GENEL BAŞKAN: “30. YILIMIZ TÜRK EĞİTİM-SEN’İN YENİDEN YETKİLİ OLACAĞI YENİ DÖNEMİN BAŞLANGICI OLACAKTIR.”
Türk Eğitim-Sen Başkanlar Kurulu Toplantısı, 13-16 Ocak 2022 tarihlerinde Antalya’da yapıldı. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, İlksan Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz ve İlksan yönetim kurulu üyeleri ile şube başkanları ve şube yönetim kurulu üyelerinin katıldığı toplantı saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Daha sonra kürsüye Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan geldi. Geylan sözlerine, “Bu sene sendikamızın kuruluşunun 30. yıl dönümü. Bu kadro; 30. yıldönümümüzde, hem Türk Eğitim-Sen’in yeniden yetkili olacağı bir sürece, hem de milletimizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun 100. yıl dönümüne, yani ikinci asrına yürüyeceği bu şerefli yola omuz verecektir. Şimdiden ortaya koyacağınız gayretlerden ve emeklerden dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Türk Eğitim-Sen Allah’ın izniyle yeniden yetkili olacaktır ” diyerek başladı. Teşkilatımızın emektarlarına da teşekkürlerini sunan Geylan, “Tabi aramızda emekli olan şube başkanlarımız var. Eskimeyen şube başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Peyami Safa; ‘Eski başka, eskimiş başkadır Nice eskiler vardır ki, hiç eskimezler’ demiştir. Bizler için hiçbir zaman eskimeyeceksiniz. Gönlümüzde, başımızın üzerinde kıymetiniz baki olacaktır” dedi.
Geçmişi yaşamayanların ya da geçmişte yaşananları bilmeyenlerin, bugünün kıymetini anlayamayacaklarını kaydeden Geylan, Türk Eğitim-Sen’in 1992 yılından bugüne kolay bir şekilde gelmediğini bildirdi. Geçmişi bilmeyenler zannederler ki, hep büyüktük, hep yüz binlerce üyemiz vardı. Elbette hayır. Zor koşullarda sendikacılık yaptık. Teşkilatımıza, şerefli hak mücadelemize fedakârca emek verenlerin sayesinde bugünlere geldik. Allah hepsinden razı olsun. Ahirete intikal etmiş bütün emektarlarımızın da ruhları şad olsun” dedi.
Tüzüğümüzün amaçlar kısmındaki temel ilkeler ve değerler, Anayasamızın başlangıç maddelerinde anlamını bulan temel değerleri ifade eder.
Türk Eğitim-Sen’in tüzüğünün amaçlar kısmında Anayasamızın başlangıç maddelerinde anlamını bulan temel değerlerin olduğunu kaydeden Geylan şunları bildirdi: “Tüzüğümüzün amaçlar kısmındaki temel ilkeler, Anayasamızın başlangıç maddelerinde anlamını bulan temel değerleri ifade eder. Burada Atatürk’ü, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türkçeyi, İstiklal Marşını, insan haklarına saygıyı, laik, sosyal ve hukuk devletini yani Anayasamızın başlangıç maddelerinde ifade edilen milletimizin ortak değerlerini görürsünüz” dedi.
Türkiye varsa sendikacılığımızın anlamı var.
Türk Eğitim-Sen’in aynı zamanda milli vasıflara haiz bir sivil toplum kuruluşu olduğunu vurgulayan Geylan, “Milli vasıflara sahip bir sendikayız. Sadece ücret sendikacılığı yapmıyoruz. Bakınız; Bu millet on yıllarca suni kutuplaşmalarla, düşmanlıklarla bölündü. Ortak değerlere sahip olan insanlar kutuplaştırıldı. Ama üye profilimize bakın. Anayasamızda ve tüzüğümüzün amaçlar kısmında yerini ve anlamını bulan ortak değerlere sahip her bir eğitim çalışanı Türk Eğitim-Sen’e, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı olan sendikalara üye olabiliyor. Üyelerimizin siyasi görüşleri ya da sosyal ve politik duruşu farklı olabilir. Ama milli değerleri, ‘ortak değeri’ olarak kabul eden herkes bize üye olabilir. Bu açıdan baktığımızda varlığımız sendikanın çok ötesinde bir anlam kazanıyor. Yani Türk Eğitim-Sen olarak, ortak değerlere sahip olan insanlarımıza, ortak davranışlar sergileyebilecekleri bir zemin sunuyoruz. Bu da çok önemli ve milli bir hizmettir. Unutulmamalıdır ki; 1992 yılında bu teşkilatı kuran irade aslında bir sloganla o misyonu bize emanet etti: ‘Türkiye sevdamız, ekmek için kavgamız.’ Ekmek kavgasının önüne Türkiye sevdamızı koyduk. Önce Türkiye diyoruz. Türkiye varsa sendikacılığımızın anlamı var” diye konuştu.
