Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 19.08.2019 tarihinde Bengütürk Tv’de yayınlanan Gün Başlıyor programında toplu sözleşme süreciyle ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Geylan, Türkiye Kamu-Sen’in 23 Temmuz’da basın açıklamasıyla taleplerimizi deklare ettiğini hatırlatarak, bu taleplerin kapalı kapılar arkasında hazırlanmadığını, anket yapılmak suretiyle yaklaşık 12 bin kamu çalışanının görüşlerinin alındığını söyledi.
Tüm il ve ilçelerde kamu çalışanlarının beklentilerini, taleplerini, sorunlarını rapor haline getirdiklerini bildiren Geylan, “Türkiye Kamu-Sen’in talepleri çok makul. 2020 yılı için yüzde 10+10 ve yüzde 3 refah payı, 2021 yılı için ise yüzde 8+8 ve yine yüzde 3 refah payı istiyoruz. Öte yandan 2020 yılı için taban aylığa seyyanen 600 TL zam talep ettik. Ar-Ge birimimizin yaptığı araştırmaya göre geçen yıl 4 kişilik ailenin vazgeçemeyeceği, zorunlu harcama tutarı 1.032 TL artarken, memur maaşlarındaki ortalama artış 441 TL oldu. Dolayısıyla tam 591 TL açığımız var. Buna dayanarak önce kayıplarımızın telafi edilmesi için taban aylığa 600 TL zam talep ettik. Bundan sonra oranları konuşmak istedik.
Yetkili sendikanın başkanı bu gücü kullanmaktan imtina ediyor. Bunu da anlamış değiliz.
Hükümetin zam teklifini biliyorsunuz. Hükümet önce hakaret edercesine 2020 yılı için yüzde 3+3, 2021 yılı için yüzde 2.5+3 zam teklif etti. Biz bu teklifi elbette reddettik. Sadece biz değil, yetkili konfederasyon da reddetti. Genel Başkanımız bu zam teklifinin ardından ‘Bütün sendikalar ortak bir duruş ortaya koyalım’ dedi. Üstelik Genel Başkanımız Önder Kahveci, 23 Temmuz tarihindeki basın açıklamasında çalışanların hak ve hukukunu geliştirmek için iş bırakma dahil yetkili konfederasyonun alacağı tüm kararlara destek vereceğini açıkladı. Ama yetkili sendikanın başkanı bu gücü kullanmaktan imtina ediyor. Bunu da anlamış değiliz.
Hükümetin dün gece yetkili sendikanın başkanı ile bir araya gelerek tekliflerinin revize edildiğini hatırlatan Geylan, yeni teklifin de kamu çalışanlarının beklentilerini karşılamadığını ifade etti. Geylan şunları söyledi: “Hükümet, 2020 yılı için yüzde 4+4, 2021 yılı için yüzde 3+3 zamdan oluşan yeni bir teklifte bulundu. Elbette bu rakamlar beklentilerimizi karşılamadı. Üstelik hükümetin hiçbir teklifinde seyyanen artış yok, taban aylığa zam yok, kayıpların telafisi yok, refah payı yok.
