Sayıştay raporlarına yansıyan sınavsız atamalar ve kişiye özgü ilanlar nasıl çözülecek?
Sayıştay 2020 yılına ait kamu kurumlarının denetim raporlarını internet sayfasında kamuoyuna duyurmuştur. Bir grup azgın muhalif bu olumsuzluklardan siyaseti sorumlu tutmaya çalışarak kendince eleştiri yapıyor. Bilinmelidir ki raporlardaki eleştirilerin ve gelecek cezanın muhatabı atanmış bürokratlardır ve bu nedenle de ilgili bürokratlar hesap verecek ve sıkıntıya gireceklerdir. Bu yazımızda raporlardaki olumsuzluklar ve bu olumsuzluklardan nasıl bir ders alınması gerektiğini açıklamaya çalışacağız.
Atamalara ilişkin raporlara yansıyan olumsuzluklar
Eşitlik, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde atama yapılması gereken şube müdürlüğü kadrolarına, bu ilkeler gözetilmeksizin ve mevzuatında belirlenen şartlar dikkate alınmaksızın atamalar gerçekleştirildiği tespit edilmiştir.
Buna göre mevzuat hükümlerine göre asıl olan memurun eşitlik ve liyakat esasları doğrultusunda objektif kriterler dahilinde görevinde yükselebilmesi süreci işletilmesi gerekirken buna uyulmadığı görülmektedir. Üniversitelerdeki müdürlük kadrolarının büyük çoğunluğuna, şube müdürlüğünden daha üst/eşit görev olarak kabul edilen fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterliği görevlerinde bulunanların atandığı tespit edilmiştir. Bu şekilde şube müdürlüğüne atananların tamamı önce yukarıda değinilen ve üst/eşit görev niteliğinde bulunan kadrolara atanmış ve akabinde de kısa süre sonra şube müdürlüğü kadrolarına atamaları gerçekleştirilmiştir.
Böylelikle, kısa süreli atamalarla üst görevlere getirilen kişiler, Yönetmelik'in söz konusu istisna hükmünden yararlanılarak şube müdürlüğü kadrolarına getirilmiş, mevzuatla getirilen eşitlik ve liyakat esası göz ardı edilmiştir.
Bu tür atamalara kamu kurum ve kuruluşlarında sıklıkla karşılaşılmaktadır. Adeta sınavla yükselme istisna sınavsız yükselme asıl haline gelmiştir. Sınavla yapılan yükselmelerde yaşanan sıkıntılarda işin başka bir boyutunu oluşturmaktadır.
Daha önceki yazılarımızda görevde yükselme yönetmeliklerindeki istisnaların önünün kapatılması gerektiğini belirtmiştik. Eğer görevde yükselmelerdeki istisnaların mevzuatla önü kesilmezse bu tür raporlarla sıklıkla karşılaşacağız.
Sayıştay'ın, hazırladığı raporlarda ve kararlarda hülle atama olarak adlandırılan görevde yükselme kapsamındaki kadrolara sınavsız atamaları mercek altına aldığı anlaşılıyor. Bu atamalardaki süreç şu şekilde işlemektedir. Önce görevde yükselme sınavı kapsamı dışındaki kadrolara atama yapılmakta kısa süre sonra da görevde yükselme kapsamındaki kadrolara sınavsız bir şekilde atama yapılarak süreç tamamlanmaktadır.
Mevzuatta sınavsız atamalar için açık kapı olduğu müddetçe bu kapı sürekli olarak zorlanacaktır. Bu nedenle kimseyi ayıplamak doğru değildir. Önemli olan kapıları sonuna kadar kilitlemek ve şeffaflığı ön plana çıkarmaktır.
Düşünsenize bir tarafta müdürlük sınavını kazanmak için gece gündüz demeden emek harcayan ve sınav üstüne sınava girenler diğer tarafta ise tanıdık bildik marifetiyle emek harcamadan ve zahmete katlanmadan dolaylı yollarla sınavsız müdür olanlar. Artık vicdanların kaldıramayacağı bir hale dönüşen sınavsız yükselmelerin sona erme zamanı gelmelidir.
