Altan Öymen, Atilla Sav, İlber Ortaylı, Ahmet Muhip Dranas, Can Yücel, Orhan Veli, Can Dündar, Erman Toroğlu, Murat Bardakçı, Tayfun Talipoğlu, Burhan Doğançay, Şevket Uğurluer... Daha birçok sanatçı, profesör, rektör, hukukçu, yönetmen, gazeteci, şair ve yazar yetiştirdi Ankara Atatürk Lisesi. Dil eğitimine büyük önem verilen okulda, hazırlık sınıfında İngilizce'nin yanı sıra, Almanca, İspanyolca, Çince, Rusça, Fransızca ya da İtalyanca'dan biri ikinci yabancı dil olarak okutuluyor. 2 yıldır da 10 öğrencisini yurt dışına dil eğitimi almak için gönderiyor. Başarılı öğrencilerine lise ve üniversite hayatında burs imkanı da sağlıyor ve "Ortadoğu Teknik Üniversitesi'ne en fazla öğrenci veren okul" olarak anılıyor. Okul bugünlerde bir heyecan daha yaşıyor. TÜBİTAK tarafından düzenlenen 'Uluslararası Biyoloji Olimpiyatı'na bu yıl Ankara Atatürk Lisesi'nden 2 öğrenci katılacak. 3 bin öğrencinin sınavlarına girdiği olimpiyatlara, 50 öğrenci katılma hakkı kazandı. Öğrenciler TÜBİTAK tarafından kampa alındıktan sonra da olimpiyatlara gönderilecek.
Sosyal ve kültürel etkinliklere de önem veriliyor
Lisede önem verilen konulardan biri de Ankara Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı (ALEV) Başkanı Erol Üçer'in deyimiyle, "Öğrencilerin bakış açısını genişletmek için" düzenlenen sportif, sosyal ve kültürel etkinlikler. Şu anda liseye devam eden, mezun olup üniversiteye yerleşmiş, yakın ya da uzak geçmişte mezun olup iş hayatına atılmış öğrencileri de Üçer ile aynı fikirde. 2004'te Ankara Atatürk Lisesi'nden mezun olan Fatma Tunçer, öğretmenlerinin yönlendirmesiyle voleybol takımına girdiğini belirterek, "Hem üniversite sınavlarına hazırlandım, hem de maçlara çıktım. Ders çalışmamı hiç aksatmadı voleybol takımında olmam. Ve ÖSS'de dereceye girdim. Hocalarımız o dengeyi sağlamamıza yardımcı oluyordu" diyor. Tunçer, şu anda Ankara Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı (ALEV) ile bağının devam ettiğini de sözlerine ekliyor.
Ünlü yazar Turgut Özakman ise, 1946'da lisede bir öğrenci derneği kurduklarını ve hiçbir engelleme olmadan faaliyetlerini sürdürdüklerini belirtiyor. Özakman, 1985'te kurulan ALEV'in hem okul hem de öğrencilere çok büyük katkıda bulunduğunu ve bunun çok önemli olduğunu da vurguluyor.
Gazeteci Tayfun Talipoğlu ise, Ankara Atatürk Lisesi'nin öğrencilerini müthiş bir özgüvenle yetiştirdiğini söyleyerek, ALEV Başkanı Erol Üçer'in okula katkılarını şu sözlerle özetliyor: "Ankara Atatürk Lisesi mezunlarının, kendilerinin ve lisenin farkında olmalarının nedeni Erol Üçer'dir."
Ankaralılar 'Taş Mektep' diyordu
Ancak okulun bugünlere gelmesi kolay olmadı tabii. Bu nedenle bulunduğu binadan dolayı önceleri 'Taş Mektep' olarak anılan lisenin tarihine şöyle bir göz atmak gerek. İlk binası bugünkü Yüksek İhtisas Hastahanesi'nin bulunduğu sahada yapıldı. Ankaralılar tarafıdan 'Taş Mektep' adıyla anıldı uzun bir süre. Temeli 1886'da Ankara Valisi Sırrı Bey tarafından atılarak o yıl tamamlanan okul, 5 yıllık bir 'idadi' (Osmanlı'da lise dengi okul) olarak kuruldu. 1908'de de 'Sultani' (Sultanlara layık lise dengi okul) haline geldi. Okulun adı da zaman içinde birçok kez değişti. Cumhuriyet'in ilanının ardından Tevhid'i Tedrisat Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle Ankara Erkek Lisesi adını aldı. 1938'de Orta Tedrisat Genel Müdürü Avni Yukaryuç, Ankara Maarif Müdürü Salim Atalık ve Okul Müdürü İhsan Üngüt, Atatürk'e okulun adını 'Atatürk Lisesi' olarak değiştirilmesini önerdi. O da bu öneriyi 'Ankara Atatürk Lisesi' olarak değiştirip, kabul etti. Atatürk'ün 'Taş Mektep'i ilk ziyareti ise 30 Aralık 1919'da gerçekleşti. Milli Mücadele yıllarında okulun öğretmen ve öğrencileri cephelerde savaşlara katılmıştı. Bu nedenle de Atatürk okulu ziyaret ettiğinde, öğretmen ve öğrencilerin cephelerde gösterdiği üstün başarı nedeniyle bir yıldızlı sancak hediye etti. Sancak şu anda okul bahçesindeki 75. Yıl Eğitim Müzesi'nde sergileniyor.
