Rektörlerin seçim usulü ile belirlenmesi gerektiğini söyleyen Genel Başkan Geylan, “Üniversitelerimiz de yeni eğitim-öğretim dönemine hazırlanıyor. Ancak yıllardır üniversitelerimizin bitmeyen sorunları var. Sorunların başında rektör atamaları gelmektedir. Bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi rektör atama şeklini iptal etti. Bu iptal kararı bir fırsat olarak görülmelidir. Çünkü üniversitelerimiz her alanda ve her anlamda demokrasi kültürünün yerleşmesi için topluma öncü, önder ve lokomotif kuruluşlar olmalıdır. Şuanda üniversitelerimizde seçim yok. Geçmiş dönemlerde rektörlük seçimlerinde sadece akademisyenler oy kullanır, sandıkta en çok oyu alan ilk altı adayın ismi YÖK’e gönderilir, ardından YÖK altı aday arasından üç tanesini Cumhurbaşkanı’na gönderir, Cumhurbaşkanı bu adaylardan birini rektör olarak atardı. Bu yöntemi sendika olarak çok eleştirdik. Fakat şimdiki bu uygulamada seçim de yok! Bakınız, akademik ve idari personele karşı olması gerektiği kadar sorumluluk hissetmeyen rektör, eksik sorumluluğunu yönetim anlayışına da yansıtıyor. Ama seçimle gelir ise rektör o sorumluluğu içselleştirir. Dolayısıyla, üniversitelerin demokrasiyi içselleştirip, topluma örnek oluşturması için rektör atamalarının, mutlaka tüm üniversite çalışanlarının hür iradeleriyle gerçekleştirilmesini, sandıktan en yüksek oyu alan kişinin de rektör olarak atanmasını sağlamalıyız. Bu konudaki düzenlemenin en kısa zamanda yapılmasını temenni ediyoruz.” dedi.
Lisans düzeyinde akademik başarısı en yüksek olan öğrencilerimiz, akademisyenliği tercih etmiyor. Çünkü geçim derdi var!
Lisans düzeyinde başarılı olan öğrencilerimizin bilim hayatını tercih etmesi için, akademisyenlerin ekonomik koşullarınıniyileştirilmesi gerektiğini söyleyen Genel Başkanımız, “Akademik personelimizin ekonomik sorunları var. Bilim insanlarımızın ekonomik problemlerini çözmek aslında bu ülkemizin geleceğine de olumlu etki edecektir. Lisans düzeyinde akademik başarısı en yüksek olan öğrencilerimiz akademisyenliği tercih etmiyor. Çünkü geçim derdi var. Ekonomik koşulları daha iyi olan, gelir getirisi daha yüksek olan meslekleri tercih ediyorlar. Oysaki, olması gereken lisans düzeyinde yüksek başarı sağlayan öğrencilerimizin bilim hayatını tercih etmesidir.
Birçok köklü üniversitelerimiz dâhil olmak üzere akademik kadroların tahsisinde akademik yeterlilikler yetmiyor. Maalesef, yönetimin birinci halkası ile bir bağınız olması gerekiyor! Hangi kademede olursa olsun akademik yeterliliği sağlamış tüm akademisyenlerimize hak ettiği kadrolar tahsis edilmelidir. Yıllarca doçentliği bekleyen, profesörlüğü bekleyen akademisyenlerimiz var. Bu akademisyenlerimizi bilim üretmeye küstürmeyin.” şeklinde konuştu.
Üniversitelerimizde Mülakatın işlevi “sıfıra” indirilmelidir.
Üniversite idari personelinin sorunlarına da değinen Genel Başkanımız Talip Geylan, “İdari personelin nakil ve görevde yükselme sorunları var. Defalarca Türk Eğitim Sen olarak Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’na gönderdiğimiz yazılarla, yükseköğretim kurumlarında çalışan idari personelin diğer yükseköğretim kurumlarına isteğe bağlı yer değişikliği, mazeret durumuna bağlı yer değişikliği ve becayiş yapabilmelerine imkân sağlayacak şekilde gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istedik.
YÖK tarafından yapılan merkezi yazılı görevde yükselme sınavını olumlu buluyor ve destekliyoruz. Fakat istisnasız tüm üniversitelerimizin bu sürece dahil olmasını istiyoruz. Ancak, bilindiği gibi üniversitelerimizde de devam eden süreçte mülakat uygulaması var. 2019 yılında bazı üniversitelerde yazılı sınava mütenasip puan verildi ama bazı üniversitelerde takdir hakkı kullanılması söz konusu oldu. Talebimiz mülakatın işlevinin sıfıra indirilmesi ve tüm üniversitelerin yazılı sınav sonuçlarına göre atamalar yapılmalıdır. ” dedi.