Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, az gelişmiş ülkelerde kanunların insanları şekillendirme işlevi gördüğünü ifade ederek, “Bizim sendikacılığımızın çıkış noktası, önce kurumları, kurumlar aracılığıyla da insanları şekillendiren bu anlayışa karşı çıkmaktır” dedi.
Adana ve Osmaniye Şube il divan toplantılarında konuşan Şükrü Kolukısa, gelişmiş ülkelerde sivil toplum kuruluşlarının, özellikle de sendikaların kanunlara etki ettiğini, kanunların yapılışında rol aldıklarını ve toplumu ilgilendiren her konuda söz sahibi olduklarını kaydederek, “Gelişmiş ülkelerde sendikalar, toplumun isteklerini, beklentilerini ve ihtiyaçlarını dillendirir. Yapılacak yasal düzenlemelerin toplumun isteği ve beklentisi yönünde olması konusunda mücadele eder. Az gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerde ise kanunlar sendikalara, sivil toplum örgütlerine şekil verir, onların sınırlarını belirler. Az gelişmiş ülkelerde kanunlar kurumları değil, insanları şekillendirme işlevi görür. Bizim sendikacılığımızın çıkış noktası, önce kurumları, kurumlar aracılığıyla da insanları şekillendiren bu anlayışa karşı çıkmak; toplumun tüm hissiyatını sosyal alana yansıtmak, onların istek ve beklentilerini mücadele ederek almak, insanı devlete hizmet eden bir nesne değil, devleti insana hizmet eden bir aygıta ve araca dönüştürmek” şeklinde konuştu.
İnsanın âlemin özü, yeryüzündeki en değerli varlık olduğunu kaydeden Kolukısa, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnsanın ürettiği, inşa ettiği, ortaya koyduğu hiçbir şey, insanın kendisinden daha değerli değildir. O yüzden insan devlet için değildir, devlet insan içindir. Hiçbir şey insanı nesneleştiremez. İnsan öznedir. O yüzden biz özne olmak için sendikacılık yapıyoruz. Hiç kimsenin, hiçbir odağın, hiçbir camianın nesnesi olmadık, olmayacağız.”
Sıkıntılara, baskılara göğüs gererek, yoğun bir çaba harcayarak, büyük bir mücadele örneği vererek bugünlere geldiklerini vurgulayan Kolukısa, gelinen noktada emeği geçenlere teşekkür ederken, daha çok çalışarak yola devam edeceklerini söyledi.
Bir taraftan kadro dağıtmak, diğer taraftan bütün kadroyu yok etmek büyük bir çelişkidir
Devlet Memurları Kanunu’nda yapılması düşünülen değişikliklerle ilgili tartışmalara da değinen Kolukısa, şöyle konuştu:
“Seçimin hemen ertesinde memurun iş güvencesinin tartışılması anlamına gelebilecek bir 657 meselesini gündem olarak yersiz ve yakışıksız bulduk. Seçim beyannamesinin içerisinde memurun iş güvencesinin tartışmaya açılacağına dair bir ifade kullanılmamışken, henüz hükûmet kurulmamışken, hükûmet programı da Meclis’te okunmamışken, seçimden önce, yüz gün içerisinde yapılacaklarla ilgili hiç bir adım atılmamışken; memurun iş güvencesini tartışmaya açmak çalışanları yersiz bir endişeye sevk etmektir. Seçim sonucunda oluşan pozitif iklimin sürmesini sağlayacak, istikrarlı büyüme adına pozitif adımların atılması gerekirken, bu tür netameli konulara girmek ülkenin büyümesini ertelemektir. Türkiye’de bütün bir iş kültürünü tamamen kökten yok edecek bir eyleme yönelmek yerine, memurun performansını artıracak, eksiklikleri ve aksaklıkları ortadan kaldıracak denetleme, disiplin, tecziye konularını gözden geçirmek daha yerinde bir davranış olacaktır. 4/B’liler kadroya alınmışken, 4/C’lilere kadro çalışması yapılacağı ibaresi toplu sözleşmeye kaydedilmişken, taşeron işçilerin de kadroya alınacağına dair açıklamalar yapılıp, meydanlarda sözler verilmişken; kamu görevlilerinin iş güvencesini tartışmaya açmak, izahı mümkün olmayan bir yaklaşımdır. Bir taraftan kadro dağıtmak, bir taraftan da bütün kadroyu yok etmek büyük bir çelişkidir.”
Kılık-kıyafet yönetmeliğine uymayanlar değil, çağ dışı yönetmeliği uygulamaya çalışanlar sorunludur
Devlet içinde örgütlenmiş illegal yapılara yönelik operasyonları desteklediklerini dile getiren Şükrü Kolukısa, “Darbe döneminin tortusu, askeri mantıkla insan benliğini hiçe sayarak zapturapt altına almak için dizayn edilmiş, özgürlüklere boyunduruk takan, eğitim çalışanlarını ‘ne giyeceğine karar veremeyen bir birey’ gören çağ dışı yönetmelik değiştirilinceye kadar serbest kıyafet eylemine devam edeceğiz. ‘Öğrenciye serbest kıyafet hakkının verildiği, öğrenciyi eğiten kişiye ise ‘sen ne zaman ne giymen gerektiğine karar veremezsin’ muamelesinin yapıldığı bir sistem sorunlu ve çelişkilidir. Mayıs sıcağının hatırının öğretmenin hatırından daha fazla sayıldığı sistem öğretmene kıymet vermeyen bir sistemdir. Atölye dersinde öğretmeni kravata mahkûm edip, sınıf öğretmenini beden eğitimi dersinde iskarpine mecbur eden anlayış derslerin doğasına aykırı, eğitimin verimliliğinin önüne şekilselliği geçiren bir anlayıştır. Yaklaşık dört yıldır devam ettirdiğimiz eylemlilik sürecinde hiçbir olumsuzluk yaşanmamışken, bunu görmezden gelmek işi savsaklamak; eski Türkiye mantığıyla yöneticilik yapan Yalova Valisine, Denizli Valisine, Yıldızeli Kaymakamına, Muş Valisine, eğitimcileri arkadaşlarının ve öğrencilerinin gözünün önde azarlatmak, okul ziyaretlerinde okulun eksiklikleri ve eğitimin niteliği yerine kıyafet avcılığına yönlendirmektir. Tüm bunlar, eğitimcilerin enerjisini derslerine vererek verimlilik üretmek yerine boyun bağıyla onları oyalamaktır” diye konuştu.
Eğitim-Bir-Sen Adana 1 No’lu Şube Başkanı Mehmet Sezer ve 2 No’lu Şube Başkanı Mehmet Benli ve Osmaniye Şube Başkanı Mahmut Kahraman ise, yaptıkları konuşmalarda faaliyetleri hakkında bilgi verdiler.