Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 23 Mart tarihinde katıldığı Bengütürk Tv’de yayınlanan Söz Hakkı programında 3 Nisan’da gerçekleştirilecek İLKSAN İlçe Temsilcileri seçimleri ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Türk Eğitim-Sen’in iki katı üyeye sahip olmalarına rağmen, onların üç katı delege çıkardık. Bu durum bir sendika için zillettir.
İLKSAN’ın 1996 yılından önce batık bir kuruluş olduğunu, 3 trilyon TL borcu bulunduğunu, emekli ikramiyelerini bile ödemekte zorlandığını söyleyen Geylan, 1996 yılından sonra seçimle gelen delegelerin Türk Eğitim-Sen iradesiyle seçildiğini ve Türk Eğitim-Sen delegeleri sayesinde İLKSAN’ın çok başarılı bir şekilde yönetildiğini bildirdi.
Bugün gelinen noktada İLKSAN’ın yaklaşık 2 milyar TL nakdi varlığı olan, bu rakamın bir buçuk katı gayrimenkul varlığı bulunan, emekli olan üyesine 40 ila 50 bin TL arasında ikramiye ödeyen, üyelerine ölüm, doğum, afet yardımı gibi birçok sosyal yardım yapan bir kuruluş haline geldiğini söyleyen Geylan, bunu Türk Eğitim-Sen’in öncülüğünde eğitim çalışanlarının başardığını kaydetti.
3 Nisan tarihinde İLKSAN İlçe Temsilcileri Seçimlerinin yapılacağına dikkat çeken Genel Başkan Geylan, Türk Eğitim-Sen’in her seçimde olduğu gibi bu seçimde de eğitim çalışanlarının hakkına ve alın terine sahip çıkmak anlamında bir irade ortaya koyarak, her ilçede kendi adaylarını gösterdiğini bildirdi. Geylan şunları kaydetti: “Sendikamız, ‘Ey eğitim çalışanları; Türk Eğitim-Sen’li eğitim çalışanları olarak 1996 yılından bu yana verdiğiniz emanete sahip çıkıyoruz ve önümüzdeki süreçte yeniden bu sorumluluğu omuzlamak istiyoruz’ diyerek, eğitim çalışanlarının karşısına çıktı.
Ancak bir yapı var ki süreci bulandırıyor. Şöyle ki; sözde yetkili sendika 2012 yılında seçime girmişti -ki eğitim hizmet kolunda diğer sendikaların toplamından daha fazla üyeye sahip idi- buna rağmen seçimlerde eğitim çalışanlarının güvenine mazhar olamadılar ve Türk Eğitim-Sen’in çıkardığı delege sayısının üç katından daha az sayıda delege çıkardılar. Adeta rezil oldular. Çünkü eğitim çalışanları sandıkta vicdanının sesini dinledi. O sendikanın üyesi olan meslektaşlarımız dahi bizim göstermiş olduğumuz adaylara oy verdi. Bu durum bir sendika için zillettir.
İLKSAN’da bir sonraki seçim 2016 yılında yapıldı. Güya ‘boykot’ ettikleri gerekçesi ile seçime girmediler, daha doğrusu giremediler. Çünkü 2012 yılı seçimlerinde gördüler ki, kendi üyeleri dahi bunlara itibar etmiyor. Biz Türk Eğitim-Sen olarak 2016 yılındaki seçimlere de alnımız ak, başımız dik bir şekilde girdik. Bu seçimde de İLKSAN yönetimine Türk Eğitim-Sen’in gösterdiği adaylar seçildi.
Üyesi olan şube müdürleri hatta bazı yerlerde sendika şube başkanları, sendika ilçe temsilcileri aday oluyor ama yine etiketini koyamıyorlar, ‘Eğitim Bir Sen adına aday oluyorum’ diyemiyorlar.