1940'ta bugünkü binasına taşınan lise, 1974-75 eğitim öğretim yılından bu yana kız-erkek karma eğitim yapıyor. 1991-1992 öğretim yılında bazı derslerin öğretiminin yabancı dille yapılması nedeniyle 'Anadolu Lisesi' statüsü kazandı. 2007-2008 öğretim yılından beri de öğrencileri, hazırlıkla birlikte 5 yıllık bir eğitim sürecinden geçiyor. Lise şu anda Türkiye genelinde, eğitim süresi 5 yıl olan yabancı dil ağırlıklı 10 liseden biri. Ankara'da ise bu özelliğe sahip tek okul.
Ankara Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı (ALEV)
Lise öğrencileri ve mezunlarının da belirttiği gibi burs ve çeşitli sosyal etkinlik imkanlarının sunulmasındaki en büyük görevi 1985'te Erol Üçer öncülüğünde kurulan Ankara Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı (ALEV) üstleniyor. Vakıf kuruluşundan beri, destekçilerinin de katkılarıyla okulun bakım onarım işlerinin yanı sıra, daha önce kapalı duran fizik-kimya-biyoloji laboratuvarlarını, spor salonunu, kütüphane ve konferans salonunu tamamen yenileyerek öğrencilerin hizmetine sundu. Başarılı ve maddi durumu yetersiz öğrencilere burs, yemek, servis, giyim-kuşam, kitap-kırtasiye ihtiyaçları vakıf tarafından karşılanıyor. Bu yıl vakıf tarafından burs verilen öğrenci sayısı (lise ve üniversite dahil) 250'yi bulmuş durumda. Ayrıca her yıl ALEV ile Ankara Üniversitesi (TÖMER) işbirliğiyle öğrencilere ücretsiz dil kursu hizmeti sunuluyor. 2 yıldır da yabancı dilde başarılı 10 öğrenci bir aylığına İngiltere'deki dil okullarına gönderiliyor. Masraflar vakıf tarafından karşılanıyor. Vakıf bu yıl da 125 öğrenciyi İngiltere'ye göndermeyi planlıyor. Çünkü, bu yıl okulun kuruluşunun 125'inci yılı. Tabii vakfın kaynakları bu hedefi gerçekleştirmek için yeterli değil. Bu nedenle desteğe ihtiyaç duyuluyor. Vakıf tarafından, bu hedefe ulaşılmasına katkıda bulunmak isteyenler için de bir destek kampanyası başlatıldı. Kampanyaya katılmak isteyenler Garanti Bankası Necatibey Şubesi'ndeki hesap numarasına bağışta bulunabilirler. Şube Kodu: 130, Hesap Numarası: 629 82 87
Erol Üçer (Ankara Atatürk Lisesi Vakıf Başkanı): 250 civarında öğrenciye burs veriyoruz. Ayrıca yemek, kitap, ulaşım masrafı, kıyafet gibi şeyler de var. Vakfın senede öğrencilere ve okula 500 bin TL'ye yakın katkısı var. 500 bin TL bağışçılarımızdan ve gayrimenkullerden gelen gelirle sağlanıyor. Öğrencilerimizin burs alabilmesi için tabii önce derslerinde başarılı olması lazım. Notlarının en az 4,5 olması gerekiyor. İkinci etken de ailesinin maddi durumu. Bursa ihtiyaç duyması gerekiyor. Ayrıca öğrencinin disiplin kurallarına uygun olması lazım. Ama birinci sınıftayken notları belli olmadan da, burs veriyoruz, ailesinin maddi durumu yetersizse. Devamlı da derslerinde başarılı olması için yönlendiriyoruz öğrencimizi. Öğrenciye ne verirseniz fazlasıyla alabilirsiniz. Bu çocuklar zeki ve derslerinde başarılı olan çocuklar. Bizim için müthiş şanstır. Biz de onları bulup çıkarmaya çalışıyoruz. Vakıf Koordinatörü Gönül hanım, çocuklara bir anne gibi davranır. Onların dert ortağı olur. Çok yönlü bir aile havası var bizim okulumuzda.
