Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mesut Öner, eğitim kurumları yönetici atama yönetmeliğinin beklentileri karşılayacak şekilde ele alınması gerektiğini belirterek, “Eğitim kurumları yöneticiliğinde kısa süreli ve sürekli değişiklikler, liyakat ve kariyer ekseninde amaca özgü ve sürdürülebilir bir görevlendirme/atama sisteminin kurulamamasına neden olmaktadır. Eğitimde nicel anlamda takdire değer başarılar elde edilmesine rağmen eğitim kurumu yönetimi ve yöneticiliği alanında ayakları yere sağlam basan ve gelecek için güven veren, eğitim reformlarının taşıyıcısı olacak bir eğitim kurumu yöneticiliği hâlâ kurulamamıştır. Bu makama yaraşır yöneticilerin yetiştirilmesi, öğretmenlik ve yöneticilik tecrübelerinin harmanlanması ve eğitim yöneticiliğinin profesyonelleşmesi amacına hizmet edecek bir eğitim kurumu yöneticiliği düzenlemesinin zamanı gelmiş hatta geçmektedir” dedi.
Ankara 8 No’lu Şube ve Karaman Şubesi’nin düzenlediği toplantılarda konuşan Mesut Öner, öğretmenlik mesleğinin daha fazla örselenmemesi için şiddet sorununa bir an önce çözüm bulunması çağrısında bulunarak, “Bu gidişata acilen dur denilmeli, eğitim çalışanlarının, kamu görevlilerinin can güvenliğini sağlayacak yasal düzenleme bir an evvel yapılmalıdır” dedi.
Şiddetin sıradanlaşmasının, kanıksanmasının çok büyük bir toplumsal sorun olduğunu kaydeden Öner, “Şiddet, gündelik hayata sirayet ettiği oranda toplumsal barışı tehdit eden, sosyo-kültürel bünyeyi kemirip çökerten bir olgudur. Bu nedenle, şiddetle topyekûn ve yapısal mücadele hayati önem taşımaktadır. Şiddeti doğuran ortam ve nedenlerle mücadele edilmeli, bu doğrultuda şiddetle mücadelede kamusal seferberlik başlatılmalıdır. Bununla birlikte, acil önlem olarak ivedilikle kamu görevlilerine yönelik şiddetin faillerine etkili ve caydırıcı cezalar verilmeli, şiddetin hiçbir makul gerekçesinin olmadığı, olamayacağı ortaya konulmalı, her canı sıkılanın şiddete başvurmasının önüne geçilmelidir” şeklinde konuştu.
Öner, eğitim kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve eğitim çalışanlarına karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemlerde ve davalarda personelin talebi üzerine bakanlığın hukukî yardımda bulunması noktasında düzenleme yapılmasının elzem olduğunu dile getirdi.
Türkiye’de eğitim kurumu yöneticiliği hakkındaki genel kanaatin, yöneticiliğin bir uzmanlık alanı olmadığı, belli bir süre hizmet etmiş olmanın yöneticilik yapmak için yeterli olduğu yönünde olduğunu; hâlbuki eğitim kurumu yöneticilerinin, kurumlarını huzurlu ve başarılı kılabilecek en kritik aktörler olduğunu vurgulayan Öner, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu yüzden eğitim kurumu yöneticiliği oldukça önemlidir ve önemsenmelidir. Kaliteli eğitim hedefine ulaşmak, sadece eğitim sisteminin, felsefesinin, yönetim süreçlerinin gereklerinin karşılanmasıyla elde edilebilir bir sonuç değildir. Bunun ötesinde, kaliteli eğitim, iyi öğretmen ve nitelikli yönetici ilişkisini ve ikilisini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde ilk eşik aşılamadığı için, ikinci ve asıl eşik bir türlü gerektiği şekilde masaya yatırılamamıştır. Fakat öğretmene ve eğitim kurumu yöneticiliğine/yöneticilerine dair gündemin oluşması için sisteme, felsefeye dair sorunların çözümünü bekleme hatasına da düşmemek gerekiyor. Bu bakış açısıyla ve öğrenci başarısında öğretmenlerden sonra en yüksek etkiye sahip olan faktörün eğitim kurumu yöneticisi olduğu gerçeğinden hareketle; eğitimin yönetimini, okulların yöneticilerini hem dünya uygulamaları hem ülkemizin geçmiş uygulama ve mevzuatları üzerinden kurgulayan sürdürülebilir bir eğitim kurumu yöneticiliği sürecinin inşasının gerektiğine inanıyoruz. Çünkü öğrencilerin ferdî başarısında öğretmenlerin muazzam etkisinin okul geneline yayılması ve daha büyük ölçekte başarıya ulaşılması, lider karakterli eğitim yöneticilerinin görev başında olmasıyla mümkündür.”
Eğitim çalışanlarının mali ve sosyal haklarıyla ilgili çalışmalar yapmakla, kazanımlar üretmekle, ekonomik şartlarının iyileştirilmesini sağlamakla yetinmediklerinin altını çizen Öner, “Sendikacılığımızda, hak ve özgürlük mücadelemizde, çalıştığımız, hizmet ürettiğimiz alanın çerçevesiyle ilgili değerlendirmeler, eleştiriler, öneriler, teklif ve tepkiler üretmek de var. Sendikacılığın sadece üye kaydederek yapılmayacağını, toplu sözleşme imzalamakla sınırlı kalamayacağını, mali ve sosyal hakları artırmanın, çalışma şartlarını insan onuruna, saygın iş anlayışına uygun hâle getirmenin yeterli olmayacağını çok iyi biliyoruz. Bizi biz yapan başka bir husus daha var. Biz bütün mazlumların, mağdurların, ezilenlerin yanındayız” ifadelerini kullandı.