Gelinen noktada 3 Nisan tarihinde İLKSAN seçimleri var. Türk Eğitim-Sen eğitim çalışanlarının karşısına yine güvenilir ismiyle ve gururla çıkıyor.
Malum sendika ise kendi adını, etiketini ortaya koyamıyor. Güya bağımsız adaylar gösteriyorlar. Üyesi olan şube müdürleri, yöneticiler, hatta bazı yerlerde sendika şube başkanları, sendika ilçe temsilcileri, sendikanın şube ya da ilçe yönetim kurulu üyeleri aday oluyor ama yine etiketini koyamıyorlar, bu kişiler ‘Eğitim Bir Sen adına aday oluyorum’ diyemiyor. Çünkü eğitim çalışanlarının huzuruna sendika etiketi ile çıkacak yüzleri yok. Eğitim çalışanlarının nezdinde sendikalarının bir karşılığının olmadığını çok iyi biliyorlar.”
Madem İLKSAN’da nemalanma, peşkeş vardı, neden bugüne kadar bir kez dahi suç duyurusunda bulunmadınız?
Sözde yetkili sendikanın 2012 yılında olduğu gibi bu seçim sürecinde de bildik iftiralar ve yalanlar üzerinden propaganda yürüttüğünü söyleyen Geylan, 2012 yılındaki seçimde malum sendikanın iftira içeren afişini paylaştı.
İLKSAN’ın yönetim kuruluna seçilenlerin 3’ünün Türk Eğitim-Sen üyelerinden, 4’ünün Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinden oluştuğunu; Denetleme Kurulu Üyeliklerinin ise, 1’inin Türk Eğitim-Sen üyeleri arasından, 2’sinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği kişilerden oluştuğunu bildiren Geylan, dolayısıyla bu sendikanın iftiralarının aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı ve Hükümeti de zan altında bıraktığını kaydetti.
Geylan; İLKSAN’ın parasının çarçur edildiği, hortumlandığı, eğitim çalışanlarının alın terinin bir yerlere peşkeş çekildiği iddialarını ortaya atanlara, “Madem İLKSAN’da nemalanma, peşkeş vardı, neden bugüne kadar bir kez dahi suç duyurusunda bulunmadınız?” diye sordu.
İLKSAN’ı Ayasofya ile özdeşleştirmek, birtakım tartışmaların zemini olarak gördüğümüz İstanbul Sözleşmesi’ndeki gelişmelerle ilişkilendirmek nasıl bir akıldır? Allah bunları ıslah etsin.
“Kişi kendinden bilir işi” diyen Geylan, “Allah’a hamdolsun, gocunacak hiçbir şeyimiz yok. Demek ki bu yapı İLKSAN’ın yönetimine sahip olsa, iftira dolu afişlerinde ifade ettikleri gibi bir fotoğraf ortaya çıkacak. Allah bunları ıslah etsin” dedi.
Eğitim Bir Sen’in bir şube başkanının “Ayasofya’yı ibadete açtık, İstanbul Sözleşmesini çöpe attık derken bizim için artık sıra İLKSAN’a geldi. Güzel haberler devam edecek ve İLKSAN düğümü de 3 Nisan’da çözülecek inşallah” şeklindeki ifadelerine değinen Geylan, “Sen bir öğretmensin, sendika şube başkanısın. İnsan şu paylaşımı yapmaya utanır!” dedi.
