Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, başarısızlığın faturasının öğretmene çıkarılmasının haksızlık olduğunu ifade ederek, “Başarısızlığın faturasını öğretmene çıkarmaya çalışmak, eğitim politikalarını belirleyenleri, kararlarıyla yeni sorunlara kapı açanları kendi sorumluluklarından kurtaramayacaktır. Öğretmeni, eğitim alanında inisiyatif almaktan uzaklaştıranlar, not verdiği, başarısını ölçtüğü öğrencisinin notuna muhtaç bir konuma indirgeyenler bozuk sistemin günah keçisi olarak öğretmeni belirleyemezler. Öğretmenlerin performansını ölçmek, onlara not verdirmek isteyenler bilsin ki, eğitimin uygulayıcıları içerisinde performansı en yüksek olanlardan biri de öğretmenlerdir. Yerinde gözlemliyor, emeklerine, fedakârlıklarına hep şahit oluyoruz. Hayatının her anını, mesleğinin sorumluluğuyla geçiren eğitimcilerin tam puandan fazlasını hak ettiğine inanıyoruz. Yöneticisi, öğretmeni, şefi, memuru, hizmetlisi, herkes işinin başında ve canla başla çalışıyor. Onlar ölçülmeye değil, emekleri dolayısıyla ihtirama, teşekküre layıktırlar” dedi.
Karaman ve Mersin’de teşkilatla ve üyelerle bir araya gelen Şükrü Kolukısa, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Ulaşılan bir hedefin yeni bir hedef koymayı zorunlu kıldığının, vardıkları yeri yeterli görmeden çalışmaya devam etmeleri gerektiğinin altını çizen Kolukısa sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünden bugün yaptıklarımızı gerekli görüyor ama yeterli bulmuyoruz. Dün bize bedel ödeten uygulamaları aştık, önümüze çekilen bariyerleri yıktık, ancak geçmişe bakarak bugün geldiğimiz noktayı yeterli görürsek atalete sürükleniriz. Bugün geldiğimiz nokta, bizim büyüklüğümüzü göstermekle birlikte, sorumluluğumuzun ağırlılığının da bir nişanıdır. Dünden elde ettiğimiz tecrübeyle bugün yaşadığımız gerçeklerin bilinciyle yarınlara el ele, omuz omuza yürüyebilmeliyiz. Çünkü üyelerimiz, eğitim çalışanları ve kamu görevlileri adına yapmamız gereken daha çok iş var.”
Zamanımızı daha fazla heba etme lüksümüz yok
Son günlerde gündemi meşgul eden sınav sistemleriyle ilgili değişikliklere değinen Kolukısa, her defasında sistem diye sunulan değişikliklerin yeni mağdurlar ürettiğini, mağduriyetlerin yeni dönüşümleri tetiklediğini belirterek, “Şimdi yerine konulacak sistemi, birlikte tartışarak, olgunlaştırarak toplumsal kabulü yüksek boyutlara eriştirerek bulmamız gerekirken, konu yine dar alanda, kapalı kapılar ardında şekillenecek gibi görünüyor. Oysa toplumsal okumayı dünün tecrübesi, bugünün gerçeği ve geleceğin beklentisi doğrultusunda yorumlayarak, hepsinden beslenen, geleceğe bu nefesle seslenen tutarlı bir sistemi hep birlikte bulabiliriz, bulmak zorundayız. Çünkü bu konuda ne heba edecek zamanımız var ne de böyle bir lüksümüz” şeklinde konuştu.
Eğitimin karnesinin zayıf olmasının müsebbibi eğitim çalışanları değildir
Eğitim karnemizin zayıf olmasının, bu alandaki sorunların müsebbibi olarak öğretmenleri görmek, göstermek anlamına gelebilecek uygulamaların tehlikesine işaret eden Kolukısa, “Başarısızlığın faturasını öğretmene çıkarmaya çalışmak, eğitim politikalarını belirleyenleri, kararlarıyla yeni sorunlara kapı açanları kendi sorumluluklarından kurtaramayacaktır. Öğretmeni inisiyatif almaktan uzaklaştıranlar, not verdiği, başarısını ölçtüğü öğrencisinin notuna muhtaç bir konuma indirgeyenler bozuk sistemin günah keçisi olarak öğretmeni belirleyemezler. Öğretmenlik mesleğinin niteliğini artırmak, gelişimine katkıda bulunmak; öğretmenlere, emekleri ve nitelikleri doğrultusunda yeni haklar kazandıracak bir sistemi kurmak; sonrasında toplumsal algısı, özlük ve sosyal haklarıyla yukarı doğru çekmekle mümkündür” ifadelerini kullandı.
‘Toplu gülüşme’den toplu sözleşmeye geçişi sağlayan biziz
2001 yılından bugüne kadar sendikaların memurlar adına birçok defa masaya oturduğuna dikkat çeken Kolukısa, “Bizden önce 9 kez toplu görüşme adı altında hükûmetlerle toplu gülüşme masaları kuruldu. Buna şiddetle karşı çıkarak, ‘Masanın masa olması için yasanın da yasa olması gerekir’ dedik. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun toplu görüşmeden toplu sözleşmeye geçişinin zeminini 2010 referandumundan önce hazırladık ve referandumda ‘evet’ çıkması için elimizi taşın altına koyduk. 9 kez masaya oturup da eli boş kalkanlar ise, Türkiye’de sendikacılığın kaderini değiştirecek ve yeni bir yol açacak Anayasa değişikliğine ‘hayır’ oyu verdiler ve sendikacılığa o gün ihanet ettiler” diye konuştu.
Tecrübelerimiz geleceği aydınlatmaya yeter de artar
Kuruldukları günden beri, millî iradenin vesayetten arındırılması, Türkiye’nin ‘yasaklar ülkesi’ ayıbından kurtulması, kamu görevlilerinin insanca bir hayat standardına erişmesi, kronik hâle gelen sorunların çözüme kavuşturulması için mücadele verdiklerini kaydeden Kolukısa, “Çünkü geçmişte neyin ne olduğunu öğrenmiş, yaşamış, bedelini ödemiş bir kitleyiz. 1992 yılından bugüne kadar birçok badire atlattık, sıkıntı çektik, haksızlığa uğradık, bedeller ödedik. Darbeler oldu, biz mağdur olduk. 28 Şubat oldu, biz bedel ödedik. Gezi süreci oldu, biz hedef alındık. 15 Temmuz oldu, meydanlara ilk çıkması gereken bizdik. Başörtüsü yasağı uygulandı, yine kurbanları biz verdik. Bu nedenle, hep teyakkuza geçmek zorundayız. Tecrübelerimiz geleceği aydınlatmaya yeter de artar diye düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Eğitim-Bir-Sen Karaman Şube Başkanı Yunus Özdemir ve Mersin Şube Başkanı Abdulla Çelik de, açılışta yaptıkları konuşmada, manipülatörlere ve şarlatanlara asla fırsat vermeden, birlik ve beraberlik içerisinde hareket ederek, daha iyisi için daha çok ter akıtarak sendikal yolculuklarına devam edeceklerini vurguladılar.