Türk Eğitim-Sen 2. Grup İlçe Temsilcileri İstişare Toplantısı Yapıldı.

Türk Eğitim-Sen’in "Cesur Yüreklerle; Onurlu Geçmiş, Umutlu Gelecek" temasıyla düzenlediği  İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısı’nın ikincisi, 05-07 Ocak 2017 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı.

Türk Eğitim-Sen’in "Cesur Yüreklerle; Onurlu Geçmiş, Umutlu Gelecek" temasıyla düzenlediği  İlçe Temsilcileri Eğitim ve İstişare Toplantısı’nın ikincisi, 05-07 Ocak 2017 tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Toplantıya Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, genel merkez yöneticileri, İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz, İlksan Denetleme Kurulu Üyesi İsa Barış, şube başkanları, ilçe başkanları, ilçe yönetim kurulu üyeleri katıldı.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan toplantıda İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz bir konuşma yaptı. Daha sonra kürsüye gelen Genel Başkan İsmail Koncuk, bayrak şairi Arif Nihat Asya’yı Fetih Marşı şiiri ile andı. Arif Nihat Asya’nın büyük bir dava adamı ve şair olduğunu söyleyen Koncuk, “ Arif Nihat Asya, Türkiye sevdalısıydı. Bayrak şiiriyle nam yapmış bir şairimizdi. 5 Ocak ölüm yıldönümüydü. Allah mekânını cennet eylesin. Öte yandan 5 Ocak 2017 tarihinde teröristlerce katledilen polis memuru Fethi Sekin’i ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Filmleri ile büyüdüğümüz ve 5 Ocak’ta yitirdiğimiz değerli oyuncu Münir Özkul’a da Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm Türkiye’ye baş sağlığı diliyorum. Bu vesileyle hain bir saldırıda öldürülen Irak Türkmen Cephesi askeri bölge sorumlusu Alaattin Abdulmaksut’u da minnetle anıyorum” diye konuştu.

Davamız, insan kazanma davasıdır.

Türk Eğitim-Sen’in davasının üye kaydetme değil, insan kazanma, insana sahip çıkma davası olduğunu vurgulayan Koncuk, “ Bir toplum düşünün, tüm fertleri nefsiyle hareket ediyor, kendisi için yaşıyor, başkalarının hayat hakkına önem vermiyor, milli hasletleri yok, vatan, millet, bayrak sevgisinden, şehitlik kavramından bihaber. Böyle bir toplum nereye gider? Çok açık söylüyorum, yok oluşa gider. Siyasi düşüncelerimiz farklı olabilir ama davamız Türk milletinin geleceğine sahip çıkma davasıdır” dedi.

Buradan hodri meydan diyorum! Yönetici atamalarındaki mülakatı kaldırın. O sendikanın genel başkanı liyakat diyor ya, hadi mülakat sistemini kaldırın.

Necip fazıl Kısakürek’in “Utansın” şiirinin ilk iki dörtlüğünü okuyan Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tohum saç, bitmezse toprak utansın! 
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! 
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Tohum saçıyoruz. Bu saçtığımız tohumların sonuçlarını burada görüyoruz. Aramızda genç arkadaşlarımız var. İşte bu genç arkadaşlarımız sizlerin saçtığı tohumların eseridir. Gençlerimiz de tohum saçacak. Sonuç alacağız. Bunun için bir ve beraberiz. Okul müdürlüğü makamları dağıtmıyoruz. İnsanlara koltuk bulma davası peşinde değiliz. Hak eden, kariyer, liyakat sahibi insanların makamlara getirilmesini istiyoruz. Bir insanın hakkı gasp ediliyorsa, bu hakkın geri iadesini istemek bizim görevimizdir. Hayatını davamıza adamış arkadaşlarımızın ipi göğüsleyecek bilgi ve ahlak düzeyinde olduğuna yürekten inanıyorum.

Türk Eğitim-Sen olarak İlksan Yönetim Kurulu’na şunu şöyle yapın, böyle yapın demiyoruz. Ancak suiistimal gördüğümüzde de müdahale ederiz. Genel Kurulu toplar, sorunu orada çözeriz. Allah’a şükür ortada öyle bir hata yok ki… Sadece başarılı bir yönetim var.