Ayasofya’nın kılıç hakkı ve İstanbul’daki Türk egemenliğinin sembol mabedi olduğuna vurgu yapan Geylan, Ayasofya’nın yeniden ibadete açıldığı gün, ‘Ayasofya konusu Türkiye’nin tam bağımsızlık direnişidir. Çünkü ne zaman Ayasofya konusu açılsa Yunanistan’dan, okyanus ötesindeki ABD’ye kadar bütün batı bloku haçlı refleksi ortaya koyuyor. Peki bu nedir? İstanbul’un fethinin batı blokundaki hazımsızlığının göstergesidir. Dolayısıyla Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını dini bir refleksten öte uluslararası siyasi irade beyanı olarak okuyorum. Ayasofya ibadete açıldığı gün, ‘Ülkemizin işgalden kurtarılması akabinde kurulan ve henüz yaralarını saramamış genç Cumhuriyet’imizin Ayasofya’yı müze olarak ilan etmesi, bir ara formül olarak egemenlik restleşmesini soğutmaya alması olarak değerlendirilebilir ama artık zamanı geldi, devletimiz o güce ulaştı’ demiştim. Bu noktada İLKSAN’ı tarihi ve milli bir direnişin sembolü olan Ayasofya ile özdeşleştirmek, birtakım tartışmaların zemini olarak gördüğümüz İstanbul Sözleşmesi’ndeki gelişmeler ile ilişkilendirmek nasıl bir akıldır? Allah bunları ıslah etsin. Eğitim çalışanlarının bu hastalıklı, arazlı zihniyeti görmesini arzu ediyorum.”
İLKSAN üyesi meslektaşlarımız, 3 Nisan’da bu ahlak dışı iftiralar ile eğitim çalışanlarını ve kurumu yıpratmaya çalışanlara okkalı bir Osmanlı tokadı vuracaktır.
Sözde yetkili sendikanın bir başka iftirasını daha paylaşan Geylan, “Bundan bir süre önce bu arazlı zihniyetin genel başkanı güya hazırladıkları İLKSAN Raporunu kamuoyuna açıkladı. Raporun içeriği tamamen mesnetsiz, gerçek dışı beyan ve iftiralarla doluydu. Konuyla ilgili İLKSAN Yönetim Kurulu Başkanı Tuncer Yılmaz basın açıklaması yaptı. Söz konusu raporda, ‘2020 yılı Aralık ayı itibari ile sandığın 4.6 milyar TL’lik zararı olduğu tahmin edilmektedir’ deniliyor. Tahmin etmek ne demektir? 83 milyonun karşına çıkan bir sendika başkanı tahminlerle mi itham da bulunuyor? Bir kurumun zarar edip etmediği şöyle anlaşılır: Kurumun bilançosunu alırsın ve ‘Gelir-gider tablosuna göre yanlış ekonomik yönetimden dolayı şu kadar zarar ortaya çıkmış’ dersin. Bu kadar basittir. Tabi bunu diyemezler. İLKSAN’ın mali tablosu web sitesinde şeffaf şekilde yer almaktadır. Son on yılda 169 bin üyesine yaptığı karşılıksız sosyal yardımlara rağmen İLKSAN, gelir fazlası birikim yapmıştır.
Bir başka yalan İLKSAN’da denetlemenin olmadığına ilişkindir. Bu büyük bir yalandır. İLKSAN’ın iç denetimi Milli Eğitim Bakanı’nın önerdiği iki ve temsilciler arasından seçilen bir üyeden müteşekkil Denetim Kurulu tarafından yapılır. Bu Denetleme Kurulu üç ayda bir dönemsel ve yılda en az bir kez iç denetim yapar. Sandığın dış denetimi de 3568 Sayılı yasa kapsamında Bağımsız denetim yetkisine haiz Denetçiler tarafından aylık ve yıllık yapılır. ‘Sayıştay, İLKSAN’ı denetleyemiyor’ diyorlar. 4357 sayılı kanunun 14/3 maddesi gereği İLKSAN genel bütçeden pay almak için Sayıştay denetimine tabi değildir. Sayıştay’ın denetimine tabi olmayan bir kurumu Sayıştay nasıl denetlesin?”
Bunun gibi birçok yalanla muhatap kalındığını belirten Geylan, “Ben eminim ki; İLKSAN üyesi meslektaşlarımız 3 Nisan’da bu ahlak dışı iftiralar ile eğitim çalışanlarını ve kurumu yıpratmaya çalışanlara okkalı bir Osmanlı tokadı daha vuracaktır” dedi.