Sınavla öğretmenlik kariyer planlamasına karşıyız. Teklif mevcut haliyle yasalaşırsa yargı sürecini başlatacağız.
Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili açıklama yapan Geylan, kanundaki eksiklikleri sıraladı. Geylan şunları kaydetti: “Malumunuz 23 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde dönemin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’ni açıklamıştı. İlk olarak o belgede, Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun çıkarılacağı kamuoyuyla paylaşıldı. Ancak aradan geçen 3 yıllık sürede hiçbir adım atılmamıştı. Türk Eğitim-Sen olarak, ‘Evet, ilkesel olarak Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu destekliyoruz. Öğretmenlerimizin muhatap olduğu tüm süreçleri tek bir yasal çatıda toplayacak, mesleğin statüsünü yasal zemine kavuşturacak ve saygınlığını artıracak bir meslek kanununa evet diyoruz ama mevcut haklarımızın baki kalması kaydıyla’ demiştik. Son tahlilde 20. Milli Eğitim Şurası’nın açılış konuşmasında hem Sayın Cumhurbaşkanı hem de Sayın Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, kanun teklifi hazırlığının tamamlandığını, teklifi en kısa sürede TBMM’ye taşıyacaklarını açıkladı. Ancak bu teklif, ne eğitimin paydaşlarıyla ne de kamuoyuyla paylaşıldı. Niye paylaşmadıklarını da teklif ortaya çıkınca anladık. Teklifte yer alan sadece 4 husus var: Biri kariyer basamakları ile ilgili. Türk Eğitim-Sen’in kariyer basamakları ile ilgili duruşu bellidir. Sınavla öğretmenlik kariyer planlamasına karşıyız. Öğretmenlik sadece bilme değil, bildiğini aktarma mesleğidir. Bunu da ölçecek olan sınav değildir! Deneyim esas alınarak, süreç yürütülmelidir. Dolayısıyla 10 yılını dolduran her öğretmene uzman, 20 yılını dolduran her öğretmen de başöğretmen unvanı verilmelidir. Teklif mevcut haliyle, talebimiz doğrultusunda değiştirilmeden yasalaşırsa, sınav şartının iptali istemiyle yargı sürecini başlatacağız.
Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Meslek Kanunu’nda sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmenler arasındaki ayrımcılığa son vereceğiz’ dedi ama TBMM’ye sunulan teklif aslında Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözünü havada bıraktı.
Teklifle sözüm ona sözleşmeli öğretmenlere yeni haklar getirilmiş. Şöyle ki; teklifte, öğretmenlere can güvenliği ve sağlık özrü nedeniyle mazeret tayin hakkı verildiği belirtiliyor. Bu husus zaten vardı. Bu, yeni bir hak değil ki!
Öte yandan şura açılış konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanı, ‘Meslek Kanunu’nda sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmenler arasındaki ayrımcılığa son vereceğiz’ dedi ama TBMM’ye sunulan teklif aslında Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözünü havada bıraktı. Herkes şunu bilmelidir ki; sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmenler arasındaki ayrımcılığa son vermenin tek yolu Hükümetin 2011 ve 2013’te yaptığı gibi sözleşmeli öğretmenleri kadroya almaktır.
Öğretmenlere getirilecek ek gösterge düzenlemesi Meslek Kanunu’na giren bir değişiklik değildir.
Üçüncü düzenleme; birinci derecedeki öğretmenlere 3600 ek gösterge verileceğinin ifade edilmesidir ama teklife geçici madde koymuşlar. Bu madde, ek gösterge düzenlemesinin 15 Ocak 2023 tarihinde yürürlüğe gireceğini bildiriyor. Zaten konuyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bir çalışma başlattı ve TBMM tatile girmeden yasanın çıkarılacağı belirtiliyor. Dolayısıyla öğretmenlere getirilecek ek gösterge düzenlemesi aslında Meslek Kanunu ile yürürlüğe giren bir değişiklik olmayacaktır.
Eğer adaylık kaldırma komisyonları, tecrübe ettiğimiz üzere mülakat komisyonları gibi bir görev ifa ederse, aday öğretmenler üzerinde bir mobbing aracı olarak kullanılır.
