Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Genel Başkan Yardımcıları M. Yaşar Şahindoğan ve Selahattin Dolğun ile birlikte Kırıkkale Şubesi’nin istişare toplantısına katıldı. Toplantıda Kırıkkale Şube Başkanı Yücel Karabacak, şube yönetim kurulu üyeleri, şube kadın komisyonları, ilçe ve işyeri temsilcileri ile üyelerimiz hazır bulundu.
Talebimiz; 2011 yılı seçimleri öncesinde yapıldığı gibi, 31 Mart yerel seçimleri öncesinde de tüm sözleşmelilerin kadroya alınmasıdır.
Toplantıda bir konuşma yapan Genel Başkan Talip Geylan, sözleşmeli öğretmen istihdamını eleştirdi. Sözleşmeli öğretmenliğin ilk olarak 2005 yılında 4/C statüsünde kısmi zamanlı geçici sözleşmeli öğreticilik adıyla ihdas edildiğini bildiren Geylan, o tarihte Türk Eğitim-Sen’in konuyu yargıya taşıdığını, yargının da ‘Öğretmenlik tam zamanlı yapılması gereken bir uzmanlık mesleğidir’ diyerek, kısmi zamanlı geçici sözleşmeli öğreticiliği iptal ettiğini söyledi. Bunun üzerine MEB’in, 4/B’li sözleşmeli öğretmenliği getirdiğini söyleyen Geylan, sendikamızın sözleşmeli öğretmenliğe karşı onlarca eylem yaptığını, hukuki girişimde bulunduğunu belirtti. 2011 yılındaki genel seçimler öncesinde muhalefet partilerinin sözleşmeli istihdam modelini kaldıracaklarını seçim beyannamelerine koymalarını ardından Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tüm sözleşmelileri kadroya aldığını ifade eden Geylan, “230 bin civarında 4/B’li çalışanı kadroya geçirdiler. Kadroya alınan sözleşmelilerin 68 bini öğretmendi. Buna rağmen Hükümet 2016 yılında bir KHK ile sözleşmeli öğretmenliği hem de bu kez mülakat sistemi ile birlikte geri getirdi. Talebimiz; 2011 yılı seçimleri öncesinde yapıldığı gibi, 31 Mart yerel seçimleri öncesinde de tüm sözleşmelilerin kadroya alınmasıdır” diye konuştu.
Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün TBMM’ye sözleşmeli çalışanların kadroya alınması için kanun önergesi verdiğini söyleyen Geylan, “Sayın Öztürk’e buradan memleketi Kırıkkale’den bir kez daha teşekkür ediyorum. Umuyoruz ki, Öztürk’ün verdiği teklif parlamentoda karşılığını bulur” dedi.
Bir öğretmen anne, üçüz çocuğunu Ankara’da bırakıp, Erzurum’da çalışırken ne kadar verimli olabilir?
Aynı işi yapan kamu çalışanlarının farklı statülerde istihdam edilmesinin kabul edilemeyeceğini belirten Geylan, sözleşmeli öğretmenlerin yaşadığı sorunlara değindi. Sözleşmeli öğretmenlerin 4 yıl sözleşmeli, 2 yıl da kadrola olarak çalıştıklarına vurgu yapan Geylan, “Sözleşmeli öğretmenlerin eş durumundan tayin hakları dahi yok. Birçok öğretmen eşinden, çocuğundan ayrı yaşamaktadır. Bilindiği gibi 23 Ocak tarihinde Türk Eğitim-Sen olarak Ankara’da sözleşmeli öğretmenler ile birlikte eylem yapmıştık. Bu eyleme kalabalık şekilde sözleşmeli öğretmen aileleri katılmış, tayin hakkı talep etmişti. O eyleme, üçüz çocuklarını Ankara’da bırakıp Erzurum’da bir görev yapan öğretmenimiz de katılmıştı. Soruyorum sizlere; bir öğretmen anne, üçüz çocuğunu Ankara’da bırakıp, Erzurum’da çalışırken ne kadar verimli olabilir?” dedi.
Devletimizi yönetenler, sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan tayin hakkı vermemekle, doğrudan Anayasa’nın 41. Maddesini ihlal ediyorlar.
Anayasa’nın 41. Maddesi’nde “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar” ifadesinin yer aldığını hatırlatan Geylan, “Şu an devletimizi yönetenler, sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan tayin hakkı vermemekle, doğrudan Anayasa’nın 41. Maddesini ihlal ediyorlar. Hangi gerekçe Anayasa’nın 41. Maddesini ihlal etmeyi meşru hale getirebilir ki?” diye konuştu.
Türk Eğitim-Sen’in sözleşmeli ve mülakatlı öğretmenliği yargıya taşıdığını da bildiren Geylan, “Diliyoruz ki; yargı, talebimiz doğrultusunda karar verir” dedi.
Sözleşmeli istihdama dava açmayan bu sözde sendika tribünlere oynamaktır.
Genel Başkan Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir sözde sendikanın tabandan gelen tazyiklerle sözleşmeli çalışanların sesi olma iddiasını yürüttüğünü görüyoruz. Bunlar göstermelik basın açıklamalarıyla sözleşmeli çalışanların güya yanında yer alıyor, onların haklarını savunuyor. Oysa bu sendika bırakın meydanlara inip eylem yapmayı, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını yargıya bile taşımadı. Oysa sözleşmeli istihdama karşı çıkan bir sendikanın ortaya koyması gereken ilk refleks, sözleşmelilik uygulamasını yargıya taşımak olmalıdır. Dolayısıyla Sözleşmeli istihdama dava açmayan bu sözde sendika tribünlere oynamaktır.”