Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Genel Başkan Yardımcısı Cengiz Kocakaplan ile birlikte 23.11.2018 tarihinde İskenderun’da Hatay 2 No’lu Şubemizi ziyaret etti, teşkilatlarımızla buluştu. Şube Başkanı Yavuz Selim Yanık ve şube yönetim kurulu üyeleri ile istişarede bulunan Geylan, daha sonra Hatay 1 No’lu Şube’nin düzenlediği 24 Kasım Öğretmenler Günü programına katıldı. Programda Hatay 1 No’lu Şube Başkanı Ömer Solğun ve şube yönetim kurulu üyeleri, ilçe ve işyeri temsilcileri ile üyelerimiz de hazır bulundu. Ayrıca MHP Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı ve Hatay İl Milli Eğitim Müdürü Kemal Karahan’da programa iştirak ettiler.
24 Kasım Öğretmenler Günümüz kutlu olsun.
Toplantıda bir konuşma yapan Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, ülkemizin kurucusu Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet ve rahmetle andı. Fedakârca görevlerini ifa eden tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayan Geylan, PKK tarafından katledilen Neşe Alten, Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz ve daha nice şehit öğretmenimizi de minnetle yâd etti. 24 Kasım’ın Türk Eğitim-Sen ve bütün Türkiye sevdalıları için önemli bir tarih olduğuna dikkat çeken Geylan, “Her ne kadar adına eğitim sendikası diyen bazıları 24 Kasım’ı Öğretmenler Günü olarak kabul edip, kutlamasa da bizim için 24 Kasım çok önemlidir.
Cumhuriyetin öğretmenleri bir öğretmenler günü kutlayacaklarsa o tarih, tabii ki, genç Cumhuriyetin mimarlarını yetiştiren Millet Mekteplerinin açıldığı gün ve Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’e Başöğretmenlik unvanının verildiği 24 Kasım tarihidir.
Varsın birileri “Öğretmenlerin gönülden katılacakları, kökü derinlerde bir öğretmenler günü özlemiyle..” gibi süslü lakırdılarla 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tahkir etme düşkünlüğünde yuvarlansın, tarih ve milletin vicdanı bu nezaketsizliğin hükmünü verecektir.
Varlığını bu güzel ülkenin geleceğine adayan öğretmenlerimiz, her 24 Kasım’da olduğu gibi büyük bir gönül coşkunluğuyla Öğretmenler Günü’nün haz ve gururunu yaşıyorlar.Bu nedenle 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü çok önemsiyoruz.”
Sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan dolayı tayin hakkı vermemek anayasa ihlalidir.
Eğitimin ve eğitimcilerin sorunlarını anlatan Geylan, kadrolu öğretmen dışındaki istihdam türlerine karşı çıktıklarını söyledi. Sözleşmeli öğretmenliğe yönelik eleştirilerini dile getiren Geylan, “2011 yılında kaldırılan sözleşmeli öğretmenlik, aynı Hükümet tarafından 2016 yılında geri getirildi. Üstelik bu kez sözleşmeli öğretmenlikte hem mülakatla atama hem de çakılı istihdam var. Sözleşmeli öğretmenler 4 yıl sözleşmeli, 2 yıl kadrolu olmak üzere 6 yıl çakılı çalışıyorlar. Türk Eğitim-Sen olarak bunu şiddetle reddediyoruz. Konuyu yargıya da taşıdık. Umuyoruz ki yargı talebimiz doğrultusunda karar verir ve sözleşmeli öğretmenlik kaldırılır. Tabi bu yapılana kadar sözleşmeli öğretmenlere eş durumu tayin hakkı verilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan dolayı tayin hakkı vermemek Anayasa’nın 41. maddesini ihlal etmektir. Devletimizi yönetenler anayasanın herhangi bir maddesini, herhangi bir gerekçeyle ihlal edemez” diye konuştu.
Türk Eğitim-Sen olarak 2019 yılı içinde 100 bin atama yapılmasını istiyoruz.
