Türk Eğitim-Sen Merkez Kadın Komisyonu, Anneler Günü nedeniyle 07.05.2016 tarihinde bir kutlama programı düzenledi. Programa Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Eğitim-Sen Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık, Türk Eğitim-Sen Merkez Yönetim Kurulu, Türkiye Kamu-Sen Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Leyla Polat, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Şerafeddin Deniz, Merkez Kadın Komisyonu üyeleri, şehit anneleri ve eşleri iştirak ettiler.
Şehitlerimiz için saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından programın açılış konuşmasını yapan Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Firdes Işık tüm kadınların anneler gününü kutladı. Işık şunları kaydetti: “
Değerli Genel Başkanım ve Değerli Yönetim Kurulu Üyelerimiz, TKS Merkez Kadın Komisyonu Başkanı Sayın Leyla PolatTürkiye Kamu-Sen’e Bağlı Sendikalarımızın Merkez Kadın Komisyonu Başkanları ve Yönetimleri Türk Eğitim-Sen Karabük Şubemizin Çok Değerli Kadın Komisyonu Üyeleri hoş geldiniz.
Bizler hür ve bağımsız yaşamaya devam edelim diye canlarını veren aziz şehitlerimizin eli öpülesi anaları, eşleri, kardeşleri aramızda oldunuz, şeref verdiniz ve Türk Eğitim-Sen ailesinin dik duruşlu kadınları, sevinci, acısı, hüznü, umudu bir olan güçlü kadınların bir araya geldiği üçüncü anneler günü kahvaltımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Ana sevgidir, dostluktur, fedakarlıktır. Bütün güzel sıfatların bir araya gelişidir aslında. Ancak Türk Milleti için anne daha kutsal anlamları da içinde barındırır. Çünkü ana bizim için vatandır, ay yıldızlı bayraktır, namustur, cenneti müjdeleyendir. Ana temeldir.
Sevgili Dostlar,
Yarın bir kısmınız hediyelerle, çiçeklerle annelerinizin elini öpmeye gidecek, anneler gününü kutlayacaksınız. Allah hayatta olan annelerimizin her birine sağlıklı, uzun ömürler versin.Bir daha dönmemek üzere göçüp gidenler de var aramızdan…Yarın bir kısmınız, benim gibi, mezarlığa gidecek çiçeklerle… Fatiha’lar okuyup dualar edeceğiz kaybettiğimiz annelerimiz için. Hayatta olmayan annelerimizin mekanları cennet olsun, nur içinde yatsınlar.Bir de canlarından can giden annelerimiz, kadınlarımız var aramızda. Evet, hepimizin içi kan ağlıyor aziz şehitlerimiz için ama sizlerin acısının tarifi yok biliyorum. Güzel Allah’ım sabrınızı arttırsın demekten başka hiçbir şey gelmiyor elimizden ne yazık ki…
Sizler hepimizin, Türk Milletinin annelerisiniz. Sizler şehitlerimizin bize emanetlerisiniz. Hepinizin ellerinizden hürmetle öpüyorum. Evlatlarınız sayesinde bizler bugün burada korkusuzca yaşıyoruz. Bayrağımız gönlerde sizlerin evlatları sayesinde gururla dalgalanıyor. Beni özlediğinde bayrağa bak diyen şehidimin anası, acınızı hiçbir söz dindiremez. Ancak şunu bilin ki; bağımsızlığımızın, vatan sevgimizin, birlik ve bütünlüğümüzün ölümsüz abideleri olan şehitlerimiz, milletimizin gönlünde sonsuza dek yaşayacaklardır. Sizlere buradaki anneler adına söz veriyorum, var olduğumuz sürece şehitlerimizi unutmayacağız, yetiştirdiğimiz çocuklar da çocuklarına onların destanını anlatacak ve unutturmayacak. Evet yarın anneler günü… Mutlu ve çocukları adına gelecekten umutlu olması gereken annelerimizin gözlerindeki yaş bitmiyor…
Her gün gelen şehit haberleriyle sarsılmaya, yanmaya devam ediyoruz. Hangi anneler günü böylesine büyük acıyı hafifletebilir ki… Hangi anneler günü çocuğu tecavüze uğramış annenin, tırnağına dokunulsa yüreği cız ederken sapık bir caninin pis ellerinde can veren annenin acısını hafifletebilir ki… Hangi anneler günü çocuklarının gözü önünde her gün şiddete uğrayan kadının kırılmış gururunu onarabilir ki… Güzel ülkemi bu duruma getirenlere elbette bunların hesabı sorulacaktır. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. İstedikleri kadar millet olma özelliğimizi yok etmeye çalışsınlar, istedikleri kadar yıkıcı ve bölücü odakları şımartsınlar, başaramayacaklar. Büyük Önder Atatürk’ün dediği gibi damarımızdaki kan asil kan… Türk milleti eninde sonunda gaflet ve delalet, hatta hıyanet içinde olanların farkına varacak ve gereğini yapacaktır. Ve Türk milletini bu uykudan uyandıracak olan, anne yüreğiyle geleceğimize yön verecek sizler gibi inanmış, güçlü kadınlar olacaktır. Çünkü burada omuz omuza mücadele verdiğimiz siz yürekli kadınlar Türkiye Cumhuriyeti anneleri olarak, başkaları gibi zihinlerinizi ipotek altına aldırmadınız, heyecanlarınızı rehin vermediniz. Neye inandıysanız onu söylediniz. Baskılar karşısında dimdik durdunuz ve haktan yana tavrınızı gösterdiniz. Umudunuzu kaybetmediniz. Umudunu kaybettiğiniz zaman Türk olduğunuzu hatırlayınız. Malazgirt’i, Niğbolu’yu, Dumlupınar’ı, Anafartalar’ı. Çanakkale’yi ve daha nice zaferlerimizi hatırlayın.