Öğrencileri anlatıyor
Ecem Sivri (Ankara Atatürk Lisesi 11 Fen-A Öğrencisi): Neredeyse bir özel okulda bulunan tüm imkanlar sağlanıyor. İngilizce'nin dışında ikinci yabancı dil eğitimi veriliyor, başarılı öğrenciler İngiltere'ye dil kursuna gönderiliyor. Burs imkanları var. Ben de burs alıyorum ayrıca, buna ek olarak yol ve yemek masraflarım da ALEV tarafından karşılanıyor. Manevi olarak da çok büyük destek görüyoruz. Okulumuzun eğitiminin çok yüksek seviyede olduğunu düşünüyorum. Bana göre tercih edilebilecek en iyi okul burasıydı. Bizden daha yüksek puanlı okullar var ama bizim okulun üniversite sınavlarındaki başarı oranı daha yüksek. Bu nedenle burayı tercih etmek çok daha mantıklı.
Nihat Büke (ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi): Ankara Atatürk Lisesi'nden 2006'da mezun oldum. Lise 1'den itibaren burs almaya başladım. Lisede 3, üniversitede 5 sene olmak üzere toplam 8 senedir ALEV'den burs alıyorum. Buna sadece burs gibi bakmamak lazım, kıyafet giysi, ulaşım yardımları da oluyor. Ailemin maddi imkanları biraz kısıtlıydı lisedeyken, ALEV burslarının çok faydası oldu. Aliemi sıkıntıya sokmadım. Lise hayatım boyunca da derslere konsantre olmamı sağladılar. Yabancı dil eğitiminin de üniversitede çok faydası oldu. Benim okuduğum bölümde alt yapınız yoksa hazırlıkta en kötü ihtimalle bir sene kalıyorsunuz. Çünkü ODTÜ gibi bir yerde belli bir seviyeye gelmeden bölüme göndermiyorlar öğrenciyi. Dolayısıyla lise eğitimimin büyük katkısı oldu. Üniversitede gramerden daha çok kendimi pratikte geliştirdim. Gerçekten çok iyi bir karar vermişim Ankara Atatürk Lisesi'ne gitmekle. Tabii o zamanlar bunun farkında değildik ama şimdi üniversitede arkadaşlarıma mezun olduğum liseyi söylediğim zaman herkes "ODTÜ'ye en çok öğrenci gönderen okul mu?" diyor.
Fatma Tunçer (İTÜ Elektrik Mezunu): 2004'te liseden mezun oldum. İTÜ Elektronik Mühendisliği okudum, çift anadal yaptım. Okul bitince İsveç'e gittim master için, sonra da gelip çalışmaya başladım. Benim lise yıllarımda yabancı dille ilgili çok fazla imkanımız yoktu ama dil eğitimi çok güçlü bir liseydi. Özellikle masterda çok yararı oldu. Lisedeyken voleybol oynadım, hocalarımın yönlendirmesiyle. Spora, sanata müthiş bir destek vardı o zaman. ÖSS'ye girene kadar maçlara çıktım, ÖSS'de de derece yaptım, onun dengesini sağlamak konusunda hocalar destek olurdu. Okumak istediğim bölüm için ailemin imkanları kısıtlıydı, ama ALEV'den verilen burslarla üniversitede istediğim bölümü okudum. Ayrıca, üniversite bittikten sonra İsveç'te master yapmak için de burs almaya devam ettim. Şöyle bir geçmişime baktığım zaman Ankara Atatürk Liseli olmak benim için dönüm noktasıymış. Bugün burada olmamı sağlayacak önemli adımları lisenin desteğiyle attım.
Turgut Özakman (Yazar): Ankara Atatürk Lisesi, Türkiye'nin en önemli lisesiydi. Özenerek kurulmuştu. Ayrıca o dönemlerde Ankara'da Gazi Lisesi ve bir de Kız Lisesi vardı. Bu üç lise mimari özelliği olan liselerdi. Ankara Atatürk Lisesi çok iyi öğretmen kadrosu olan yepyeni bir liseydi. O dönemde Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı idi. Çok değişik bir ortamdaydık. Halk evleri, köy enstitüleri açıktı. Bir uyanışın bir aydınlanmanın keyfini yaşıyordu Türkiye. O zamanlar böyle bir lisede okuyor olmak mutluluk veriyor elbette. Mesela 1946'da Ankara Atatürk Lisesi'nde bir öğrenci derneği kuruldu, bu Türkiye'de bir ilkti ve dernek başkanı bendim. Dernek olarak hiçbir engelleme olmaksızın her türlü faaliyette bulunduk. Uzun süre de çalışmalarına devam etti o dernek. Ankara Atatürk Lisesi'nden çok başarılı insanlar mezun oldu. Öğretmenlerimize minnettarız gerçekten, çok iyi bir kadroydu. Okul bittikten sonra da bizim üzerimizden ellerini çekmediler, bunun çok büyük bir önemi var. Şu anda ALEV'in okula ve öğrencilere çok büyük katkısı var. Keşke her lisenin Erol Üçer gibi bir koruyucusu olsa.
