Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü; Hakk’a yürüyüşünün 84. yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz. O, 84 yıl önce, “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyeti gelecek nesillere emanet ederek, sonsuzluğa göçtü. Aziz ruhu şad olsun.
Türk milli mücadelesinin dahi komutanı Atatürk’ün en büyük gayesi, tam bağımsız bir devlet kurarak, milletimizi aydınlık yarınlara ulaştırmaktı. Bu uğurda hıyanet içinde raks edenlere, gaflet ve dalâlet içerisinde yuvarlananlara, ihanetle işbirliği yapanlara karşı istiklal ruhunu harekete geçirerek, mazlum milletlere de örnek olan eşsiz bir zafere imza atmıştır.
Atatürk; yedi kat arşa uzanan haykırışlara rağmen özgürlüğünden vazgeçmeyen Türk milletinin sadece başkomutanı değil; cesur, idealist, vizyonu geniş, öngörüsü ve yönetme kabiliyeti yüksek bir lideridir.
Atatürk; yılgınlığa, yanılgıya düşmeyen, müreffeh bir geleceğe yürümeye namzet olan, tek devlet ve tek millet olarak yaşama ülküsünü kılavuzu yapan, işgal ordusuna karşı adeta bir onur savaşı veren aziz Türk milletinin kutlu yarınları için mücadele eden ve ömrünü buna adayan bir vatan aşığıydı.
Siyasetten, ekonomiye, eğitimden, kültür sanata kadar her alanda büyük atılımlar yapan ve sadece askeri değil, her alanda mutlak bağımsızlığın da önemine inanan, şerefli ve dürüst bir siyaseti merkezine alan Büyük Önder;
Böl-parçala-yok metodunu uygulayanları,
Desiseyle işlerini yürütenleri,
Sömürge severleri,
İşgal sultasına ayakçılık yapanları
milletimizle birlikte, kendi deyimiyle düşmanı vatanın harimi ismetinde boğarak, topraklarımızı Cumhuriyet güneşi ile taçlandırmıştır. Cumhuriyetin kurulmasıyla egemenliğini kazanan büyük milletimiz, hak ettiği şeref payesini aklında, fikrinde, vicdanında taşımıştır, taşımaktadır.
Atatürk, Sultan Alparslan’dan, Kanuni’den, Fatih Sultan Mehmet’ten devraldığı tarihi ve kültürel mirası koruyan ortak değerimizdir.
Demokrasi, insan hakları, adalet, eşitlik, hak ve hukuk kavramlarını yönetim anlayışının merkezine yerleştiren, gelecek nesillere özgür bir vatanın yanı sıra tertemiz bir kültür mirası bırakan Atamız, büyük Türkiye idealinin vücut bulmuş halidir. Atatürk, Sultan Alparslan’dan, Kanuni’den, Fatih Sultan Mehmet’ten devraldığı tarihi ve kültürel mirası koruyan ortak değerimizdir.
Zaferden sonra yapılacak işlerin, bağımsızlık savaşı kadar önemli olduğunu düşünen Atatürk, bunun eğitimden başlayacağını çok iyi biliyordu. Dolayısıyla öğretmenlere sorumluluğunun ne kadar yüksek olduğunu her fırsatta hatırlattı. Savaşın en kritik günlerinde topladığı 1. Maarif Kongresi’ndeki “Milletimizi yetiştirmek gibi mukaddes bir vazifeyi yerine getiren yüce heyetinizin bugünün vaziyetini nazar-ı itibâra alacağından ve her zorluğa göğüs germe ile bu yolda gâyet metânetle yürüyeceğinden şüphem yoktur. Vazifeniz pek mühim ve hayatîdir. Bunda muvaffak olmanızı Cenâb-ı Hakk’tan temenni ederim” şeklindeki sözleri eğitimcilerimizin dimağına mıh gibi kazındı.
Cumhurbaşkanı olarak Atatürk, öğretmenlerimizin itibarlarını, saygınlığını her şeyin üstünde tutarken, muasır medeniyetlere ulaşmanın tohumlarını da attı. Tüm öğretim kurumlarının Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak, eğitim kurumlarını devlet denetimi altına alan, kurumların başına buyruk hareket etmesini engelleyen ve eğitimde birliği sağlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu çıkardı, Harf inkılabını gerçekleştirdi, eğitimin milli olması için ihtiyaç duyulan eğitilmiş insan gücünün yetiştirilmesine öncelik verdi.
Eğitim seferberliğiyle okullaşma oranlarının artırılması, köyden kente, 7’den 70’e, kadın-erkek demeden milletimizin her bir ferdinin okuma-yazma öğrenmesinin sağlanması, kalkınmanın mihenk taşının eğitim olarak görülmesi ve buna yoğunlaşan faaliyetlerin ön planda olması Atatürk döneminin en önemli icraatlarındandır.
Türk eğitimcileri, Tük evlatları olarak nöbetteyiz!
Bugün ise Atatürk’ün ilke ve inkılaplarını kıymetsizleştirmeye kalkışan, Anadolu’daki son Türk devletinin muhterem kurucusunu tartışmaya açan, çağ dışı akımlarının etkisinde kalan birtakım yozlaşmış kimseler fırsat kolluyor.
Bu cenah, dün olduğu gibi bugün de haysiyet yoksunu sözlerle berrak suyu bulanıklaştırma gayesi taşıyabilir. Milli mücadelemiz öncesinde cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri dün dış güçler tarafından zapdedilirken, bugün de gayri milli ideolojilerin hizmetkârı olan bu güruhun faaliyetleri ile içten çökertilmeye çalışılabilir.
Her ne olursa olsun Türk eğitimcileri, Türk evlatları olarak; aziz ecdadımızın yaptığı gibi, müstevli emellere boyun eğmeyeceğiz!
Bilinsin ki; şanlı Türk bayrağımız gönderde, Atamızın bize öncülük eden ilke ve inkılapları, öğretileri, öğütleri, geçmişten geleceğe kurduğumuz köprüyle derinleşen bağlarımızı önümüze katıp, kavileşmiş millet irademizle geleceğe yürümeye devam edeceğiz.
Zehirle beslenen her hamle; dinç ve payidar Cumhuriyetin, irade-i milliye kararlılığının, kudretli Türk’ün önünde varlık gösteremeyecektir.
Bu vesileyle; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete uğurlanışının 84. yıl dönümünde rahmet, minnet ve Fatihalarla anıyoruz. Ruhu şad olsun. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.