Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 25.09.2018 tarihinde Bengütürk Tv’de Söz Hakkı programının canlı yayın konuğu oldu. Eğitimin problemlerini masaya yatıran Geylan, çok önemli açıklamalar yaptı.
Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığı makamına getirilmesi umut yaratmıştır.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, yeni eğitim-öğretim yılının öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız için huzurlu, öğrencilerimiz için başarılı geçmesini temenni ederek sözlerine başladı. Ziya Selçuk’un, Milli Eğitim Bakanı olmasının eğitim camiasında heyecan uyandırdığını söyleyen Geylan, “Uzun süreden beri ilk kez eğitim kökenli birinin Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilmesine şahit olduk. Zira daha önce Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturanların büyük bir çoğunluğunun eğitim ile alakası öğrenci velisi olmaktan öteye geçmemiştir. Hatta bu nedenle eğitimde büyük hezeyan yaratan yönetimlere muhatap olmuş idik. Bu anlamda Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığı makamına getirilmesi umut yaratmıştır. Umutluyuz, ancak tabii ki yaşadıklarımızdan edindiğimiz tecrübeyle aynı zamanda temkinliyiz.” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği “2023'e Doğru Türk Eğitim Sistemi Bulma Konferansı”nı hatırlatan Geylan, şunları söyledi: “Yıllardır şikâyet ettiğimiz konu Milli Eğitim Bakanlığı’nın masa başında kararlar alması, uygulayıcılara danışmaması, eğitimin paydaşları ile istişare etmemesi idi. Dolayısıyla eğitimde başarı sağlanamamaktadır. Bakanlığın bu çalıştayına 100’ün üzerinde katılımcı davet edildi. Katılımcılar arasında dört büyük sendikanın genel başkanı, iş dünyasının önemli simaları, medya sektörünün temsilcileri, köşe yazarları da vardı. Bu çalıştay, 81 milyonun tamamını temsil eden katılımcılarla yapıldı. Öyle ki çalıştayda müfredattan, okul ortamına, öğretmen yetiştirmeye kadar birçok konu tartışıldı. Bilindiği gibi Milli Eğitim Bakanlığı 15 Ekim tarihinde 3 yıllık bir plan açıklayacak. Temennimiz, bu planda, çalıştayda dile getirilen görüş ve önerilerin dikkate alınmasıdır.”
Milli Eğitim Bakanlığı’na yönelik kaybolan güvenin yeniden kazandırılmasını isteyen Geylan, “Sayın Bakana hayırlı olsun ziyaretimizde de bunu ifade etmiş, ‘Eğitim çalışanları olarak sadece adalet istiyoruz. Eğer MEB bunu tesis ederse, bütün eğitim çalışanları eğitimin başarısı için taşın altına elini değil, gövdesi koyar.’ demiştik. Başarmalarını canı yürekten diliyorum” diye konuştu.
Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; Bakan Ziya Selçuk’un Hükümeti biraz daha sıkıştırması ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2018 yılı bitmeden Aralık ayında yapacağı 20 bin atamayı, 20 bin daha artırmasıdır.
Öğretmen atamalarının yetersizliğine dikkat çeken Genel Başkan Talip Geylan, 2018 yılı sonuna kadar 40 bin atama daha yapılmasını istedi. Geylan şunları söyledi: “2018 yılında sadece 20 bin öğretmen ataması yapıldı. Adalet Kalkınma Partisinin iktidar olduğu 15 yıllık süre içerisinde yapmış olduğu en az öğretmen atamasıdır. Hatırlanacağı üzere 2016 yılında yapılan öğretmen atama sayısı 35 bin idi. Ziya Selçuk’un, Bakan olmasından sonra 20 bin ilave atama daha Aralık ayında yapılacak. Ama bu atama sayıları da çok yetersizdir.