Genel Başkan İsmail Koncuk,  “Bizden bahsetmek, Türkiye’den, Türk milletinden, kamu çalışanlarından, alın terinden, emekten bahsetmektir. Biz bu ülkenin ta kendisiyiz” dedi. İlksan ile ilgili önemli açıklamalar yapan Koncuk, İlksan’ın 1996 yılından beri iyi yönetildiğini söyledi. Koncuk şöyle konuştu: “İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Tuncer Yılmaz’ı kutluyorum. İlksan gibi 1996 yılı öncesinde birçok şaibe yaşamış bir kuruluşun başkanı konuşmasında, ‘Bir toz zerre suiistimali kimse bulamaz’ dedi. Bu çok önemli bir ifadedir.

Türk Eğitim-Sen olarak İlksan ile ilgili fikrimiz şu şekildedir: İlksan’da zorunlu üyeliğe karşıyız ama İlksan’ı batırmak için yapılacak ayak oyunlarının da hiçbir zaman yanında olmayız. İlksan üyeliği 1943 yılında çıkarılan kanunla zorunlu hale getirilmiştir. Bu kanunu konuşabiliriz, tartışabiliriz. İlksan’ın tasfiye mi edilmesi gerekiyor, bunu da konuşabiliriz ama şunu söylüyoruz: Bugün emekli olan birine hangi hesap yöntemiyle ödeme yapılıyorsa, aynı usulle üyenin parasını ödeyerek İlksan’ı tasfiye edelim. İlksan 1996 yılından bugüne bizim delegelerimiz tarafından yönetilmektedir. İlksan yönetim kurulunun 4’ü ise Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tespit edilmektedir. Dolayısıyla İlksan’ı Türk Eğitim-Sen değil, kendi yönetim kurulu yönetmektedir.

Türk Eğitim-Sen olarak İlksan Yönetim Kurulu’na şunu şöyle yapın, böyle yapın diyemeyiz. Ancak suiistimal gördüğümüzde de müdahale ederiz. Genel Kurulu toplar, sorunu orada çözeriz. Allah’a şükür ortada öyle bir hata yok ki… Sadece başarılı bir yönetim var. Tuncer Yılmaz İlksan’ı son derece başarılı bir şekilde yönetmektedir.

Maalesef sloganlarla yaşayan toplum haline geldik. O dönemki Başbakan Rahmetli Süleyman Demirel Pendik arsalarının İlksan’a satılması ile ilgili eleştiriler üzerine, ‘Verdiysem ben verdim’ dedi ya, herkes İlksan’ı öyle hatırlıyor. İlksan Türk Eğitim-Sen delegeleri tarafından yönetildikten sonra, yani 1996 yılından sonra İlksan’da neler değişmiş, bunu herkesin bilmesi lazım. Ne yazık ki toplum olarak okumuyoruz, araştırmıyoruz.”

Meseleleri oturur, konuşuruz; ikna ederiz ya da edemeyiz, gerekirse eylem yaparız. Ben Sayın Bakan’ı ararım. Telefonuma cevap verirse fikrini alırım öyle açıklama yaparım; telefonuma cevap vermezse inandığım gibi açıklama yaparım. Biz her zaman diyalog yollarını açık tutarız.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in sendikacılık anlayışını anlatan Koncuk, her zaman diyalogdan yana olduklarını, ancak doğru bildikleri şeyleri de açık yüreklilikle söylediklerini kaydetti. Genel Başkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Bakınız; Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak gerek eğitim ile gerek ise kamu çalışanları ile ilgili hiçbir konuyu atlamayız. Açıklama, eylem, miting, yetkililerle görüşme dahil birçok yol deneriz. Ama bazı yorumlara baktığımda hayal kırıklığı yaşıyorum. Sanki biz hiçbir şey yapmıyoruz gibi bir intiba yaratılıyor. Bu okumamaktan, araştırmamaktan kaynaklanan bir durum. Onlarca miting yaptık. Yaptığımız eylemlerin haddi hesabı yok. Sadece bu dönemde OHAL sebebiyle eylemlerimiz kesintiye uğradı. Ama şunu çok net söyleyebilirim: Atladığımız hiçbir konu yok. Bizim sağlam, ilkeli bir sendikacılık anlayışımız var. Diyaloğa açık bir sendikayız. Kimse bizim düşmanımız değil. Rakiplerimiz elbette var ama düşmanımız yok. Bu ülkenin insanları birbirine düşman mı olacak? Meseleleri oturur, konuşuruz; ikna ederiz ya da edemeyiz, gerekirse eylem yaparız. Ben Sayın Bakan’ı ararım. Telefonuma cevap verirse fikrini alırım öyle açıklama yaparım; telefonuma cevap vermezse inandığım gibi açıklama yaparım. Biz her zaman diyalog yollarını açık tutarız. Milli Eğitim Bakanlarını hiçbir zaman düşman olarak görmedik. Bizim varlık sebebimiz doğruları söylemektir. ‘Şu il milli eğitim müdürü ya da ilçe milli eğitim müdürü bizim düşmanımız’ şeklindeki yaklaşımları da doğru bulmam. Konuşuruz, mücadele ederiz, insanları doğru yola sevk etmeye çalışırız. Doğru bulduğumuz yaklaşımları, konuları da alkışlarız. Yeter ki ülkemiz ve milletimiz için doğru olan ne ise o yapılsın. Nihayetinde bu ülke bizim.”