Haksızlığa, adaletsizliğe, yandaşlığa, emeğimizi sömürenlere karşı bu çatı altında
Ben SUSMAYACAĞIM!
Sen de SUSMA!
Seninle sesim daha gür çıkar, bunu unutma!
Biz kadınların sadece ve sadece bir şeye ihtiyacı var. Kendimizin, gücümüzün farkında değiliz. Yol haritamız belli aslında…
KENDİNİ TANI
Düşünüyorum öyleyse varım demekle var olunmadığını fark et… Hemen harekete geç. Oturduğu yerde gönlüm sizle diyene, sizin gibi düşünüyorum diyene kaçarak mücadele edilmeyeceğini anlat. Üye sayısına göre kamu çalışanını toplu sözleşmede yetkili olarak hangi sendikanın temsil edeceğinin belirlenmesine bir hafta kaldı. Bu bir haftada sizlerin haktan yana tavır alacak üye sayısını arttırmanız çok önemli. Sadece Türk Eğitim-Sen’e değil Türkiye Kamu-Sen’e bağlı ve Türk ile başlayan bütün sendikalarımıza üye yapmalıyız.
Analar, annelik duygusunu taşıyanlar, beşik sallayan eller hem vatan mücadelesinde hem de sendikal mücadelede yüreklice, kendinden emin ben de varım dediği sürece gelecekten kimse korkmasın. O halde kadın olarak, anne olarak ne yapıyoruz: “Mücadeleye devam.” diyoruz.
Türk Eğitim-Sen Ailesi çatısı altında toplanan siz yürekli kadınlar, biliyorum ki sizler “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüyle Türk’ü yoğuran Atatürk’ün, çizdiği yolda ilerleyen, vatana-millete, milli ve manevi değerlere sahip çıkıp uluslararası her alanda başarıya ulaşacak olan gençleri yetiştirecek ve bu duruşunuzla tarihteki yerinizi alacaksınız. İyi ki varsınız, iyi ki bu çatı altında birlikte mücadele veriyoruz.
Umutlarımıza umut olan can dostlar,
Genel Merkez Yönetim Kurulumuz bu gün bizlerle birlikte, bizlerle yan yana. Yaptığımız ve yapacağımız her türlü etkinlik ve çalışmada bizleri yüreklendiren ve daima destek olan Genel Başkanımız başta olmak üzere Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyelerine çok teşekkür ediyorum. Böyle bir etkinliği oluşturmak görüldüğü kadar kolay olmuyor. Bu etkinliğin oluşmasında emek veren ve emek vermeye devam eden Merkez ve Ankara Şubeleri Kadın Komisyonlarına, yani her an yanımda olan güzel ve yürekli ekibime canı gönülden teşekkür ediyorum ve en önemlisi katılımınızla bizi onurlandırdığınız için, bunca dayatmalara rağmen yüreklice dik durduğunuz için siz güçlü kadınlara çok ama çok teşekkür ediyorum ve sözlerimi hep birlikte tek yürek olarak bitirmek istiyorum. Haydi yürekli kadınlar hep birlikte sesimizin nasıl gür çıktığını gösterelim.
“Ne mutlu Türk’üm diyene.”
Bu mudur? Budur.
Sağ olun, var olun.” dedi.
Programda bir konuşma yapan Genel Başkan İsmail Koncuk da tüm kadınlarımızın Anneler Günü’nü kutladı.
