Türkiye Çiftdilli Eğitimi Tartışmalıdır!

Türkiye Çiftdilli Eğitimi Tartışmalıdır!

 

Türkiye’de Cumhuriyetten sonra zorunlu olarak uygulana gelen tekdilli eğitim modelinden vazgeçilebileceğini söyleyen Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı,  “Türkiye, Osmanlı döneminde yaptığı gibi bugünde çiftdilli eğitim modelini çağdaş ve özgün bir uyarlama ile hayata geçirebilir” dedi.

 

Yeni, büyük ve güçlü Türkiye hedefi için çiftdilli eğitim sisteminin insani bir düzlemde, vefa, mahcubiyet ve telafi duygusuyla ve biran önce hayata geçirilmesinde büyük faydalar gördüğünü söyleyen Gürkan Avcı, DESAM tarafından düzenlenen “Türkiye’de Tekdillileştirme Politikaları ve Çiftdilli Eğitim Modeline Bakış” konu başlıklı toplantıda yaptığı konuşmada şunları söyledi;

 

TEKDİLLİ EĞİTİM CUMHURİYETLE BAŞLADI

Osmanlı Devletinin dağılma sürecindeki bağımsızlık hareketleri, acı savaş tecrübeleri, büyük göç dalgaları ve yaşanan onca dram ve felaketleren sonra kurulan Cumhuriyet yönetimi geçmişin travmaları nedeniyle her türlü siyasî, kültürel ve dinî taleplere mesafeli yaklaşmıştır.

 

Fakat geçen bunca zaman zarfında Cumhuriyet yönetimleri hem homojen bir ulus yaratma konusunda hem de birleştirici ve bütünleştirici yeni dinamikler oluşturma hususunda yeterince başarılı olamamıştır. Günümüz Türkiye’sinde yaşanan sorun ve tartışmalar bu saikte değerlendirilmelidir.

 

OSMANLI ÇİFTDİLLİ EĞİTİM MODELİNİ UYGULADI

Osmanlı döneminde devlet yerel dillere hoşgörü ile yaklaşmış, resmî yazışmalarda ve gözde eğitim kurumlarında ve mekteplerde Türkçeyi, medreselerde ise Arapçayı kullanmıştır.  Diğer bölgelerindeki medreselerde eğitim dillerine sınırlama getirilmemiş, Arapça ve Türkçenin yanında Kürtçe gibi yerel diller de eğitim dili olarak kullanılmıştır, Kürtçe yahut diğer yerel diller resmî dairelerde, camide, tekkede serbestçe konuşulmuş, dinî ve edebî eserler bile hazırlanıp basılmıştır. İttihat ve Terakki döneminde ise resmi dil ve eğitim dili Türkçe olup, bölgede konuşulan dil seçmeli olarak takdir edilmiştir. Cumhuriyetten itibaren 1928’den sonra ise katı bir tek dil politikası güdülmüştür. 12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra ise Doğu ve Güneydoğudaki camilerde mahallî dillerde halka dinî vaaz verilmesi bile yasaklanmış, devlet dairelerinde Türkçeden başka dil konuşmak yasaklanmıştır. Kamusal alanda dahi mahallî dillerin varlığı kabul edilmemiş, yazılı ve sözlü yayın yapılmasına müsaade edilmemiş, eğitimi ve öğretimi engellenmiş ve konuşulmasına dahi tahammül gösterilmemiştir.

 

AB adaylık sürecinin hızlanması ve hassaten Ak Parti hükümetiyle birlikte Türkiye’nin dil politikası değişmeye ve esnemeye başlamıştır.  Daha önce kamusal alanlarda konuşulması bile kabul edilmeyen mahalli dillerin varlığı tanınmış; bu dillerde önce yazılı, sonra sözlü ve görüntülü yayın yapılabilmesi ve bu dillerin öğretilebileceği kursların açılması ve akabinde seçmeli ders olarak okutulması için yasal mevzuatlar yürürlüğe konulmuştur.

 

KÜRTÇE, ZAZACA, LAZCA, ÇERKEZCE DE BİZİM DİLİMİZDİR

Günümüze gelirsek, milletimizin asli unsurlarından olan Kürt kardeşlerimizin dili, milli varlığımızın bir parçası olarak görmeli ve sahiplenilmelidir. Kürtçe de, Çerkezce de, Lazca da, Zazaca da diğer yerel diller de bizim dilimizdir. Kürtçenin korunması ve geliştirilmesi milletimizin her ferdinin gereklerinden olup milli bütünleşmemizin zaruretlerinden görülmelidir. Son yüzyıldır siyasetçiler bu konuda hatalar yapmış ve Kürt kardeşlerimizin en insani hak ve hukuklarına riayet etmemişlerdir. Şimdi yapılması gereken zorunlu eğitim dili olan Türkçenin yanında ikinci bir zorunlu ya da seçmeli yerel eğitim dilinin müfredata konulmasıdır.