Rakip gördüğümüz insanların gözünde bile bu sendikanın itibarı var. Sözümüz dinleniyor, dikkate alınıyoruz, çünkü samimiyiz.

Bazı sendikal yapıların her şeyi eylem olarak gördüğünü belirten Koncuk, böyle bir sendikacılık anlayışının fayda sağlamayacağına vurgu yaptı. Eylemin amaç değil, araç olması gerektiğini ifade eden Koncuk, her basit konuyu dahi eylem sebebi saymak, eylemi sulandırmak, etkisini daraltmakla sonuca ulaşılamayacağını söyledi. Eylem yapılacak konular tüm çalışanların rahatsız olduğu ve üzerinde mutabakat sağladığımız konular olmalıdır. Türk Eğitim-Sen’in itibarlı bir sendika olduğunu kaydeden Koncuk şunları dile getirdi: “Eleştirmek gerekiyorsa eleştiririz. Biz doğruları söylüyoruz, bu nedenle sendikamızın itibarı var. Rakip gördüğümüz insanların gözünde bile bu sendikanın itibarı var. Sözümüz dinleniyor, dikkate alınıyoruz, çünkü samimiyiz.

Dün doğru dediğimize bugün yanlış demeyeceğiz. İlkelerimizden vazgeçmeyeceğiz. Her şart altında doğruları ifade edeceğiz. Hakka, hukuka, adalete inanacağız. İnsan haklarını savunacağız. Milli ve manevi değerlerimizi el üstünde tutacağız. Hem Peygamber Efendimizi  hem de Ulu Önder Atatürk’ü seveceğiz.

Ama birilerini kimse dinlemiyor, adam yerine koymuyor. Çünkü onların gerçek anlamda sivil toplum kuruluşu olmadığını herkes biliyor. Unutulmamalıdır ki; itibarlı olmayan kuruluşların geleceği olmaz. Sayıca üstün olabilirler ama gelecekleri olmaz. Sabun köpüğü gibi dağılıp giderler. Peki biz nasıl ayakta kalacağız? İlkelerimizle, düşüncelerimizle ayakta kalacağız. Dün doğru dediğimize bugün yanlış demeyeceğiz. İlkelerimizden vazgeçmeyeceğiz. Her şart altında doğruları ifade edeceğiz. Hakka, hukuka, adalete inanacağız. İnsan haklarını savunacağız. Milli ve manevi değerlerimizi el üstünde tutacağız. Hem Peygamber Efendimizi  hem de Ulu Önder Atatürk’ü seveceğiz. Bütün değerlerimiz başımızın tacıdır. Hiçbirinden vazgeçmeyiz. Konjonktüre, menfaatlerimize göre hareket etmeyeceğiz. Bir teşkilat geleceğe böyle taşınır. Nerede çalıntı, orada buluntu bir teşkilat anlayışının uzun soluklu olması mümkün değildir. Bizi biz yapan değerleri bileceğiz ve yolumuza bu şekilde devam edeceğiz.”

Türkiye Kamu-Sen’in ve Türk Eğitim-Sen’in tesadüflerin bir araya getirdiği insanlar tarafından oluşturulmadığını söyleyen Koncuk, “Az önce bahsettiğimiz değerlerden feyz alıyoruz. Genetik kodlarımız aynı. Bir olay anında Van şube başkanı ile Edirne şube başkanı aynı tepkiyi verir. Çünkü aynı hamurdan geliyoruz, aynı genetik kodlara sahibiz” dedi.

