Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 26 Eylül Türk Dil Bayramı’nı kutladı.
Dilin sözlük tanımının, ‘İnsanların, duygularını, düşüncelerini bildirmek için sözcükler ya da işaretler aracılığıyla yaptıkları anlaşma, öteki kişilerle iletişimi sağlayan ortam’ şeklinde olduğunu söyleyen Geylan, “Dil aynı zamanda sosyal ve kültürel mirasın korunmasında, gelecek nesillere aktarılmasında, tarihi bağların güçlendirilmesinde, milletlerin bir ve beraber olmalarında, kenetlenmesinde önemli bir araçtır” dedi.
Dilimizin bağımsızlığının milletimizin bağımsızlığı demek olduğunu söyleyen Geylan, bu noktada Türk dilini korumanın ve geliştirmenin önemine vurgu yaptı. Genel Başkan Geylan, “Güzel Türkçemiz sayesinde birbirimizi anlıyor, düşüncelerimizi ifade ediyor, kültürümüzü kuşaktan kuşağa aktarıyor, bilim, sanat, edebiyat, teknoloji alanında çalışmalar üretiyoruz. Ortak mirasın korunmasında, yıkıcı akımlara karşı kalkan oluşturulmasında, milli bilincin sağlanmasında dil bir milletin yapı taşını oluşturmaktadır. Bu noktada; sürekli gelişme içerisindeki dilimizi bir annenin evladını çocuğunu gibi korumamız, varlığımızı sürdürmemizin de güvencesi olacaktır” dedi.
Geylan açıklamasında şu ifadelere de yer verdi: “Büyük Atatürk, 1936 yılında yaptığı konuşmada, Türk Dil ve Türk Tarih Kurumu için; ‘Bu iki ulusal kurumun, tarihimizin ve dilimizin, karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründe başlangıcı temsil ettiklerini, kabul edilebilir bilimsel belgelerle ortaya koydukça, yalnız Türk ulusunun değil, bütün bilim dünyasının ilgisini ve uyanmasını sağlayan, kutsal bir görev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim’ demişti. Dolayısıyla bu kutsal görevi yürüten makam sahiplerinin de tartışmalara ve yanlış anlamalara meydan vermemesi ve görevlerini sorumluluk bilinci ile yerine getirmesi gerekir.”
Geylan, dilimizi ele geçirmeye çalışan yabancı sözcüklerden kurtarılmasının, yabancı tabela hastalığına son verilmesinin, özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin dil konusunda duyarlılığının artırılması için çalışmalar yapılmasının yazgımızı belirleyeceğini kaydetti. Geylan, “Ülkemizde İngilizce tabela yarışı devam ederken, son dönemde de özellikle sığınmacıların sayısının artması ve işyeri açmaları ile birlikte Arapça tabelalar şehirlerimizi sardı. Bölge bölge farklılaşan tabelalar Türk dilinin korunmasının önündeki en büyük engeldir. Türkçe seferberliği başlatılmalı, işyerlerinde, lokantalarda, cadde ve sokaklarda, alışveriş merkezlerinde, dokuma ürünlerinde sadece Türkçe ad kullanılmalıdır. Dilimizin güzelliği ve zenginliği yabancı adların gölgesinden kurtarılmalı, Hükümet ve belediyeler ortak çalışma yürütmeli, toplumsal farkındalık oluşturulmalıdır.
Öte yandan gerek sosyal medyada gerekse televizyonlarda kullanılan dile özen göstermeliyiz. Anlamsız kısaltmalar yapmak, Türkçe ve İngilizce kelimeleri bir arada kullanarak adeta ‘ortaya karışık’ yemek listesi sunmak, utanç veren sözcükler kullanmak dilimizde onarılması güç yaralar açmaktadır. Sıradan bir vatandaştan, siyasetçiye, sanatçıya kadar herkes bu konuda üzerine düşeni yerine getirmelidir. Unutulmamalıdır ki; dilini kaybetmiş milletler bağımsızlığını, tarihini, kültürünü, öz varlığını, milli ve manevi değerlerini kaybetmiş demektir” diye konuştu.
Dilimizi gizli yürütülen zararlı hareketlerden ve her türlü gözdağından uzaklaştırmanın milli bir görev olduğuna dikkat çeken Geylan, “Bölücü odakların ülkemiz üzerindeki planları sürekli şekil değişmektedir. Dış güçleri de yanına alarak gerek sınırlarımız içinde gerekse sınırlarımız dışında egemenlik kurmaya çalışanlar, her türlü savaş gereciyle, topraklarımıza, askerlerimize hatta masum vatandaşlarımıza merhametsizce saldıranlar aynı zamanda farklı savaş yöntemlerini de uygulamaya koymaktadır. Dilimizi ele geçirmenin bütünlüğümüzü ortadan kaldıracağını çok iyi bilen bu çeteler, Türkçemizi zayıflatmaya, etnik, örfi farklılıkları ayrılık ve çatışmalara dönüştürme gayretleriyle dil birliğimizi ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Bu noktada özellikle bölücülerin ağırlıklı olduğu bölgelerde kurmak istedikleri zorbalık ve bunu dilimiz üzerinden gerçekleştirme gayretleri göz ardı edilmemelidir. Ana dilde eğitim taleplerinden, çocukların eğitim hakkının engellenmesine ve çocukların kaçırılmasına kadar uzanan bu süreçte milletimizin tetikte olması gerekir. Hiç şüphe yoktur ki, Türk dili bu topraklardaki bekamızın teminatı olan milli birliğimizin harcıdır. Dolayısıyla
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, eğitimin kesintiye uğratılmasına, dilimizin zedelenmesine, çok dilli bir toplum oluşturma çabalarına müsaade etmeyecektir” dedi.