Ücretli öğretmen görevlendirmelerine de dikkat çeken Geylan, “Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında 63 bin 656 ücretli öğretmen görevlendirilmesi yapılmıştır. İki yıllık meslek yüksek okulu mezunları dahi ücretli öğretmenlik yapabiliyor. Üstelik ücretli öğretmenler girdiği ders başına ücret alıyor, hiçbir özlük hakka sahip değil. Talebimiz, Hükümetin yeterli sayıda atama yapması ve ücretli öğretmenliği kaldırmasıdır. Türk Eğitim-Sen olarak 2019 yılı içinde 100 bin atama yapılmasını istiyoruz” diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 97 bin öğretmen ihtiyacımız olduğunu, ancak 2019 yılında 20 bin atama yapılacağını söylediğini hatırlatan Geylan, Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Gelin 97 bin öğretmen açığını kapatalım. Ülkemizin ekonomik sıkıntı yaşadığını, kamuda tasarruf tedbirlerinin uygulandığını biliyoruz. Ama eğitimde tasarruf olmaz.” dedi. Öğretmenlerin eğitimin taşıyıcı kolonu olduğunu söyleyen Geylan, “En fazla bütçeyi eğitime ayırsanız da, fiziki alt yapınızı kâmil şekilde oluştursanız da, en son teknolojik gereçleri sunsanız da öğretmen ayağınız eksik ise eğitime yapılan yatırımların hepsi heba olmuş demektir” dedi.
Öğretmenlik mesleği itibar kaybı yaşıyor.
Öğretmenlik mesleğinin itibar kaybı yaşadığına dikkat çeken Geylan, “Bundan bir süre öncesine kadar insanlarımız çocuğunu okula kaydettirirken öğretmenlere, ‘Eti senin kemiği benim’ derdi. Toplumumuz nereden nereye geldi. Gazetelerde her gün öğretmenlere yönelik şiddet haberleri okuyoruz. Nitekim eğitimcilere yönelik şiddet, sendikamızın 24 Kasım Öğretmenler Günü anketinde de net olarak görülüyor. Ankete katılanların yüzde 29.3’ü okulda/okul çevresinde şiddete maruz kaldığını söylüyor. Şiddete maruz kalanların yüzde 67’si de öğrenci ve veli tarafından şiddete uğradığını ifade ediyor.” dedi.
Öğretmenlerimiz, eğitim çalışanlarımız şiddete maruz kaldığında bir şikâyete gerek kalmadan fail hakkında kamu davası açılmasını ve caydırıcı müeyyideler uygulanmasını istiyoruz
Öğretmenlerin itibar kaybına uğramasının, öğretmenlik mesleğinin saygınlığının azalmasının en önemli nedeninin sorumluluk makamını işgal edenlerin öğretmenleri tahkir edici söylemleri olduğuna dikkat çeken Geylan, “Biz nice yöneticiler gördük; ‘Öğretmenler haftada 15 saat çalışıyor. Bürokratlarımız da eşlerini öğretmenlerden tercih ediyor’ dediler. Öğretmenleri Eminönü’nde yem bekleyen güvercinlere benzettiler. Öğretmenleri 3 ay tatil yapmakla itham ettiler. Ülkeyi önetme sorumluluğu taşıyanlar öğretmenlere bu kadar hakaret ederse, vatandaş da öğretmene şiddet uygular” dedi.
Türk Eğitim-Sen olarak eğitim çalışanlarına yönelik şiddet ile ilgili kanun teklifi hazırladıklarını, önümüzdeki günlerde Şiddeti Önleme Kanunu’nun TBMM’ye geleceğini belirten Geylan, “Eğitim çalışanlarımız şiddete maruz kaldığında, bir şikayete gerek kalmadan fail hakkında kamu davası açılmasını ve caydırıcı müeyyideler uygulanmasını istiyoruz” dedi.
Ehil, başarılı, ödüllü yöneticiler sendikal duruşu dolayısıyla tasfiye edildi, okulların yüzde 80’i ehliyet esasına göre tayin edilmiş yöneticilerle yönetilmiyor.
