Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edildiği Dağkapı Meydanı`nın ismini Şeyh Said Meydanı olarak değiştirdi. Ağustos ayı Belediye Meclis toplantısında gündeme getirilen isim değişikliği oy birliğiyle kabul edildi.
Hatırlanacağı üzere Mart 2012’de Mustazaflar ile Dayanışma Derneği (Mustazaf-Der), Diyarbakır Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir`i ziyaret ederek, 1925 yılında idam edilen Şeyh Said adının, idam edildiği Dağkapı Meydanı`na verilmesini istemişti.
Dernek Başkanı Hüseyin Yılmaz, toplumsal bir barış olacaksa, bunun belki de Şeyh Sait`ten geçeceğini belirterek, Şeyh Said`in hem Türkler, hem Kürtler nazarında itibarının yüksek olduğunu, bu saygınlığın korunabilmesinin toplumsal barışa hizmet edecek olan önemli bir adım olacağını söylemişti.
Görüldüğü gibi olayı ilk gündeme getiren Mustazaflar derneğidir. Ancak medyaya akseden yönüne bakacak olursak HDP’nin bu kararı kendi inisiyatifi gibi yanıltıcı bir algıya sahip oluruz.
Malum olduğu üzere Şeyh Said Hazretleri yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin İslam dinini hiçe sayan uygulamalarını benimsememiş ve onun etrafına insanların toplanmasıyla erken doğuma uğramış bir isyan söz konusudur.
İyi planlanmamış, tedbirli sevk ve idare edilmemiş isyan son kertede içeriden birinin ihanetiyle istenilen netice elde edilemeden son bulmuştur.
Şeyh Said ve çevresindekiler yakalanarak Diyarbakır’ın Dağkapı semtinde idam edildiler. Şimdi artık o meydana Şeyh Said Meydanı diyebileceğiz. Bu güzel gelişme takdire şayandır ama yeterli değildir.
Yapılması gereken o bölgede olduğu iddia edilen merhumun na’şı şerifinin bulunup güzel bir kabir yapılmasıdır. O ceset orada kayıp bir şekilde dururken o bölgeye sosyal tesisler ve lojman yapmak bir insanlık ayıbıdır.
Toplumsal barış bir şekilde bu ülkeye hâkim olacaksa böyle nerede olduğu belli olmayan cesetlerle bu olmaz. Hele hele toplumun sevgi ve saygısını kazanmış kişilerin nerede metfun olduğu bilinmiyorsa hiç olmaz.
Türkiye, sevilen sayılan insanların mezarlarının bilinmediği bir ülke olarak yenileşemez. Gaiplerle toplumsal barış sağlanamaz.
Yazımı Merhumun darağacında iken söylediği sözleriyle bitirelim.
29 Haziran 1925’te Şark İstiklal Mahkemesi tarafından Diyarbakır Dağkapı Meydanında idam edilen Şeyh Said, idam sehpasında iken son isteği sorulduğunda, kâğıt kalem ister ve kâğıda Arapça olarak şunları yazar:
"We lâ ubâlî bi sulbî fî cuz'u-ir râda. İn kâne mesre'i fî- Allâh'i we fî'd- dîn." / "Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve dini içindir." der ve kelime-i şehadet getirerek idam edilir.