O sınavın ne kadar kirli bir sınav olduğunu ortaya koyduk ve gayretlerimizle eğitim bilimleri sınavının iptalini sağladık. O dönemde tüm hâkimler emirlerindeydi. Kılıçları her yeri kesiyormuş. Biz tüm bunlara rağmen hepsinin karşısında durduk.

Fetö’den yapılan ihraç ve açığa alınmalara değinen Koncuk şöyle konuştu:  “Bugün hâkim karar verirken, savcı mütalaasını yaparken korkarsa nasıl adaleti sağlayacağız? Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı olarak 19 Temmuz’dan bu yana bas bas bağırdım. İhraçlar ve açığa almalar konusunda ‘Hukuk yolunu kullanın, hainleri bu yolla tespit edin’ dedim. Hain yok mu? Elbette var. Fetö terör örgütünün ne menem bir örgüt olduğunu yıllardır anlatıyoruz. Hiçbir zaman bunlarla koyun koyuna yatmadık, onlarla yolumuz hiç kesişmedi. 2010 yılında KPSS hırsızlığını ortaya çıkardığımızda, bunların tüm televizyonlarında, gazetelerinde İsmail Koncuk da şüpheliler arasında diye haber yaptılar. Hırsızlığı deşifre eden, hırsızı yakalamaya çalışan İsmail Koncuk’u kirletmeye çalıştılar. Biz bunları unutmadık. O sınavın ne kadar kirli bir sınav olduğunu ortaya koyduk ve gayretlerimizle eğitim bilimleri sınavının iptalini sağladık. O dönemde tüm hâkimler emirlerindeydi. Kılıçları her yeri kesiyormuş. Biz tüm bunlara rağmen hepsinin karşısında durduk. Hırsızları birileri görmezden gelirken, biz gördük. Bana ‘Başın belaya girer’ dediler. ‘Ne yapalım hırsızları görmezden mi gelelim’ dedim. Evlatlarımızın alın teri çalınırken, birilerine sorular servis edilirken, Türkiye Kamu-Sen, Türk Eğitim-Sen susuyorsa, bu şerefli bir tavır olmaz. O gün de bu tavrı ortaya koyduk. Geriye dönüp baktığımızda, bu sendikanın yöneticileri, Türkiye Kamu-Sen’in, Türk Eğitim-Sen’in yüzünü eğecek hiçbir hata yapmadı. Allah sizden razı olsun.”

Yaşanan haksızlıklara milletimizin ali menfaatleri adına sessiz kalmamız mümkün değildir.

Yaşanan haksızlıklara milletimizin ali menfaatleri adına sessiz kalmanın mümkün olmadığını kaydeden Koncuk, “Türkiye’de hukukun durumunu görüp de bundan nasıl bahsetmeyeceğiz? Yargı bağımsızlığı tehlikede demeyecek miyiz? O zaman ya bu makamda bulunmayacaksın ya da bunları söyleyeceksin” dedi.

Ömrü Fetöyle mücadele etmekle geçen insanları Fetöcülükle suçlamak çok yanlıştır.

Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bylock ile ilgili açığa almalar başladığında, kapımızı çalan insanlar bylock’un ne olduğunu bilmiyordu. Ben de bu operasyonlar başlayana kadar bylock’u hiç duymamıştım. Üniversite’den beri tanıdığım bir kişi Fetö operasyonları dolayısıyla açığa alındı. Halbuki bu adamdan Fetöcü olmaz. Çok vatansever bir insandır. Araştırdık, gerçekten telefonunda bylock tespit edildiği söylendi. Şimdi ise biliyorsunuz iradesi dışında bylock programına yönlendirilmiş 11 bin 480 kişi tespit edildi. Şarkı indirirken, bilmeden bu programı da indirmişler. Fetö ile ilgisi olmadığı halde aylardır cezaevinde yatan insanlar var. Bakınız; biz Fetöcüleri zerre kadar sevmeyiz. Bu milletin üzerine kurşun atan adam haindir. Ama şunu belirtelim ki; devlet adaletle yönetilir. Aceleniz neydi? İyice araştırarak, sağlam belgeler oluşturarak tüm bu operasyonları yapsaydınız. Fetö dolayısıyla açığa alınan insanlar arasında masumlar da var. Hatta Fetö ile yaftalandığı için intihar edenler oldu. Tüm bunları kimseyi suçlamak adına söylemiyorum. Türkiye ciddi bir travma yaşadı, direkten döndü. 15 Temmuz’da yaşananlar, Türkiye’yi parçalamaya yönelik bir darbe teşebbüsü idi. Hatalar da olabilir. Kargaşa içinde bazen böyle yanlışlıklar yapılabilir ama aradan aylar geçmiş. İkaz ediyoruz, araştırın diyoruz. Hala düzeltilmeyen hususlar var. Bank Asya’da hesabı olduğu ya da sendika üyeliği nedeniyle açığa alınanlar var. Oysa birçok insan arkadaş hatırına sendika üyesi oluyor, yani bu kriter tek başına bir ölçü olamaz.

