı şeyleri biraz daha düşünsek olmaz mı?Binlerce öğretmenin işsiz olduğu fakat bazı okullarda öğretmenin bulunmadığı bir ülkede bu kadar çok kişinin canını yakmasak olmaz mı?Gençlik çağlarını; kafelerde, sokak arası bilardo salonlarında, dizilerdeki karakterlerin ''bugünkü bölümde kavuştular mı'' sohbetleriyle ve okul çıkışlarında sevgilisini beklemekle geçiren bir nesil yerine bakabileceğimiz kadar ve iyi eğitebileceğimiz gençler yetiştirsek olmaz mı? SEVGİLER Yeşim GÜRSOY