Ernest Hemingway, toplumsal birlikteliğin önemini şarkılara, tiyatrolara, filmlere konu olan ‘Çanlar kimin için çalıyor? romanında anlatır. Savaşın yıkıcılığı, ‘ölümle- yaşam, cesaretle- korku, çaresizlikle- umut kavramlarıyla sorgulanır. ‘Tüm yiğitliğine karşı yalnız kalabilirsin sözüyle, insan hayatındaki bilinmez yıkıcılıkları sıralar. Sağlıktan, eğitime, ekonomiden, gelecek hayallerine tüm alışkanlıkları yıkan Kovid-19 salgını da tıpkı bu romandaki gibi insanlığın ortak yıkıcı savaşıdır. Türkiye, dünyada hayatı felç eden salgının dışında kalamazdı.
KORUMA KALKANI
Kovid-19 ilk kez kapımızı 10 Martta çaldı. Vaka sayısı 5 günde 47ye çıktı. Devlet, tüm savaşların en büyük mağduru çocukların önüne koruma kalkanı çekti. İlkokuldan üniversiteye 25,6 milyon öğrenci artık uzaktan eğitimdeydi. Karar alındığında ülkede tek bir kişi bile ölmemişti. Karardan 24 saat sonra ilk can kaybımızı verdik. Martta 214 kişi ölünce şok olduk. Uzaktan eğitim kararı doğruydu. Ekonomi, turizm gibi bir çok sebep sıralansa da, birden bire çocukların koruma kalkanı kaldırılacaktı. Vaka sayısı 197 binleri, ölü sayısı 5 bin 100leri aşarken arka arkaya MSÜ, LGS ve YKS de 4,7 milyon öğrenci sınava alındı.
GERÇEKLER GİZLENİYOR
Sınavlar, milyonların zihninde tedbirleri gevşeten kırılma noktası oldu. Yasaklar da kalkınca tatil, düğün dernek derken artık ölmekten ve başkalarına virüs bulaştırıp öldürmekten hiç korkmuyorduk. Tek bir insanımız ölmemiş iken 68 bin okul tatil edilse de, vaka artarken okul açma telaşına düşüldü. Ders zili en son 152 gün önce çalmıştı. 17 Eylül için çok muğlak da olsa okulların açılacağı sinyali verildi. Veliler, “Okullar açılmayacak ise özel okula niye para ödeyelim?” sorularıyla, ikna olmadığını gösteriyor. Öğrenciler mi? İlk dönem okulların hiç açılmayacağını bilseler de, kazandıkları okullarda derse giremeyecek olmanın üzüntüsüyle tercih yapıyorlar.
KULİSLER KAYNIYOR
Okul açılışıyla ilgili bilmediğimiz gerçekler de konuşuluyor. Özel okullar, dijital altyapı ve öğrenci sayısı azlığıyla eğitime açılmaya hazır , devletler parasızlıktan açılamıyordu. Ankara kulislerinde, okulları açabilmek için Bakan Ziya Selçukun Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayraktan ödenek istediği, para tahsisi yapılamadığı, kartların çekildiği, Cumhurbaşkanının damadını seçtiği, kapalı kapılar ardında konuşuluyor. Bakan Selçukun Eylülde görevden alınacağı, yerine YÖK Başkanı Yekta Saraçın veya AKP Kurucu üyesi de olan MEB Bakan Yardımcısı Reha Denemeç in atanacağı da telaffuz ediliyor. Kılıçdaroğlu ve Akşenere eğitimcilerin süreçle ilgili bilgi verdiği de iletildi.
77 MİLYAR TL NEREDE?
Süleyman Demirel, ‘Siyasette 24 saat uzun bir zamandır” derdi. Kulisler hep hareketlidir. Söylentiler doğru mu? Eylülde anlaşılır. Asıl eğitimde mali durum bu kadar kötü mü? Nisan 2020de yayınlanan Faaliyet Raporuna birlikte bakalım. MEBe merkezi bütçeden son 3 yılda tahsis edilen ödeneğin 77 milyar TL si ödenmemiş görünüyor. 2017de 85 milyar 48 milyon TL tahsis edilirken, yıl sonunda 82 milyar 939 milyon TL harcanmış. 2,1 milyar TL artması gerekirken, Hazine 17 milyar TL eksik ödeyince, yıl 15 milyar TL açıkla kapatılmış. 2018de 92 milyar 528 milyon TLlik bütçe, 6 milyar 920 milyon TL aşılmış. Hazinede üste 22 milyar 88 milyon TL eksik ödeyince, 29 milyar TL açık verilmiş. 2019da 113 milyar 813 milyon TLlik bütçe 4 milyar 353 milyon TL aşılmış. Hazine bu kez 28 milyar 519 milyon TL eksik ödeyince, kasadaki açık 32 milyar 872 milyon TLye çıkmış. 2020 tahsisi 125 milyar 397 milyon TL. Ne kadarının ödendiği Aralıkta TBMMdeki bütçe görüşmelerinde anlaşılır.
DERS ZİLİ DÜĞÜMÜ
Kapalı kapılar ardında neler oluyor? tam bilemeyiz. Ama, Bakan Ziya Selçukun dün yaptığı paylaşımı okuduk. Yılın bu zamanlarında hangi sınıf, hangi çanta, hangi çorap gibi telaşlar yaşandığını anlatan Selçuk, “Bu süreçte birbirimize güvenmek, birbirimize inanmak ve birbirimizden destek almak en büyük çıkış noktamız olacak” diyordu. ‘Harç bitti yapı paydos dememek için özel ve devlet şimdi herkes fedakarlık yapmalıdır. Bireyin en temel hakkı olan eğitimin siyaset dışı ve siyaset üstü olması, ‘Okullar açılacak mı? sorusunu ortadan kaldırır. Yoksa biz daha çok, ‘Ders zili çalacak mı? diye sorup, Hemingwayın dediği gibi ‘Çanlar kimin için çalıyor? sorusunun koltukları sallamasını izleriz.
Sultan UÇAR
SÖZCÜ