Elbette yanlışlıklar olabilir, bunu belli bir zaman için normal görürüz, ancak 15 Temmuz 2016 ile 5 Ocak 2018 arasında tam bir buçuk yıllık bir zaman dilimi var. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Hala geç kalınmış değil. Yanlışlıklar düzeltilebilir. Masumlar tespit edilebilir. Benim tanıdığım canım ciğerim arkadaşlarım var. Bu ülkeyi karşılıksız seven insanlar alnına Fetöcü damgasın vurulmasını hak etmiyorlar. Ömrü Fetöyle mücadele etmekle geçen insanları Fetöcülükle suçlamak çok yanlıştır.”

İki koyunu güdemeyecekleri, sırf yandaş oldukları için yöneticisi olarak atadığınızda sebep olduğunuz sonuç ortada.

Yönetici atama yönetmeliğinin mutlaka değişmesi gerektiğini de kaydeden Koncuk, “Milli Eğitim Bakanlığı ile diyalogdan yanayız dedim ama bu, Türk milli eğitimi ve adaleti tesis etmek açısından sonuç sağladı mı diye sorsanız, ne yazık ki sağlamadı. Hala ucube yönetici atama sistemi değişmedi. Okullara lider yönetici atamazsanız, liyakatli eğitimcileri okul müdürü yapmazsanız o okulda huzur olmaz, çalışanların moral motivasyonu sağlanamaz ve dolayısıyla da eğitimde verim ve başarı elde edilemez. Sayın Bakan’dan, Cumhurbaşkanı’ndan istirham ediyorum. Görüldü ki, bu mülakatla seçme yöntemiyle yönetici ataması sağlıklı değil.  İki koyunu güdemeyecekleri, sırf yandaş oldukları için yöneticisi olarak atadığınızda sebep olduğunuz sonuç ortada. Emin olun tombalayla yönetici atasaydınız daha hayırlı olurdu. Çünkü az da olsa ehliyetli bir kısım yöneticinin torbadan çıkma ihtimali olurdu. Öğretmeni korkutan, ürküten, stajyerken bize üye olmazsan stajyerliğin kalkmaz diyen biz değiliz. Bunlara vesile olan bir sürü beceriksizi okul yöneticisi yaptılar. Buradan hodri meydan diyorum! Yönetici atamalarındaki mülakatı kaldırın. O sendikanın genel başkanı liyakat diyor ya, hodri meydan gelin mülakat sistemini kaldırmak için mücadele edelim. Kaygımız evlatlarımız ve Türk milli eğitimi adınadır.”

4 yıl ya da 8 yıl sonra gideceğini bilen insanların görev yaptığı bir okulda kurum kültürü oluşturamazsınız.

Mevcut yönetici atama yönetmeliğiyle kurum kültürü oluşturulamayacağını da söyleyen Koncuk, “Okul müdürü olarak 4 yıl görev yapacaksın. Görev sürenin 4 yıl daha uzatılması için, seni o makamlara getirenlere bedel ödeyeceksin. Hani kurum kültürü oluşturacaktık? 4 yıl ya da 8 yıl sonra gideceğini bilen insanların görev yaptığı bir okulda kurum kültürü oluşturamazsınız. Kurum kültürü oluşması için diktiği ağacın boy atmasını görecek. Gölgesinde ayran içecek. Kurum kültürü oluşturamıyorsanız hiçbir kamu kurumu ve kuruluşunda başarı sağlayamazsınız” diye konuştu.

Okulda öğretmenden başka kimsenin borusu öttürülemez!