Bu tür yanlışları ortadan kaldırmanın yolunun kamu kurumlarındaki şeffaf uygulamaları arttırmaktan ve mevzuat boşluğunu doldurmaktan geçtiğini ifade etmek isteriz. Yapacağı bir yanlışın yarın gazetelere manşet olacağını bilen bir idareci, yanlışa tevessül etmez diye düşünüyoruz. Elbette yüzünün astarı düşmüşler çıkacaktır ama bunların azınlıkta olduğunu düşünüyoruz.
Üniversitelerde kişiye göre sınav ilanları
Sayıştay tarafından hazırlanan 2020 yılı denetim raporlarında üniversiteler tarafından akademik rekabeti engelleyecek şekilde kişiye özel ilanların giderek yaygınlaştığını görüyoruz. Benzer durumlar 2019 yılı raporlarında da yer almaktaydı. Bu kapsamda, ilk defa Sayıştay tarafından bir üniversitenin kişiye özel ilanları denetim raporunda yer almıştı. İlgili üniversitenin 2019 yılı ilanlarını inceleyen Sayıştay, 195 kadroda belirli bir adayı tarif eden özel şartlara yer verildiğini, kadroların tamamına yalnızca bir kişinin başvurabildiğini ifade etmişti.
2020 yılı denetim raporlarında da bu konuda bulgulara yer verilmiştir. Buna göre Sayıştay tarafından hazırlanan denetim raporlarında, kişiye özel ilanların eleştirildiği görülüyor. Bu kapsamda bir üniversitede 2020 yılı içinde ilan verilen toplam 65 öğretim üyesi kadrosunun yalnızca dördü için sadece iki kişinin, geriye kalan 61'i için ise sadece birer kişi başvuru yapabildiği eleştirilerek öğretim üyesi ilanlarında yer verilen koşulların eşitlik ve liyakat ilkeleri doğrultusunda belirli bir kişiye tekabül etmeyecek şekilde tespit edilmesi gerektiği belirtilmişti. Etik dışı yollarla üniversiteye hoca olan bir kişinin öğrencilere nasıl bir örneklik teşkil edeceğini merak ediyoruz. YÖK tarafından gerekli tedbirler alınmadığı için bu eleştiriler ne ilk olacak ne de son.
Dekan atamalarına yönelik usulsüz işlemler
Sayıştay raporlarında üniversite bünyesindeki dekanlıklara yapılan atamalardaki usulsüzlükler de eleştiri konusu yapılmıştır. Birçok üniversitede benzer durumların yaşanması üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Raporlarda üniversite bünyesinde bulunan bazı fakültelerin dekanlarının atamalarının asaleten yapılmayarak, kanunda belirlenen usule uyulmaksızın vekaleten atandıkları ve bu sebeple üniversite yönetim kurulunun eksik sayı ile toplandığı tespit edilmiştir.
Bu yöntem nedeniyle birçok üniversitede söz konusu vekaleten görevlendirmeler, üniversitelerin talebi üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından asaleten bir görevlendirme gibi yapılmıştır. Örneğin bir üniversitedeki 12 dekanın 10'u bu şekilde atanarak mevzuatın izin vermediği bir atama usulü fiili bir durum haline getirilmiştir. Ayrıca bazı üniversitelerdeki rektörlerin de dekanlıkları vekaleten yürütmesi nedeniyle yukarıda bahsedilen hatalı uygulama ile üniversite yönetim kurulunda rektörlerin birden çok 3 oy hakkı bulunmaktadır.
Sonuç olarak Sayıştay raporlarında üniversitelerdeki adrese teslim sınav ilanları, hülle yoluyla sınavsız görevde yükselmeler ve dekanlıklara yapılan vekaleten atamalar eleştiri konusu yapılmıştır. Daha önceki yazılarımızda da belirtildiği üzere Sayıştay'ın bu konulardaki yaklaşımı giderek sertleşmektedir. Bu nedenle sürecin böyle geldiğini ama bu şekilde devam etmesinin hem ahlaki olmadığını hem de kamu vicdanını rahatsız ettiğini ifade etmemiz gerekmektedir. Sorunun çözümü için Yükseköğretim Kurulu'nun olaylara seyirci kalmak yerine mevzuattaki boşlukları ortadan kaldırmaya yönelik adımları atması gerekmektedir. Özellikle adrese teslim ilanların ortadan kaldırılması için merkezi ilanın kaçınılmaz hale geldiğini belirtmemiz gerekiyor. Son olarak vaziyet vahim ama ümitsiz değil. (Yeni Şafak)