Teklifte getirilen dördüncü düzenleme, aday öğretmenlik süreci ile ilgilidir. En olumlu gelişme, adaylık kaldırma sınavının kaldırılmış olmasıdır. Adaylık kaldırma sınavının gereksiz olduğunu hep vurguladık. Bu talebimiz karşılık buldu ancak bir sıkıntı var: Adaylık değerlendirme komisyonu kurulacak. Sayın Bakan’a da ifade ettim: Bu komisyonlar tecrübe ettiğimiz üzere mülakat komisyonları gibi bir görev ifa ederse, aday öğretmenler üzerinde bir mobbing aracı olarak kullanılır. Dolayısıyla ‘Bu komisyonlara sadece gözlemci sıfatıyla sendika temsilcileri alınsın’ teklifinde bulundum.
Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyelerimizin de katıldığı TBMM Milli Eğitim Komisyonu’ndaki Meslek Kanunu teklifi görüşmelerinde, adaylık kaldırma komisyonlarında okul müdürü, rehber öğretmen, branş öğretmeni ve müfettiş olacağı ifade edildi. Bu uygulamayla nispeten rahatlama sağlanabilir ama sürecin takip edilmesi lazım. Komisyonlara sendika temsilcileri mutlaka dahil edilmelidir.”
Genel Kurul aşamasında da milletvekilleri aracılığıyla yeniden değerlendirmek suretiyle teklife müdahale etmeye çalışacağız.
Genel Başkan bu kanunun adının ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu’ değil, ‘Öğretmenlerin Kariyerini Planlama Kanunu’ olarak değiştirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Sayın Bakan’a; ‘Gelin, bu kanunun adını değiştirin. Kanunun adını Öğretmenlik Meslek Kanunu değil, Öğretmenlerin Kariyerini Planlama Kanunu yapın’ dedim. Çünkü iddialı bir çıkış yapıyorsunuz ama içerik çok yetersiz. Tabi komisyon aşamasında arkadaşlarımız görüşlerini ifade ettiler, genel kurul aşamasında da milletvekilleri aracılığıyla verilecek önergelerle teklife müdahale etmeye çalışacağız” diye konuştu.
Millet Mars’ta yaşam alanı oluşturma gayretindeyken, bu ülkede hala liyakatli yönetici atama tartışması yapıyoruz.
Kanunun eksikliklerine de dikkat çeken Geylan, “Kanunda adil bir yönetici atama sistemine de yer verilmelidir. Gelin, kanuna ehliyet ve liyakati esas alan bir yönetici atama sistemini koyalım. Her bakan, her genel müdür değiştiğinde yamalı bohçaya döndürdüğümüz yönetmelikler ile yönetici atama sistemini yürütmeyelim. Millet Mars’ta yaşam alanı oluşturma gayretindeyken, bu ülkede hala liyakatli yönetici atama tartışması yapıyoruz. Bu Türkiye’ye hakarettir. Mülakatlar marifetiyle yaşadıklarımızı biliyorsunuz. Ehliyete ve liyakate dayalı bir yönetici atama sistemi meslek kanununda mutlaka olmalıdır” dedi.
Öğretmenlere Zorunlu Hizmet Tazminatı Uygulaması getirilmelidir.
Meslek Kanunu’nda teşvik uygulamasının da yer alması gerektiğini kaydeden Geylan, “Türk Eğitim-Sen olarak yıllardır öğretmenlere bölgenin mahrumiyet derecesine göre bir brüt asgari ücret ile iki brüt asgari ücret arasında değişen oranlarda ücret ödeyelim ki, onlar da fedakarlıklarının karşılığını alsınlar. Zira elverişli olmayan bölgelerde öğretmen istikrarını sağlamanın yolu öğretmenleri esir etmek değil, teşvik etmektir. Dolayısıyla 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde de yerini bulan ve aslında bu şekilde devlet tarafından da kabul edilen Zorunlu Hizmet Tazminatı Uygulaması Öğretmenlik Meslek Kanunu ile hayata geçirilmelidir” dedi.
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda adil bir ödül sisteminin de olmasını talep ettiklerini bildiren Geylan, “Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl yaptığımız araştırmada, MEB’de 2019 yılında ödül dağıtılan 7 bin 576 kişinin 5 bin 169’u yani yüzde 68,2’si yandaş sendika üyesiydi. Dolayısıyla başarıyı esas alan bir ödül sistemi getirilmelidir” dedi.
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına ilişkin önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyidelerin Öğretmenlik Meslek Kanunu ile getirilmesini isteyen Geylan, “Eğitim çalışanları şiddete uğradığında bir şikayete bağlı kalmaksızın kamu davası yürütülmelidir” diye konuştu.