Değerler eğitimi için okul dışından bazı dernek, vakıf ve cemaatlerden insanların okullara getirildiğini ifade eden Koncuk, “Okulda öğretmenden başka kimsenin borusu öttürülemez” dedi. Genel Başkan şunları kaydetti: “Değerler eğitim yapmak için okulları bilmem ne vakfına, cemaatine teslim ettiler. Okullarımız, 'Değerler Eğitimi' adı altında bilmem ne cemaatine/vakfına/derneğine teslim edilemez!
Değerler eğitimini öğretmenlerimiz yapamıyor mu? Türk milli eğitiminin amaçlarından habersiz olan ne idiğü belirsiz, öğretmen-öğrenci ilişkisinden bihaber adamları okula sokarak kime hizmet ediyorsunuz? Öğretmene mi güvenmiyorsunuz? Her öğretmenimiz değerler eğitimi verme kapasitesine sahiptir. FETÖ melanetinden gerekli dersi çıkarmadınız mı? 
Biz öğretmeniz. Biz çocuklarımıza sadece matematik, fen, biyoloji değil; aynı zamanda vatan sevgisini, millet sevgisini, peygamber sevgisini, Atatürk ve Cumhuriyet sevgisini, milli ve manevi kıymetlerimizi de öğretiyoruz. Başta MEB olmak üzere, tüm sorumluları buradan uyarıyorum: Okulda öğretmenden başka kimsenin borusu öttürülemez! Öğretmenlerin derdi, davası öğrencilerine Peygamber sevgisini, Atatürk aşkını, vatanımızın birliğine, bütünlüğüne saygıyı öğretmektir. Kendinize gelin. Okulda öğretmenin işi olur.! Yol yakınken dönülsün. Öğretmenlerimize güveneceğiz.”

Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması için 2011 yılına kadar yapmadığımız eylem, miting, açıklama kalmadı. Her türlü hukuki yolu denedik. Konuyla ilgili girişimlerimizden sonuç alamayınca, son çare olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na bile başvurduk.

Sözleşmeli öğretmen istihdamını da eleştiren Koncuk şöyle konuştu: “Sözleşmeli öğretmenlik 2006 yılında getirildi, 2011 yılında kaldırıldı. 2006 yılı öncesinde kısmi zamanlı sözleşmeli öğreticilik denilen bir istihdam yöntemi getirildi. Sendikamız, kısmi zamanlı öğreticiliğe dava açtı. O tarihte Türk Eğitim-Sen dışında hiçbir sendika dava açmayı akıl edemedi. Davamız sonucunda kısmi zamanlı sözleşmeli öğreticiliği iptal ettirdik. Kısmi zamanlı sözleşmeli öğreticilik bugünün 4/C’li istihdam modeli idi.  Davayı kazanmamızın ardından öğretmenlikte 4/B’li yani sözleşmeli istihdam modeli getirildi. Aslında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda 4/B’li istihdam var. Şöyle ki; devlet memurluğuna sınavla atama oluyordu. Ama bazı istisnalar vardı. Hizmetine gerek duyulan uzman personele ihtiyaç oluyordu, o kişiler sınavsız alınıyordu. 4/B bu istisna görevlendirmeler yapılmak üzere kanunda bulunmaktadır.

Ancak bu istihdam modelini 2006 yılında asıl istihdam şekline dönüştürdüler. Türk Eğitim-Sen olarak sözleşmeli öğretmenliğe de dava açtık. Öte yandan 2011 yılına kadar yapmadığımız eylem, miting, açıklama kalmadı. Her türlü hukuki yolu denedik. Konuyla ilgili girişimlerimizden sonuç alamayınca, son çare olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’na bile başvurduk, ‘Aynı okullardan mezun, aynı işi yapan, aynı performansı sergileyen insanlara farklı hukuki normların uygulanması zulüm müdür?’ diye sorduk. Diyanet İşleri Başkanlığı da “İslam dini zulmü ve zulmü çağrıştıran hiçbir eylemi, uygulama ve davranışı onaylamaz. Bu hususta asla tereddüt yoktur. Ayrıca, yüce dinimiz insanların temel hak ve özgürlüklerinin de etkin şekilde güvence altına alınmasını ve korunmasını emreder. Bu hususta da bir kuşku bulunmamaktadır. Ancak dilekçenizde dile getirdiğiniz konu idari bir konudur. Kurumların tesis ettikleri işlemler hakkında değerlendirmede bulunmak ve görüş beyan etmek, Başkanlığımızın görev ve yetki alanı dışındadır” açıklamasında bulundu.” 