BÜTÜN ŞEHİT AİLELERİNİN ÖNÜNDE SAYGI İLE EĞİLİYOR, ELLERİNDEN ÖPÜYORUM. ALLAH ONLARA SABIR VERSİN
Ebediyete intikal etmiş bütün annelere rahmet dileyen Koncuk şunları kaydetti: “Bugün Anneler Günü ama bazılarımızın yüreği buruk. Çünkü annelerini Hakk’a uğurlamış onlanların acılarını, annesini kaybetmiş biri olarak ben de yürekten hissedebiliyorum. Ben de anneme ve annelerini kaybeden kardeşlerimin geçmişlerine rahmet diliyorum. Annelerimizin babalarımızın kıymetini hayattayken bilmemiz lazım. Kaybettikten sonra keşke demenin bir anlamı yoktur. Ama üzülerek şahit oluyoruz ki, bazılarının anne babaları hayattayken yeteri kadar kıymet vermeyenler, sorumluluklarını yerine getirmeyenler var. . Yarın unutmayalım, zaman çabuk geçiyor, ne yaşıyor ve yaşatıyorsak aynı şekilde bizim de başımıza gelebilir. Bizim de çocuklarımız var. Yani ‘men dakka dukka’ ne yaparsan onun karşılığını bulursun. Anneler bizim gerçekten baş tacımız. Şu anda annemin hayatta olması için neleri feda etmem ki? Her şeyimi verebilirim.”
Şehit annelerinin acılarını yürekten hissettiğini ifade eden Koncuk: “En önemlisi de şehit annelerini unutmamamız lazım. Onlar gözlerini kapatana kadar evlatlarının acısı ile yaşayacaklar. Genç yaşta toprağa verdikleri yavrularının yürek sızısı ile hayatlarını devam ettirecekler. Bu, onlar için çok büyük bir imtihan. Onun için bütün şehit ailelerinin önünde saygı ile eğiliyor, ellerinden öpüyorum Allah onlara sabır versin.” dedi.
KONCUK, BU ÜLKENİN TOPLUMSAL DİNAMİKLERİ AYDIN KİŞİLERDİR
Ülkenin geleceğinin ancak ve ancak aydın vasfını taşıyan insanların gayreti ve emeği ile kurulabileceğini ve olumsuzlukları aydınların sorumluluklarını yerine getirmesiyle olumluya çevirebileceğine dikkat çeken Koncuk “Hepimizin bildiği gibi ülkemiz iyi günler yaşamıyor. Başka ülkelerde yaşanmış olsa hükümetlerin düşmesini gerektirecek olaylar Türkiye’de her gün yaşanıyor. Ama maalesef milletimizin adeta, kılı dahi kıpırdamıyor. Bunu nasıl izah etmek gerekir bilmiyorum ama herhalde bundan en büyük payı çıkarması gereken kişiler bu ülkenin okumuş insanlarıdır, kendini aydın olarak nitelendiren mürekkep yalamış insanlarıdır. Çünkü bu ülkenin toplumsal dinamikleri aydın kişilerdir. Aydın vasfını taşıdığına inandığımız bu insanlar yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen hiçbir ses çıkarmayıp, hiçbir tepki ortaya koymayıp; tam tersine yaşanan tüm rezaleti sineye çekiyor, hatta sorumluları övücü konuşmalar yapıyorsa o toplumun hiçbir geleceği kalamaz. Çünkü toplumsal dinamikler olumsuzlukları olumluya döndürecek güçtür. Bu da ancak ve ancak aydın vasfını taşıyan insanların gayreti ve emeği ile oluşabilecek bir durumdur.” dedi.
DEMOKRASİ İLE YÖNETİLME ANLAYIŞINDAN HER GEÇEN GÜN ADIM ADIM UZAKLAŞIRKEN GELECEĞİMİZ ADINA BİR RİSK OLUŞABİLECEĞİ KAYGISIYLA ASLA SUSMAYACAĞIZ! KİMSE DE BİZİ SUSTURAMAYACAKTIR!
Son günlerde yaşanan olaylara da değinen Koncuk; “Sayın Başbakan görevden alınıyor. Başbakanın görevden ayrılmasını değerlendiren, bir milletvekili; ‘bize daha düşük bir profilli Başbakan lazım’ diyor. Bu nasıl bir cümledir? Bir yere yönetici ararken dahi en nitelikli, en kabiliyetli insanları aramamız gerekirken, Türkiye’yi yönetmek iddiasında olan insanların düşük bir profilli Başbakan lazım demesi, yani; etliye sütlüye karışmayacak, yanlışa itiraz etmeyecek, emredileni yapacak ve kendi başına karar alıp uygulamayacak birisi lazım demektir. Ben düşük profilden bunları anlıyorum. 78 milyon insanı yönetmekten bahsediyoruz. Ama Sayın Ahmet Davutoğlu’nun başına gelenler, demokrasi açısından düşündüğümüzde, asla kabul edemeyeceğimiz durumlardır. Bu eleştiriler karşısında, size ne oluyor, Sayın Ahmet Davutoğlu durumundan gayet memnun da denilebilir. Bu da doğru aslında, kendi durumunu öncelikle değerlendirmesi gereken insanların sesi çıkmaz iken bize ne oluyor diye düşünebiliriz. Ama biz bu ülkede yaşıyoruz. Belki birilerinin bunları söylemeye yüreği yetmeyebilir. Belki birileri, bunları söylemeyi kendi geleceği açısından bir risk olarak görebilir. Ama Türkiye Kamu-Sen olarak, bugüne kadar gerek ülke geleceği ile ilgili gerek kamu çalışanlarının hak ve menfaatleri ile ilgili söylenmesi, yapılması gereken her şeyi yapmış konfederasyonun şerefli, namuslu üyeleriyiz. Elbette ki, susmayacağız. Ülke bataklığa doğru sürüklenirken, demokrasi ile yönetilme anlayışından her geçen gün adım adım uzaklaşırken, geleceğimiz adına bir risk oluşabileceği kaygısıyla asla susmayacağız, kimse de bizi susturamayacaktır.” dedi.