Genel Başkan Geylan, sendika, vakıf, cemiyet görünümlü çetelere dikkat çekerek, MEB’in bu çetelerden temizlenmesi gerektiğini belirtti. Vizyon belgesinde yer alan yönetici atamalarının yazılı sınav esasına göre yapılmasına yönelik sözün takipçisi olduklarını bildiren Geylan şunları söyledi: “Sayın Selçuk’un göreve ilk geldiği andan itibaren olumlu tutum ve söylemleri, öğretmenleri ve eğitim çalışanlarını önemseyen yaklaşımı, paydaşlarla ortak hareket etme isteği bizleri mutlu etmiştir. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’u ziyaretimde, ‘Sizin Milli Eğitim Bakanı olmanız çalışanlarda bir heyecan uyandırdı. Şimdi sıra bu heyecanın, çalışanların motivasyonunu artıran adaletli bir yönetim anlayışı ile MEB’in merkez ve taşra teşkilatlarındaki yerleşik anlayışa da sirayet etmesine geldi. MEB’in taşra teşkilatını sendika, vakıf, cemiyet, dernek görünümlü çeteler işgal etmiştir. Eğer ki bu çetelere müdahale etmezseniz, isterseniz en kâmil programı hazırlayın, akıbetiniz sizden önceki bakanlardan farklı olmaz. Cumhurbaşkanı 15 Temmuz’dan sonra ısrarla eğitim ve kültür alanında başarısız olduklarını söylüyor. Bunun sorumlusu 15 yıldır eğitimi yönetenlerdir. Bakınız; ehil, başarılı, ödüllü yöneticiler sendikal duruşu dolayısıyla tasfiye edildi, okulların yüzde 80’i ehliyet esasına göre tayin edilmiş yöneticilerle yönetilmiyor. Bir okulda okul müdürü kabiliyetli değilse, o müdür, personeli verimli çalıştıramaz ve eğitimde başarıyı yakalayamayız. Sayın Cumhurbaşkanı’nın vurguladığı eğitimde başarısızlığın nedeni budur. İlk düğme yönetici atamadır. İlk düğmeyi yanlış iliklediğimiz için başarısız olduk’ dedim.”
Seçim öncesi verilen öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e çıkarılması sözünün yerine getirilmesini, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 800’er puan artırılmasını, yardımcı hizmetler olmak üzere ek göstergeden faydalanmayan kamu çalışanlarına da ek gösterge verilmesini talep ediyoruz.
Konuşmasında memurlara ek zam yapılmasını da talep eden Geylan, “Kamu çalışanları tarihinde ilk kez aldıkları maaş zammından fazla enflasyon farkı alacak. Bunun nedeni toplu sözleşmeyi imzalayan beceriksizlerin öngörüsüzlüğüdür. Kamu çalışanları artık bunu görmeli ve kendilerini hakkıyla o masada temsil edecek sendikalara yetki vermelidir.” dedi.
3600 ek gösterge sözünün yerine getirilmesini beklediklerini kaydeden Geylan, “Seçim öncesi verilen öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi sözünün yerine getirilmesini, tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 800’er puan artırılmasını, yardımcı hizmetler olmak üzere ek göstergeden faydalanmayan kamu çalışanlarına da ek gösterge verilmesini talep ediyoruz. Hatta bununla ilgili Türkiye Kamu-Sen bir kanun teklifi hazırladı. Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı marifetiyle Meclis’e sunduk. Umuyoruz ki, tüm kamu çalışanların ek gösterge oranları yeniden düzenlenir” diye konuştu.
Öğretmenlerimiz değerler eğitimini vermekten aciz mi ki, MEB dışarıdan hizmet satın alıyor?