Size başka bir rakam vermek istiyorum. Türkiye Kamu-Sen’in tüm mali talepleri kabul edilse dahi memurun alacağı maaş ne olur? Şu anda en düşük dereceli devlet memurunun aldığı maaş 3.018 TL. Türkiye Kamu-Sen’in talepleri kabul edilse dahi 2020 yılı sonunda en düşük dereceli memur maaşı 4.509 TL’ye, ortalama devlet memurumun maaşı da 4.014 TL’den 5.750 TL’ye çıkıyor. Bu rakamları neden veriyorum? Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi asgari geçim standardını açıkladı. Buna göre, 2019 Yılı Haziran ayı itibariyle 4 kişilik bir ailenin asgari seçim haddi 6. 675 TL. Türkiye Kamu-Sen olarak tüm istediklerimizi alsak dahi 2020 yılının sonunda şu anki asgari geçim haddini bile yakalayamıyor. Bizi bir kenara bırakalım. Yetkili konfederasyon Memur-Sen’in yaptığı araştırmaya göre 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddi 6.610 TL. Burada bir gönderme yapmak istiyorum. Yetkili konfederasyon başkanı kendi tekliflerinin gerçekçi olduğunu, diğer sendikaların tekliflerinin afaki olduğunu söylemişti. Yeri gelmişken sormak istiyorum. 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddinin 6.610 TL olduğunu söylüyorsunuz, öte yandan Türkiye Kamu-Sen’in getirdiği teklif kabul edilse dahi ortalama devlet memur maaşı en fazla 5.750 TL oluyor. Yani bu rakam, sizin belirlemiş olduğunuz asgari geçim haddinin dahi altında kalıyor. Hangi akla hizmet Türkiye Kamu-Sen’in teklifinin rasyonel olmadığını söylüyorsunuz?”
Hükümetin teklifinin enflasyon beklentilerinin altında kaldığını söyleyen Geylan, “2020 yılı için hükümetin hedeflediği enflasyon oranı yüzde 9.8. Hükümet bir yandan yüzde 9.8 enflasyon öngörüyorum diyor, diğer yandan kamu çalışanlarına getirdikleri teklif 2020 yılı için revize edilmiş haliyle yüzde 4+4, 2021 yılı için yüzde 3+3. Bu nasıl olabilir? Kaldı ki gerçek enflasyon bunun çok üzerinde” dedi.
Sendikaların er meydanı alanlardır.
Türkiye Kamu-Sen’in 19 Ağustos tarihinde tüm illerde eş zamanlı yaptığı eylem ile ilgili açıklama yapan Geylan, Ankara’da konfederasyonumuz ve bağlı sendikalar Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önünde ve tüm yurtta şehir meydanlarında protesto eylemi düzenleyerek, hükümetin kamu çalışanlarına ve emeklilerine bu hakaret teklifini kabul etmediklerini söyledi.
Geylan, “Her zaman söylüyoruz, biz güç birliği yaparsak o masada daha fazla kazanırız. Kapalı kapılar ardında, basın açıklamalarıyla kamu çalışanlarının sesi olamazsınız. Sendikaların er meydanı alanlardır!” diye konuştu.
Yetkili konfederasyona da seslenen Talip Geylan, “Bir kez olsun cesur olun! ‘Biz hükümetin bu tekliflerini bırakın kabul etmek, tartışmıyoruz dahi! Kamu çalışanlarının ve emeklilerin gücünü sahaya yansıtıyoruz’ deyin ve iş bırakma kararı alın! Türkiye Kamu-Sen olarak yetkili konfederasyonun iş bırakma dahi alacağı tüm kararlara destek vereceğiz” dedi.
3600 ek gösterge sözü yerine getirilmelidir.
Toplu sözleme masasına taşıdıkları diğer talepleri de sıralayan Geylan, bunlardan birinin ek gösterge meselesi olduğunu bildirdi. Ek gösterge meselesinin yılan hikayesine döndüğünü söyleyen Geylan, “Cumhurbaşkanı 1.5 yıl önce 4 meslek grubunun ek göstergesinin 3600’e çıkarılacağı sözünü verdi. Ancak bugün bu sözün havada kaldığını görüyoruz. Tabi Türkiye Kamu-Sen olarak sadece 4 meslek grubunun ek göstergelerinin yükseltilmesinin hiyerarşik silsileyi etkileyeceğini ve çalışma barışını bozacağını da söylüyoruz. Bu nedenle konfederasyon olarak bir yasa teklifi hazırladık ve Mustafa Kalaycı marifetiyle Meclis’e ilettik. Buna göre tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin yeniden düzenlenmesini istiyoruz. Hazırladığımız tasarıda yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlara da ek gösterge hakkı tanınmasına yönelik bir düzenleme var. Talebimiz; iktidarıyla, muhalefetiyle bu tasarıya sahip çıkılmasıdır” dedi.
