Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Kolukısa, işin özüne, felsefesine, ruhuna dokunmayan hiçbir değişikliğin fayda sağlamayacağını, kalıcı olamayacağını belirterek, “Toplumun geneli tarafından kabul görmeyen, ilgililerin, paydaşların görüşlerinden istifade edilmeden yapılan değişiklikler kalıcı olamaz. İstişare edilmeden kurulan birçok sistem, bir süre sonra tartışılmakta ve değiştirilmektedir. Bizi ileriye taşıyacak olan, esasa ilişkin, işin özüne dokunularak yapılan, yapılacak çalışmalardır” dedi.
Bolu, Düzce, Sakarya, Yalova, Bilecik ve Kocaeli şubelerinin düzenlediği toplantılarda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Şükrü Kolukısa, darbelerin baskılarla bunalttığı yasaklı yıllarda inanç ve ilkelerinden taviz vermeksizin mücadele ederek zirveye çıktıklarını ifade ederek, “Sendikamızın büyümesinin asıl dayanağı haklı davasıdır. Temsilimiz ülke içinde yetkiyle sınırlı kalmamalıdır. Çünkü uluslararası arenada ifade edilmesi gereken sözlerimiz, paylaşılması gereken özgün bir birikimimiz ve dile getirilmesi gereken gerçeklerimiz var” şeklinde konuştu.
Temel amacımız eğitimcilerin mağduriyetlerini gidermek, hayat standartlarını yükseltmektir
Temel amaçlarının eğitim çalışanlarının hakkını korumak, mağduriyetlerini gidermek, hayat standartlarını yükseltmek olduğunu kaydeden Kolukısa, şöyle devam etti: “Temel amacımız ve önceliğimiz budur ve bu uğurda yıllardır mücadele etmekteyiz. Mağdur edilmiş, hakkı elinden alınmış herkesin, dinine, ırkına, rengine bakmaksızın, yanında olduk. Millî ve demokratik zemini yıkacak herhangi bir şiddet ve darbe girişimi içinde olan, böyle bir suça iştirak eden hiçbir çalışanla işimiz olmaz. Bu bağlamda terörist veya darbeci oluşumlara adı karışmış kişileri korumak emekten yana olmanın bir şartı sayılamaz. Hiçbir iş veya hak, darbecilerle birlikte olmanın haklı gerekçesi görülemez. İdeolojik veya politik hesaplar uğruna doğruları gizleyerek tasarlanmış algı oluşturma gayretleri asla masum görülmemelidir.”
Kamu görevlilerinin hakkını, hukukunu her platformda en iyi şekilde savunan teşkilatız
Eğitim çalışanlarının, kamu görevlilerinin hakkını, hukukunu her platformda en doğru tarz, dil ve tavırla savunan Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, üyeye ve ülkeye kaybettirecek hiçbir çabanın içerisinde olmadıklarını vurgulayan Kolukısa, “Unutulmasın ki, kaybedeni ülke olan bir oyunda ne emekçi ne sermayedar ne de müzmin muhalefet kazanır. Uzun yolu menzil bilenler, idealleriyle nefes alıp adanmışlıklarıyla yürüyebilenlerdir” ifadelerini kullandı.
Dikkatli incelendiğinde son toplu sözleşmenin kamu görevlileri açısından kazançlı olduğu görülecektir
Sendika olarak, sorunların yüzeyine bakıp imaj sendikacılığı yapmadıklarını, sorunların, sıkıntıların gerçek nedenlerine yönelip kökten çözüm aradıklarını dile getiren Kolukısa, “Bugün bizi çeyrek asırlık mücadelede bugünlere taşıyan şey ise çözüm odaklı düşünme çabası ve istikrarlı sonuçlar elde etme kaygısıdır. Biz, faaliyetlerimizi sadece çalışma hayatıyla sınırlı tutmuyor; toplumsal barışa, ülkenin yaşama iklimine, sosyal, siyasal ve akademik yapısına da katkıda bulunuyoruz. Çünkü çalışma hayatını kuşatan şartların sağlığı, emeğin değerinin yükselen pazarlığıdır. Üyemize, ülkemize ve milletimize yapılan her hizmet geleceğe bir yatırımdır. Biz idealleriyle yürüyen, varlığının ve yetkisinin gereğini hak temelli yaklaşım, insan merkezli kazanım, özgürlük merkezli eylemleriyle sürdüren, dünkü idealin bugün her kurumda hayat bulmuş organik ve demokratik realitesiyiz. Toplumun birleştirici muvakkitleri, son iki toplu sözleşmenin çalışanlara yüzde 44 kazandıranlarıyız. Ancak kamu görevlileri emeğinin karşılığını, büyümeden payını istiyor. Toplu sözleşme kazanımları iki yıllık süreyi kapsamakta olduğundan birinci önceliğimiz bir önceki toplu sözleşme kazanımlarının devamını sağlamak oluyor. Ardından yeni kazanımlar elde edilmeye çalışılıyor. Aldığımız her yeni kazanım kamu çalışanları için bordroda bir maddi kazanca dönüşüyor. Dikkatli incelendiğinde son toplu sözleşmenin kamu görevlileri açısından kazançlı olduğu görülecektir” diye konuştu.
Paydaşların görüşlerine başvurulmalı, yeni sistemde öğrenciler merkeze alınmalıdır
Şükrü Kolukısa, ortaöğretim kurumlarına yerleştirmenin merkezi olarak TEOG sınavı üzerinden yapılmasının, öğrencinin puanı kaç olursa olsun hep daha iyi bir okula yerleşme beklentisi oluşturduğunu ve bu durumun sürekli bir nakil arayışına sebep olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu: “TEOG, sınav puanını merkezi yerleştirmede esas alarak okulu ve öğrenciyi etiketledi. Bu yaftalamalar üzerinden okullar ve öğrenciler başarılı-başarısız şekilde toplum nezdinde kategorize edildi. Bu durum, başarısız olarak addedilen okul ve öğrencilerin aleyhine işleyerek eğitimde fırsat eşitliğini bozdu. Diğer taraftan, merkezi yerleştirme okul mahalle ilişkisini bozarak okulların ve öğrencilerin bulundukları mahal ile bütünleşmelerine engel oldu. Bunun yanı sıra, bugün olumsuz örneklerini gördüğümüz, öğrenci açısından ulaşım güçlüğü, servis maliyeti gibi sonuçları doğurdu. Bu konuda esas sorunun merkezi yerleştirmeden kaynaklandığı gerçeğinden hareketle, geçmiş tecrübelerden de istifade edilerek ve paydaşların görüşleri alınarak, kalıcı çözümler üretilmeli, çocuklarımızın, gençlerimizin bilgi ve becerilerini baz alan bir sistem kurulmalıdır.”
Rehber öğretmenlerin motivasyonunu bozacak değişikliklerden kaçınılmalıdır
Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği değişiklik tasarısına da değinen Kolukısa, tasarının içeriğinin ve gerçekte neyin hedeflendiğinin bilinmemesinin rehber öğretmenlerin motivasyonunu bozduğunu ifade ederek, “Sendikamız başta olmak üzere, eğitimin paydaşları tarafından dile getirilen eleştiri ve öneriler dikkate alınsaydı, bu vahim durum söz konusu olmayacaktı. Öğretmenlerimizi motive etmeyen, geliştirmeyen değişikliklerden, onları huzursuz eden, endişeye sevk eden açıklamalardan vazgeçilmelidir” dedi.