Tayfun Talipoğlu (Gazeteci): Bir kere biz en ilginç kuşağız çünkü babam, ben ve oğlum Ankara Atatürk Liseliyiz. Bu da şöyle oldu. Oğlumun döneminde orası anadolu lisesiydi. Bizden habersiz Ankara Atatürk Lisesi'ni yazmış. Annesi de oradan mezun... Oranın enterasan bir geleneği var. Bu okulda eğitim hiçbir zaman, en siyasi dönemde bile ağırlığını kaybetmedi. Bir dönem sağcılar hakimdi, sonra solcular, yani biz hakim olduk. Bir de ben lise 2 ve 3'te matematik hocası görmedim. Siyasi olaylardan dolayı dersler boştu. Buna rağmen Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni yazdım ve kazandım. Öyle bir özgüvenle yetiştiriyor bu okul öğrenciyi. Hep Ankara Atatürk Liseli olmak bir ayrıcalıktır. Fakat Atatürk Lisesi'nin mezunlarının, kendilerinin ve lisenin farkında olmalarının nedeni Erol Üçer'dir. Vakıf bizden sonra kuruldu, ama bir etkinlikleri olduğunda eğer yolda, haberde değilsem mutlaka giderim. Bir de Erol abi (Erol Üçer) bizi arar 'fırçalar', hiç aramıyorsunuz, uğramıyorsunuz diye. Çok saygın bir adamdır, adam gibi adamdır. O fırçalayınca da kalıp gideriz. Atatürk Lisesi'nin anadolu lisesi olmasında Erol Üçer'in, ben o zaman Milliyet gazetesindeydim benim ve Bakan Avni Akyol'un katkısı olmuştur. Toplantıları hep beraber yaptık, bunda payım olduğu için de çok seviniyorum. Erol bey aslında mütevaziliğinden o vakfın adını Erol Üçer Vakfı değil de, Ankara Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı koydu.
"Türkiye'nin en iyi edebiyat öğretmenleri vardı"
Altan Öymen (Gazeteci-Yazar): Ben Atatürk Lisesi'ne 1943 yılında 'Orta 1' öğrencisi olarak girdim, 1946'da ortaokul, 1949'da da lise bölümlerini bitirdim. Yani, çocukluk ve gençlik yaşlarımın 6 yılı orada geçti. İlk yıllar savaş yıllarıydı. Bugünkü bina, eski 'Taş Mektep'in yerine yeni yapılan bir binaydı. Ama savaş sırasındaki 'tasarruf tedbirleri' yüzünden, bir kısmının inşaatı yarım kalmıştı. Yarım kalan yerlerinden bazısının, zemin katının betonu atılmış, üstündeki demirler 'filiz' halinde kalmıştı. Bizden önceki öğrenciler o filizleri yere doğru eğmişler, kıvrık yerlerinin üzerine çıkılıp sallanılacak birer oyun aracı hale getirmişlerdi. Öğle tatillerinde evden-sefertasıyla getirdiğimiz yemekleri yedikten sonra, onlar üzerinde sallanırdık. Oyun olarak, başka imkanlarımız da vardı. Futbol sahamız, voleybol sahamız, ben lise yıllarındayken açılan basketbol sahamız... Bekleyip sıra gelince ve tabii, 'top' bulabildiğimiz takdirde-orada da oynardık. Derslere gelince, Türkiye'nin o zamanki en iyi yerleşmiş öğretmenlerinden bir kısmı bizim lisedeydi... Örneğin, edebiyat bölümünün, benim dönemimdeki öğretmenleri Fevziye Abdullah Tansel, Nurullah Ataç, Cevdet Kudret Solok... Hepsi, değerli eserleriyle edebiyat tarihimizde de önemli yerleri olan hocalardı. Diğer alanlarda da öyle... Hepsini rahmetle anarım. Atatürk Lisesi, tabii, benim dönemimden sonra, çok gelişti. Geçen yıllarda birkaç kere eski okulumun şimdiki durumunu görme imkanı buldum. Bu gelişmelerde, büyük payı olan etkenlerden biri, bir kısım Atatürk Lisesi mezunu 'okuldaş'ımın 'sivil toplum' faaliyeti çerçevesi içinde yaptıkları katkılardır. Bunlar arasında değerli işadamlarımızdan Erol Üçer'in başkanlığındaki vakfın gayretlerini ben de şükranla anarım. Atatürk Lisesi'nin 125'inci kuruluş yılının, tüm mezunlarıyla birlikte Türk eğitimine kutlu olmasını dilerim.
http://www.hurriyetegitim.com/haberler/22.05.2011/tas-mektepten-ankara-ataturk-lisesine.aspx