Tüm sözleşmeliler kadroya geçirilmelidir.
Kamu çalışanlarının farklı statülerde istihdam edilmesine karşı çıktıklarını belirten Geylan, öğretmenler odasında kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenler var. Bu çok yanlış bir uygulamadır. Hatırlarsanız hükümet, 2011 yılında 232 bin 4/B’li memur kadroya geçirdi. Bunu anlamı; ‘Hükümet olarak 4/B statüsünde istihdam etmekle yanlış yaptım, bu yanlışımdan dönüyorum’ demektir. Ama ne hikmetse aynı hükümet yeniden 4/B statüsünde istidama devam etti. Sözleşmeli öğretmenler büyük dram yaşıyor. Size bir örnek vereyim. Kendisi Erzurum’da, eşi Ankara’da görev yapan ve üçüz çocukları bulunan bir sözleşmeli öğretmenimiz var. Bu kadın öğretmenimiz çocuklarını Ankara’da bırakıp, Erzurum’a gidiyor. Haftanın 4 günü Erzurum’da yaşıyor. Orada ev açıyor, yol masrafı yapıyor. Ekonomik kayıplarını bir kenara bırakalım, bu öğretmen hangi motivasyonla görev yapabilir?” diye konuştu.
Sorun; sözlü sınavdan çekinmek değildir, asıl sorun mülakat marifetiyle kul hakkının gasp edilmesidir.
Yönetici atamalarında tam bir hukuksuzluk ve hak gaspı yaşandığına dikkat çeken Geylan, “Objektif, liyakati ölçen, ehliyete dayalı bir yönetici atama sistemi ihdas edilmemektedir. Bir sendikaya, vakıfa, gruba, cemiyete göre yönetici tayin edildiği için kamu çalışanları kamplaştırıldı. Hele mülakat konusu var ki, yaşananlar tam bir rezalettir. Gerek işe alımlarda, gerekse görevde yükselmelerde mülakat marifetiyle hak gaspı söz konusudur. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Selçuk şahsıma ‘Özel sektörde mülakatsız görevde yükselme ya da işe alım görüyor musunuz?’ diye sormuştu. Ben de kendisine ‘Hangi özel sektör işe alırken ya da yönetici ataması yaparken çalışanların siyasi görüşüne, sendikasına, derneğine, cemiyetine bakıyor?’ demiştim.
Bu noktada sorun sözlü sınavdan çekinmek değildir, asıl sorun mülakat marifetiyle kul hakkının gasp edilmesidir. Bu noktada mülakatın kökten kaldırılması lazım. Mülakat marifetiyle kamu çalışanları ayrıştırılamaz” diye konuştu.
Şu anki toplu sözleşme düzeniyle adeta müsamere yapılıyor ama biz müzakere istiyoruz.
Geylan tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını istediklerini bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yardımcı hizmetler sınıfı angarya işlere maruz kalıyor. Öğrenim durumlarına mütenasip kadro intibakları yapılmıyor. Buna karşı çıkıyoruz Yardımcı hizmetler sınıfının bir defaya mahsus öğrenim durumlarına mütenasip şekilde intibaklarının yapılmasını talep ediyoruz.
Ayrıca toplu sözleme masasının bazı arazları var. Örneğin masada yetkili olan sendikaların hükmü yok. Eğitim-öğretim hizmet kolunda yetkili sendika masaya oturuyor ama karşısında yetkili muhatap yok, sadece taleplerini okuyor. Orası mevcut haliyle müzakere zemini değil, adeta sunum zemini. Oysa her hizmet kolunun muhatlarının karşısına oturması lazım. Kamu çalışanlarının genel talepleri ile ilgili müzakere süreci ayrı bir zeminde yürütülmeli, hizmet kollarının müzakere süreci ayrı yürütülmeli. Şu anki toplu sözleşme düzeniyle adeta müsamere yapılıyor ama biz müzakere istiyoruz.”