MEB’in yaptığı protokollere bianen birtakım vakıf, cemiyet adı altında yapıların okullarda cirit attığına dikkat çeken Geylan, “MEB, bu konuda kendi öğretmenine güvenmelidir. Pedagojik eğitimi olmayan alakasız insanlar okullara sokulmamalıdır. Öğretmenlere kıran mı girdi? Öğretmenlerimiz bu eğitimi vermekten aciz mi ki, MEB dışarıdan hizmet satın alıyor? Bu konuyu Sayın Bakan’a da ilettim. MEB illa kendisine partner arıyorsa Türk Eğitim-Sen’e gelsin. Türk Eğitim-Sen’in her üyesi her durum ve koşulda sadece devlete sadakat gösterir. ‘Önce benim mahallem, sonra devlet’ diyenlerin Türkiye’yi nereye götürdüğüne 15 Temmuz’da şahit olduk. Ülkemizin 15 Temmuz felaketini yaşamasının nedenlerinin başında kamusal alanın bir gruba mensubiyet üzerinden tanzim edilmiş olması gelmekteydi. Bu ülkenin bir daha 15 Temmuz felaketi yaşama lüksü yoktur. Yaşananlardan ders almadık mı ki, okullarımızı birilerine tarla olarak sunuyoruz. Herkes işini yapsın!”
MEB Öğrenci Andı ile ilgili temyiz başvurusunu geri çekmelidir.
Öğrenci Andı ile ilgili de önemli açıklamalar yapan Geylan, Öğrenci Andı’nın 2013 yılında çözüm sürecine kurban edildiğini söyledi. Geylan açıklamasında şu ifadelere yer verdi. “Andımız 2013 yılında çözüm adı verdikleri bize göre çözülme olan sürece kurban edilmiştir. MEB’in önceki hafta Danıştay’a sunduğu temyiz dilekçesinde yer alan “Yapılan değişiklikle toplumumuzun geçirmiş olduğu sosyo-kültürel değişimler neticesinde andımızda yer alan ifadelere dair yanlış anlaşılmalara sebep olacak yaklaşımların önüne geçilmesi amaçlanmıştır” şeklindeki ifade de bunu doğrular niteliktedir. MEB’in Danıştay’a gönderdiği 11 sayfalık dilekçenin geri kalanının tamamı laf kalabalığıdır aslında. 2013 yılında Öğrenci Andı’nın neden kaldırıldığı bu itiraf cümlesiyle ortaya konulmuştur. Oysa aynı iktidarın Milli Eğitim Bakanlığı 2009 yılında Öğrenci Andı’nı savunmuş, Öğrenci Andı’nda geçen Türk ifadelerinin Anayasamızın 66. Maddesinde de yer bulan milli kimlik ifadesi olduğunu belirtmişti.”
Çözüm sürecinin geride kaldığını, yapılan büyük hatadan dönüldüğünü, Türkiye’nin bu anlamda normalleştiğini söyleyen Geylan, “Hükümetin Öğrenci Andı’nı yeniden okullarda okutulmasını sağlaması gerekmektedir” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Danıştay’a yaptığı temyiz başvurusunu geri çekmesini isteyen Geylan, “Öğrenci Andı içeriği ve işlevi açısından milletimizin ortak değeridir. Değerlerimizi siyasi/ideolojik tartışmaların merkezi haline getirmeyin. Türk Eğitim-Sen olarak Öğrenci Andı’nın yeniden öğrencilerimize armağan edilmesini istiyoruz” dedi. Sendikamızın yaptığı Öğretmenler Günü anketinde ankete katılanların yüzde 76.2’si Öğrenci Andı’nın yeniden okullarda okutulmasını istiyor. Bu ülkede yüzde 52 oy almış bir Cumhurbaşkanı’nın açık bir şekilde karşı duruş sergilediği bir konuda yüzde 76’lık bir kesim ‘Öğrenci Andı okutulsun’ diyor. yani Cumhurbaşkanı’nı seven kitle de Andımızın okutulmasını istiyor. Dolayısıyla öyle ortalıkta fazla gürültü çıkaran etnik özürlü tiplere kulak asmayın. Türk milletinin kahır ekseriyeti Öğrenci Andı konusunda yekvücuttur.”