Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 20 ülkeden sendika temsilcisinin katıldığı ve üç hafta süren programın sertifika töreninde yaptığı konuşmada, programın amacının fikir ve tecrübe paylaşımı olduğunu ifade ederek, “Çok köklü geleneklerden, birikimli ülkelerden geliyorsunuz. O sosyolojiyi burada sizler vasıtasıyla tanımak bizim için büyük bir kazanım. Hayatta her şeyin bir konuşma şekli, bir dili var. Sendikacılığın da bir evrensel bir dili var. Emek ortak bir dil, dünyanın her tarafında geçerli bir ortak konuşma şekli. Bizi bir araya getiren şey aslında aynı mücadeleyi veriyor olmamızdır” dedi.
Eğitim-Bir-Sen ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) tarafından düzenlenen “Uluslararası Eğitim Sendikacılığı Sertifika Programı” sertifika töreniyle sona erdi.
Yüzlerimizin teni farklı olabilir ama teri aynı
TODAİE’de gerçekleştirilen sertifika töreninde konuşan Ali Yalçın, ortak noktada buluşarak iyilikleri toplumun tamamına yaymak gibi bir amaçlarının olması gerektiğini kaydederek, şöyle devam etti: “Gözlerimizin, yüzlerimizin rengi farklı olabilir ama gözyaşlarımızın, terimizin rengi aynıdır. Onun için emek ortak bir dil. Hepimizin farklı fikirleri olabilir, farklı ideolojik kalıplar içerisinde olabiliriz ama buluşacağımız ortak nokta bizim açımızdan emek dilidir. Ortak noktada buluşarak iyilikleri toplumun tamamına yaymak gibi bir gayemiz olmalıdır.”
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) İstanbul’da gerçekleştirdiği 10. Avrupa Bölge Toplantısı’na da değinen Yalçın, farklı ülkelerden, farklı hassasiyetleri taşıyan insanların bir araya geldiğini fakat ortak şeyleri konuştuklarını belirterek, “Oturumların birinde ‘toplumların geleceği ve emek örgütlerinin alacağı konum’ konulu bir sunum gerçekleştirdim. Siber teknolojinin arttığı, teknolojik gelişmelerin çoğaldığı, bilginin hızla yayıldığı yeni bir dünyaya doğru yürüyoruz. Bu gelişmeler belki de en çok iş hayatını etkileyecektir. Onun için iş gücünde kaliteyi devamlı artırmak gerekiyor” şeklinde konuştu.
Mesaisi olmayan meslek öğretmenlik
Yalçın, yeni dönemde en çok konuşulacak konulardan birinin de esnek çalışma saatleri olacağını vurgulayarak, “Hepimiz eğitim sendikalarından geliyoruz ve neredeyse hepimiz öğretmeniz. Yeni dönemde en çok konuşulacak konulardan biri esnek çalışma, evde çalışma, evden çalışma. Bu durumda öğretmenleri herkes anlayacak. Çünkü yıllardır evine iş götüren tek meslek öğretmenlik. Kamu yöneticileri ve işverenler bizi sadece kurumda çalıştığımız birkaç saatle değerlendiriyor. Ama biz kurumda çalışırken mesaiyi bıçakla keser gibi bitiremiyoruz. Eve iş götürüyoruz, yazılı kâğıtlarını okuyoruz, hazırlıklar yapıyoruz, ertesi güne ilişkin okumalar yapıyoruz. Dolayısıyla evimiz bizim için aynı zamanda bir iş yeri” ifadelerini kullandı.
Esnek çalışmanın bazı sakıncalarının olduğunu dile getiren Yalçın, şöyle konuştu: “Onu da görmek durumundayız. Bizim hayatımız sadece iş değil. Sendikaların büyük grevlere başladığı dönemlerde üç saat çalışma, üç saat uyuma, üç saat de dinlenme ve sosyal aktivite için hayatı planlamak gerektiği ihtiyacından kaynaklı kargaşalar başladı. Evi iş yerine çevirmek sınırsız iş kavramını gündeme getiriyor. Bu aslında çok tehlikeli, çünkü böyle bir durum çalışana, çocuklarına, aile bireylerine ve kendisine vakit ayırma imkânı vermiyor. Vaktin ilerleyen saatinde bile işveren kendisini arayıp iş isteyebilir. Bu konuda dikkatli olmak durumundayız. Eğitim sendikaları olarak, en fazla bu ve benzeri konulara yoğunlaşmalıyız.”
Aslolan sorunları alt alta sıralamak değil, çözümleri yan yana koymaktır
Mevcut sendikal anlayışın değişmesi gerektiğine dikkat çeken Yalçın, “Sendikalar genelde kolay olanı seçiyorlar. Sorunları alt alta dizerek, insanları galeyana getirerek, kışkırtarak ayakta kalmaya çalışıyorlar. Olması gereken, sorunları alt alta sıralamak değil, çözümleri yan yana koymaktır. Onun için biz Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, tenkit ederken, teklif de sunuyor; sorun odaklı değil, çözüm odaklı sendikacılığı önemsiyoruz” diye konuştu.
Yapılan eğitimlerin önemine vurgu yapan Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu eğitimler, birbirimizin üstün yanlarını, iyi yanlarını karşılıklı paylaşmak ve iyi örnekleri çoğaltmak konusunda önemli bir fırsattır. Bugün programı bitiriyoruz ama sizinle yolculuğumuz devam edecek. Sendikanızda konumunuz büyük bir haritanın bir parçası olmak olmamalı. Gelecekte o sendikanın aktörü, beyni, kalbi olabilmelisiniz. Birçok sendikacı bunun eğitimini alma fırsatı bulamadı. Düşe kalka, kendi kendine öğrenerek sendikacılık yapmaya ve sendikacılığı öyle olgunlaştırmaya başladı. Yeni kuşak olarak çok şanslıyız, çünkü artık sendikacılığın okulu var.”
Aslan: Barışın, refahın ve kardeşliğin tohumlarını ekiyoruz
TODAİE Genel Müdürü Prof. Dr. Onur Ender Aslan ise, bu coğrafyadaki barış, refah ve kardeşlik için önemli bir tohum ektiklerini belirterek, “Hepsi de genç sendikacılar ve ileride çok daha iyi yerlere gelecekler. Bu genç sendikacıların barışın, refahın ve kardeşliğin tohumu olduğunu düşünüyorum. Burada kurulan kardeşlik ve dostluk da ilelebet devam edecektir. Dolayısıyla bunun çok önemli bir faaliyet olduğunu düşünüyorum. TODAİE olarak, bu eğitimlere çok önem veriyoruz. Pazartesi günü de 40 ayrı ülkeden 46 katılımcı yüksek lisans ve doktora programlarına katılacak. İnşallah yeni katılımcılarımızı da gelecek sene yüksek lisans ve doktora programlarına bekliyoruz. Bu bir defada bitecek bir program diye bakmıyoruz. Bu kardeşliğin, dostluğun devam etmesi için TODAİE olarak sizleri de yüksek lisans ve doktora programlarımıza davet ediyoruz. Şunu da belirtmek isterim, bu 46 kişinin altısı geçen yıl Memur-Sen’le birlikte düzenlediğimiz programdan buraya başvuranlardır. Dolayısıyla sizleri de gelecek yılki yüksek lisans ve doktora programlarımıza bekliyoruz. Tek tek gücümüz bir yere kadar ama bir araya geldiğimizde, el birliği ettiğimizde gerçekten çok çok iyi noktalara geldiğimizi, geleceğimizi düşünüyorum.”