ÜLKE GELECEĞİ AÇISINDAN, TÜRKİYE KAMU-SEN MENSUPLARININ HER BİRİ VAZGEÇİLEMEYECEK ÖNEME SAHİP KİŞİLERDİR.
Annelerin evlatlarının geleceği için sessiz kalmaması gerektiğine dikkat çeken Koncuk; “Bu etkinliğimize gelenlerin birçoğu üniversite mezunu olan; aklı, bilgisi ve tecrübesi ile düşünebilen ve karar verebilen insanlardır. Böyle vasıflara sahip insanlar üzerinde tahakküm kurmak o kadar kolay değildir. Ülke geleceği açısından Türkiye Kamu-Sen mensuplarının her biri vazgeçilemeyecek öneme sahip kişilerdir. Çünkü etrafınıza bir bakın! küçücük menfaatleri uğruna inandıklarını söylemekten endişe eden, inandığı gibi davranmaktan korkan yüz binlerce insan var. Benim üzüldüğüm konu ise, bu insanların büyük bir çoğunluğunun kendilerini okumuş, mürekkep yalamış aklı başında insanlar olarak hala tanımlıyor olmasıdır. Şunu çok net olarak ifade ediyorum; özellikle de Anneler Günü’nde bunu söylemeyi çok önemli görüyorum; anne vasfını taşıyan bütün kadınlarımızın evlatlarının geleceği adına kaygı taşımaları gerektiğini düşünüyorum. Evlatlarımızın daha güzel, huzurlu, hukuk içerisinde ve insan hakları doğrultusunda yönetilen bir ülkede yaşama hakkı olduğunu annelerimizin bilmesi ve bunu görüp değerlendirmesi lazım.” dedi.
TÜRKİYE EĞER SAĞLAM ZEMİNDE YÜRÜYEN BİR ÜLKE OLMAYIP, HUKUK DEVLETİ OLMA ÖZELLİĞİNİ HIZLA KAYBEDEN BİR ÜLKE OLMA YOLUNDA KOŞAR ADIM GİDİYORSA O ZAMAN SENDİKAL MÜCADELENİN DE BİR ANLAMI KALMAZ.
Koncuk sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye Kamu-Sen’i tanımlarken aydınlar hareketi olarak tanımlıyorum. Hem kamu çalışanlarının hakkını, hukukunu, menfaatlerini savunuyoruz hem de milletimizin geleceği ve ülkemizin huzur içerisinde yaşaması için gayret sarf eden milli bir sivil toplum kuruluşu olarak gayret ortaya koyuyoruz. Türkiye eğer sağlam zeminde yürüyen bir ülke olmayıp, hukuk devleti olma özelliğini kaybeden bir ülke olma yolunda koşar adım gidiyorsa o zaman sendikal mücadelenin de bir anlamı kalmaz. Çünkü sendikal mücadele, demokrasisi gelişmiş ülkelerde yapılabilecek bir mücadeledir. Eğer hukuk ve demokrasi yoksa sizin o ülkede anladığımız anlamda bir sendikal faaliyet yapmanız da mümkün değildir.
Tüm kadınlarımızı bu mücadelede daha iyi noktalarda olmaya davet ediyorum. Yani kadını ve erkeğiyle hep birlikte bu aydınlar hareketinin mücadelesine mütenasip bir tavır içerisinde davranmamız ve sorumluluk almamız gerektiğine inanıyorum. Bizler o riski göze alıyoruz. Bu duygular ile tekrardan hepinizin Anneler Günü’nüzü tebrik ediyorum. Şehit annelerimizin de acılarını paylaşıyorum. Allah onlara sabır versin. Ayrıca Merkez Kadın Komisyonlarımıza bu toplantı için teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından Genel Başkanımız tarafından şehit anneleri ve eşlerine Türk Bayrağı ve Kur’an-ı Kerim takdim edildi.