Geride bıraktığımız eğitim-öğretim yılında okullarımızda 63 bin 656 ücretli öğretmen görevlendirildi. Ücretli öğretmenler derslerin boş geçmemesi için görevlendirilen, girdiği ders başına ücret alan öğretmenlerdir. İki yıllık yüksek okul mezunları bile ücretli öğretmen olarak görev yapabilmektedir. Ücretli öğretmenlik verim ve başarı sağlayan bir model değildir. Bu minvalde, en azından ücretli öğretmen sayısı kadar atama yapılmalıdır. Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz; Bakan Ziya Selçuk’un Hükümeti biraz daha sıkıştırması ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2018 yılı bitmeden Aralık ayında yapacağı 20 bin atamayı, 20 bin daha artırmasıdır. Aralık ayında yapılacak atama sayısı 20 bin değil, 40 bin olmalıdır.”
Kontenjanlar sınırlı tutulduğu ve branşlarda adil dağılım yapılmadığı için yüksek puan alan birçok öğretmenin atanamadığını da belirten Geylan, “Milli Eğitim Bakanlığı hem atama sayısını artırmalı hem de branşlar arasında dağılımı adil yapmalıdır.” diye konuştu.
Geylan sözlerini şöyle sürdürdü: “Şunu da belirtelim; bilindiği gibi 5 bin ücretli öğretmen ataması yapıldı. 5 bin ücretli öğretmen atamasında Edebiyat branşına 390 kontenjan ayrıldı, 20 bin öğretmen atmasında ise 370 kontenjan ayrıldı. Aynı şekilde 5 bin ücretli öğretmen atamasında 540 sosyal bilgiler öğretmeni görevlendirmesi yapıldı ama 20 bin atamasında 560 kontenjan ayrıldı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Bakanlığın bu hesabı neye göre yaptığını kesinlikle izah etmesi gerekmektedir.”
Ağustos ayında 20 bin atama yapılmasına rağmen güvenlik soruşturmalarından dolayı bu öğretmenlerimizin bir kısmının hala görevine başlatılmadığını da söyleyen Geylan, “Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile istişarede bulunarak, sürecin hızlandırılmasını talep etmelidir” dedi.
Bakan Ziya Selçuk’a çağrıda bulunuyorum: Aralık ayında 20 bin öğretmenimizi kamuya alırken mülakat kaldırılsın. Öğretmenlerimiz KPSS puan üstünlüğüne göre, güvenlik soruşturması marifeti ile iş başı yapsın.
Mülakat konusunda da önemli eleştiriler getiren Geylan, mülakatın kaldırılarak, atamaların sadece yazılı sınav esasına göre yapılmasını talep etti: Geylan şunları söyledi: “Geçtiğimiz hafta Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Türkiye Kanadı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri önceki gün TOBB’da düzenlenen ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk’un katıldığı çalışma toplantısında bir araya geldi. O toplantıda da ifade ettim; mülakatın olduğu yerde adalet olmaz. Mülakatın olduğu yerde kul hakkı gaspı, ayrımcılık, kutuplaşma olur. Bakan Zehra Zümrüt Şahin mülakatı şu şekilde savundu: ‘Mülakat işe alımlarda ehliyeti ölçmek için bir vasıtadır. Siz özel sektörde mülakat olmadan işe alım gerçekleştiriyor musunuz?’ dedi. Ben de kendisine şu soruyu sordum: ‘Sayın Bakanım siz özel sektörde mülakat ile kul hakkı yiyenlere şahit oldunuz mu? Mülakat marifeti ile etkin ve yetkin olmayan ehliyetsiz ve liyakatsiz kişilerin iş başına getirildiğini gördünüz mü? Özel sektörde bunu göremezsiniz ama kamuda görürsünüz.’
Nitekim 26 Haziran tarihinde açıklanan yönetici atama mülakat sonuçlarını gördük. Türkiye’nin hemen hemen her yerinde gayri ahlaki durumlar ile karşı karşıya kaldık. Dolayısıyla mülakatın olduğu yerde adalet olmaz. Kamu yöneticileri, mülakat marifeti ile bir takım zararlı oluşumların kamuya sızmasını önlediklerini söylüyor. Bu ifade külliyen doğru değildir.