 

Yani Osmanlı döneminde olduğu gibi çiftdilli eğitim modelinin çağdaş bir uyarlamasının yapılmasıdır. Bunu Kürt siyasi hareketlerinin veya ayrılıkçı terör gruplarının talep ve baskılarından bağımsız, her nevi istismar aracı olarak kullanıp kullanmamasından münezzeh, tamamen insani bir düzlemde, vefa, mahcubiyet ve telafi duygusuyla yapmamız gerekir. Türk milleti olarak tüm yerel dillere bu saikle yaklaşmamız bizim boynumuzun borcudur.

 

YENİ VE BÜYÜK TÜRKİYE İÇİN ÇİFTDİLLİ EĞİTİM MODELİNE GEÇİLMELİDİR

Türkçenin zorunlu eğitim dili olarak tek başına dayatılmasına devam edilmesi kadim kardeşlerimiz olan Kürtlere karşı saygısızlık dahası terbiyesizlik ve ihanet olacağı gibi ayrılıkçı birtakım mihrakların savunduğu gibi doğu bölgelerimizde yalnızca Kürtçenin zorunlu eğitim dili olarak dayatılması da Kürtlere yapılacak en büyük kötülük ve ihanet olacaktır. En temel ve en masum insan hakkı olan anadilde eğitim ve öğretim hakkının ideolojik ve siyasî inatlaşmalara malzeme olmaya devam etmesi durumunda Türkiye en önemli sorunlarını sürüncemeye bırakmış, ayrışmayı derinleştirmiş ve içinden çıkılmaz bir hale sürüklenmiş olur.

 

Kürtçülük davası güden ayrılıkçı hareketlerin dil ve kültürle ilgili iyileştirme çabalarını engelleyici provokasyonlarına karşı çiftdilli eğitim modelinin uygulama sürecinin iyi idare edilmesi ve bu hususta atılacak adımların toplumu bütünleşmeye götüreceği ve zıt kutupların ellerindeki istismar kozlarının işlevsiz hale getirileceği çok iyi anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. Dil farklılıklarının tek başına millî birliğimizi tehdit eden bir husus olarak karşımıza çıkmadığını bin yıllık tarihimiz bize haykırmaktadır.


AYRILIKÇI HAREKETLERİN TALEP VE BASKISINDAN BAĞIMSIZ HAREKET EDİLMELİ

Türkiye dil, ırk, mezhep ve kültür farklılıklarının politik sembol olarak istismarını önlemenin çarelerini kadim hafızasına başvurarak mahcubiyetle hatırlamaya ve geç kalınmış duygusuyla biran önce uygulamaya mecburdur. Yeni, büyük ve güçlü Türkiye farklılıklarını millet kimliğine bağlamak ve ülkenin kopmaz bir parçası hâline getirmek için demokrat, özgürlükçü, adaletçi ve eşitlikçi politikalar geliştirmeye mahkûmdur. Türkiye’nin tüm sosyal, siyasal, ekonomik ve sivil örgütlenmelerinin politik ve ideolojik önyargılarından kurtulması elzem haline gelmiştir. Büyük milletimizin asli unsurları sayılan bütün kesim ve toplulukların dil, kültür ve inanç temelli tüm haklarının ve demokratik taleplerinin savunucusu ve taraftarı olmak ülkesini ve milletini seven her vatandaşın başta biz Türklerin birincil vazifesidir.


Türkiye’de farklı yerel dillerin ve kültürlerin korunması, geliştirilmesi, öğretilmesi gibi hakların tanınması ve uygulanması milli kimlik, anlayış, hoşgörü ve dostluğun yerleşmesi için bir gereklilik olarak görülmelidir. Demokratik ülkelerde azınlıklara dahi tanınan hakların Türkiye’de milletimizin asli unsurları olan vatandaşlarımıza esirgeniyor olması kabul edilemez bir durumdur.

 

DİNİMİZ DE FARKLILIKLARA SAYGIYI ÖĞÜTLER

Yüce dinimizin ve kutsal kitabımızın ilahi rehberliğinin ışığında dil, ırk ve kültür farklılıklarına karşı tanınması gereken hakları Türkiye’nin mevcut uygulamaları çerçevesinde değerlendirdiğimiz takdirde durumumuz ne kadar da vahimdir.