Kadrolu ve sözleşmeli personel arasında fark yok ise, neden 4/B’li istihdam modeli getirdiniz?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na kadrolu ve sözleşmeliler arasındaki 12 tane farkı tek tek okuduğunu belirten Koncuk, “ Bakanlardan bir tanesi ‘Kadrolular ile sözleşmeliler arasında fark yoktur’ dedi. Ben de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na, ‘Sizden istirhamımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak bu farkları Bakanlar Kurulu’nda siz de okuyunuz ve sözleşmeli personel ile kadrolu personel arasındaki farkları bilmeyen diğer bakanlarımızın da öğrenmesini sağlayınız’ dedim. Kadrolu ve sözleşmeli personel arasında fark yok ise, neden 4/B’li istihdam modeli getirdiniz? Bu ülkede, mülakat sistemi ile öğretmen atanıyor. 90-95 puan alan atanamazken, 50 puan alan torpil bulup atanıyor.  Öğretmenlik mesleği dahi torpilli meslek haline getirildi. Bunlar kabul edilemez. Kadrolu dışındaki istihdam modelleri ile mücadele edeceğiz. Eğer mücadele etmeyeceksek, gelen ağam giden paşam diyerek, işlerimizi yürüteceksek, o halde bu makamlarda bulunmanın bir anlamı kalmaz.”

Öğretmenlerimiz mahrumiyet bölgesinde görev yapıyor ise, hiç olmazsa bir yılda 20 puan alacağına 40 puan alsın ki, bu da kendisine bir avantaj sağlasın. Ama her yıl yüzde 100 artırımlı yapmadılar; 1. yıl yüzde 25, 2. yıl yüze 50, 3. yıl yüzde 100 şeklinde yıllara yayarak, teklifimizi hayata geçirdiler.

Mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere fazladan çalıştıkları süre için puan verildiğini hatırlatan Koncuk, bunun Türk Eğitim-Sen’in teklifi ile hayata geçirildiğini söyledi. Koncuk, “Milli Eğitim Bakanlığı, son çıkarılan atama yönetmeliği ile ilgili görüşlerimizi öğrenmek için sendikamızı davet etti. O davette mahrumiyet tazminatı talebimizi de gündeme getirdik. Madem para veremiyorsunuz, o zaman öğretmenlerin zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde puanını artırın; mesela çalışma süresinde 5 yılını doldurmuş diyelim; ondan sonraki çalışma sürelerinin puanlarını 20 ise 40 yapın; yüzde 100 artırın dedik. Teklifin güzel olduğunu söylediler ve bunu yönetmeliğe koydular.  Biz her yıl yüzde 100 artırılmasını şu nedenle istiyorduk: Öğretmenlerimiz mahrumiyet bölgesinde görev yapıyor ise, hiç olmazsa bir yılda 20 puan alacağına 40 puan alsın ki, bu da kendisine bir avantaj sağlasın. Ama her yıl yüzde 100 artırımlı yapmadılar; 1. yıl yüzde 25, 2. yıl yüze 50, 3. yıl yüzde 100 şeklinde yıllara yayarak, teklifimizi hayata geçirdiler” dedi.

İl içi özür grubu tayinleri ile ilgili sorun her yıl büyüyor.

İl içi özür grubu tayinlerinde de benzer bir sistemin getirilebileceğini kaydeden Koncuk, “Bakınız, il içi özür tayini meselesini bir türlü çözemedik. İl içi özür grubu tayinlerinin hepsini yerine getirmenin kolay olmadığını biliyorum ama puanlama sistemi il içi özür grubu tayinlerinde de getirilebilir. Şöyle ki; mesela öğretmen 4 yıl bir okulda çalışacak, 4. yıl, 5. yıl çalıştı ise, puanlarını artıracağız ama 5. yıldan sonra mutlaka öğretmenin tayin isteğini gerçekleştireceğiz. Eşinden 50-70 km uzakta ise gidiş-geliş yapma imkânını düşünerek, bir formül ortaya konulabilir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın formül ortaya koymasını istiyoruz ama sonuç alamıyoruz. Dolayısıyla il içi özür grubu tayinleri ile ilgili sorun her yıl büyüyor, Bakanlık ise seyrediyor” diye konuştu.