Bu noktada Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a çağrıda bulunuyorum: Aralık ayında 20 bin öğretmenimizi kamuya alırken mülakat kaldırılsın. Öğretmenlerimiz, KPSS puan üstünlüğüne göre, güvenlik soruşturması marifeti ile iş başı yapsın. Sayın Selçuk çok hayır duası alır” dedi.
İl ve ilçe milli eğitim müdürleri, kamu yöneticileri bu çetelerin tahakkümünden kurtulsun. İrade ortaya koysunlar. Şayet irade ortaya koyamıyorlarsa istifa etsinler.
Geylan, İstanbul Sarıyer’de bir proje okulunun müdürlüğü için İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün teklifi doğrultusunda MEB tarafından çıkarılan ve İlçe MEM'e tebliği dahi yapılan kararnamenin iptal edilmesi hakkında da önemli açıklamalar yaptı. Geylan şunları söyledi: “İstanbul Sarıyer’de bir proje okuluna tecrübeli bir arkadaşımızın okul müdürü olarak kararnamesi çıktı. Kararname, il ve ilçe mili eğitim müdürlüğüne tebliğ edildi. Daha sonra bu arkadaşımızın kararnamesi, MEB’in taşra teşkilatını işgal eden çetelerin birtakım iftiralarıyla iptal edildi. Buradan soruyorum: Söz konusu çeteler MEB’in tasarrufuna müdahale etme cüretini nereden buluyor? Bunlar artık 24 Haziran öncesi eski Türkiye’de kalsın. Ziya Selçuk’a göreve ilk geldiği günden beri, ‘MEB’in taşra teşkilatını MEB yönetsin’ diyorum. Ne yazık ki MEB’in taşra teşkilatını sendika, vakıf, dernek, cemiyet görünümlü çeteler işgal etmiştir. İl ve ilçe milli eğitim müdürleri, kamu yöneticileri bu çetelerin tahakkümünden kurtulmalıdır. İrade ortaya koysunlar. Şayet irade ortaya koyamıyorlarsa istifa etsinler. İl, ilçe milli eğitim müdürleri devleti temsil eder. Dolayısıyla bir kamu yöneticisinin sadakat göstereceği tek yer devlettir. Devlet dışında başka bir yere sadakat gösteren kişi, devlet memuru değildir. Şayet buna engel olamazsak kamuda başarılı olamayız” dedi. Geylan ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eğitimde istenilen hedeflere ulaşılamadığına yönelik sözlerini de hatırlatarak, bunun nedeni olarak kamudaki çete yapılanmasını gösterdi.
Aynı il içinde olduğu halde belli bir mesafede görev yapanlar mutlaka birleştirilmelidir.
Özür grubu tayinleri ile ilgili önemli açıklamalar da yapan Geylan, “Milli Eğitim Bakanlığı il dışı özür grubu atamaları konusunda tedbir aldı. Birtakım eksiklikler olsa da talepleri gerçekleştirdi. Ama aynı ilde görev yapıp ailesinden yüzlerce kilometre uzaklıkta olan öğretmenlerimiz var. Bir öğretmen arkadaşımızı örnek vermek istiyorum. Bu öğretmenimiz Bala’da, eşi ise Nallıhan’da görev yapıyor. İkiz çocukları var. Çocuklarına kayınvalidesi bakıyor. Kayınvalidesi ise Beypazarı’nda oturuyor. Ankara Nallıhan arası 162 kilometre. Bala ile Nallıhan arası da 228 kilometre civarında. Beypazarı Nallıhan arası da 60 kilometre. Bu bir sosyal dramdır. Yine Antalya’nın Kaş ilçesi ile Elmadağ ilçesi arasındaki mesafe 286 kilometredir. Bu, birçok ilin birbirine olan mesafesinden daha fazladır. Dolayısıyla aynı il içinde olduğu halde belli bir mesafede görev yapanlar mutlaka birleştirilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı bir mesafe şartı getirmelidir. Örneğin, 50 kilometrenin üzerinde görev yapan eşleri birleştirmelidir” diye konuştu.