 

Bu itibarla herkesin anadilini serbestçe konuşma, öğrenme ve öğretmenin önündeki bütün hukuki ve idari engeller kaldırılarak etnik, kültürel değer ve zenginliklerin insani hak ve hukuk çerçevesinde değerlendirilmesine, kardeşliğimizi güçlendirecek şekilde yaşatılmasında atılacak önemli adımlar bulunmaktadır. Her türlü vehim ve vesveseli önyargılarımızı terk ederek, geçmişte uyguladığımız bugün ise kimi demokratik ülkelerde uygulanmaya devam edilen çiftdilli eğitim modelinin sosyal, siyasî, ekonomik ve hukukî düzenlemelerinin bilimsel, pedagojik ve demokratik bir vizyonla tartışılarak belirlenmesi ve uygulanması gereklidir.

 

ÇOCUKLARIMIZIN PEDAGOJİK GELİMİ İÇİN ÇİFTDİLLİ EĞİTİM MODELİNE GEÇİLMELİ

Türkçenin yanı sıra etkin ve doğru yapılandırılmış anadil eğitimi de verilebilmelidir. Anadilde eğitim alamayan çocukların bilişsel eksiklik ve akademik başarısızlık yaşaması son derece olasıdır. Bu nedenle Türkçe yanı sıra anadilinde de eğitim alan çocukların bilişsel, sosyal ve psikolojik gelişimleri yadsınamayacak düzeyde artacak, öğrencinin öz saygısı da güçlenecektir. Kendi anadilini öğrenen öğrenci Türkçeyi daha iyi kavrayıp kullanabilecek, başarı sağlayabilecek, akademik öğrenmeyi gerçekleştirebilecek yeteneğe sahip olabilecektir. Böylece çocuklarımız kendi toplumsal miraslarına, dillerine ve kültürlerine duydukları saygıyı ve sevgiyi sağlıklı bir şekilde sürdürebilecek, kendilerini ülkemizin gelişimine katkıda bulunmaya daha hazır hissedeceklerdir.


ÇİFTDİLLİ EĞİTİM BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜMÜZÜN TEMİNATI OLACAKTIR

Çiftdilli eğitim modeli ülkemizin birlik ve bütünlüğünün teminatlarından birisi olacaktır. Toplumsal farklılıkları hikmeti bir zenginlik olarak gören, her vatandaşına âdil ve eşit davranan, demokratik gelişimini sağlamış bir Türkiye, dünyanın güç, refah ve barış merkezi hâline gelecektir.

 

Çiftdilli eğitim modelinin Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerdeki vatandaşlarımızı kucaklayacak olması yanı sıra toplusal kaynaşmayı artıracağına ve bunlara istinaden ırkçı ve ayrılıkçı fitnelerin önünü keseceğine inanıyorum.

 

Çiftdilli eğitim, demokrasi, barış ve kardeşliğin bu topraklarda eskiden olduğu gibi kök salmaya başlamasını sağlar ve buna paralel olarak feodal aşiret düzeninin, her türlü hurafe ve istibdadın, şeyhlik ve ağalık gibi kurumları çözecek bir süreci başlatırdı. Doğu ve Güneydoğu bölgemizdeki terör kamplarının, sırf terörle mücadele için kurulan karakolların, üs ve garnizonların yerine okullar, üniversiteler, sanayi ve eğitim tesisleri, kültür merkezleri olurdu.

 

TÜRKİYE BÖLGESİNİN VE DÜNYANIN EĞİTİM MERKEZİ OLUR

Çiftdilli eğitim modeli, etnik ve dini farklılıkları çatışma değil, diyalog ve uyum vesilesi ila birer zenginlik olarak görme kültürünü perçinler ve istisnasız herkesin hakkına hassasiyetle riayet eden adil bir yönetim üslûbunu Türkiye’de hâkim kılar ve çatışmalara elverişli zeminleri rehabilite eder.

 

Çiftdilli eğitim modeli vasıtasıyla Türkiye, Irak, İran ve Suriye’deki Kürt kardeşleri içinde bir ilham ve eğitim üssü olabileceği gibi Ürdün, Suudi Arabistan ve bütün Ortadoğu’ya; Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Fas şeridine; Pakistan ve Afganistan’a; Orta Asya ve Kafkaslardaki soydaşlarına kadar bütün bu koridorlara kadar açılım yaparak, bu ülkeleri de kucaklaması mümkün hale gelebilecektir. 

DES Genel Merkezi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

MEB PERSONEL Haberleri