Türkiye’de alan değişikliği konusu dikkatle değerlendirilmelidir. Alan değişikliği, daire başkanlığı oluşturularak takip edilmesi gereken bir konudur.

Alan değişikliği ve alan daralmasının ciddi konular olduğunu söyleyen Koncuk, bununla ilgili daire başkanlığı oluşturulması gerektiğini söyledi. Koncuk şöyle konuştu: “Milli Eğitim Bakanlığı’na defalarca çağrıda bulunduk: ‘Alan değişikliği ile ilgili bir sistem getirelim. Bu talebi her yıl yavaş yavaş yerine getirdiğimiz taktirde zaman içinde bu talep ortadan kalkacaktır. Hatta alan daralmasını da buna dahil edelim.  Bir daire başkanlığı oluşturalım’ dedik. Zira alan değişikliği ve alan daralması konuları ciddi bir problemdir. Bazı alanlar günümüzde geçerliliğini yitiriyor. Mesela endüstri meslek liselerinin bazı bölümlerine öğrenci bulunamıyor. Teknoloji geliştikçe meslek tanımları da artıyor. Dünyada gelişmiş ülkelerde tanımlanan meslek sayısının 12 bini geçtiği söyleniyor. Türkiye’de tanımlanan meslek sayısı 1.100 civarındadır. Bu oranlar son derece önemlidir. Çünkü eğitim sisteminizi gelişen dünya ile entegre hala getirmek zorundasınız. Dolayısıyla Türkiye’de alan değişikliği konusu dikkatle değerlendirilmelidir. Alan değişikliği, daire başkanlığı oluşturularak takip edilmesi gereken bir konudur.”

4+4+4 sisteminin getirilmesinin ardından sınıf öğretmenlerinin yüzde 20’sinin norm fazlası olması nedeniyle, bu öğretmenlerin zihinsel engelli öğretmeni, teknoloji tasarım öğretmeni yapıldığını hatırlatan Koncuk, “Oysaki bu alanlar, sınıf öğretmenlerinin hiç bilgi sahibi olmadığı alanlardı” dedi.

Şu anda okullarımızda, bütün kurumlarda yardımcı hizmetler sınıfı var. Ama yıllardır büro elemanı olarak çalışıyorlar. Kadroları yardımcı hizmetler sınıfında.  Torba yasa çıkaralım, bu insanları genel idari hizmetler sınıfına alalım, fiili durum mevzuata da uygun hale getirilelim diyoruz.

Unvan değişikliği ve görevde yükselme sınavlarının yapılması gerektiğini kaydeden Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim kültürümüzde beşikten mezara kadar oku anlayışı vardır. Okuduk da, ne oldu? Hizmetli olarak çalışıyorken, üniversiteyi bitirdi ama hala hizmetli olarak görev yapıyor. Unvan değişikliği sınavları, görevde yükselme sınavları son derece önemlidir. Şu anda okullarımız dahil tüm kurumlarda yardımcı hizmetler sınıfı var. Ama yardımcı hizmetler sınıfında görev yapanlar yıllardır büro elemanı olarak çalışıyorlar. Torba yasaya ekleyelim ve  bu insanları genel idari hizmetler sınıfına alalım, fiili durum mevzuata da uygun hale getirilelim diyoruz. Bu anlattıklarımızı nedense kimse duymuyor. Ne zamana kadar duymayacaklar bilmiyorum. Bu anlayış ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetilemeyeceğini düşünüyoruz. Özellikle genç öğretmenlerimiz için söylüyorum, eğitim sistemi ile ilgili kafa yorun; sorunların çözüm yolları neler olabilir? Neler değiştirilebilir? Bunları yazın, çizin, düşünün. Çünkü bizim düşünen beyinlere ihtiyacımız var.”

Genel Başkan’ın konuşmasının ardından Doç. Dr. Yılmaz Yeşil ile Dr. Sinan Demirtürk “Sendikal Mücadelede Liderlik ve Etkili İletişim” konularında seminer verdi. Daha sonra Genel Sekreter Musa Akkaş, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan ve Genel mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan yönetiminde İlçe Temsilcileri İstişare Toplantısı yapıldı. Toplantı, Genel Başkan’ın kapanış konuşmasıyla sona erdi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

SENDİKALAR Haberleri