Bakanlık yeni liseye geçiş modelini ilk açıkladığı günlerde 600 “nitelikli” lise var diyordu. Oysa açıklanan listede bulunan sayı 1367.
Aradan geçen 6 ayda “nitelikli” lise sayısı rekor bir artışla 1368’e ulaşmış oldu. Ne oldu, nasıl oldu da sayı bu kadar artış gösterdi bir izahı olacaktır herhalde. Okulları “nitelikli” “niteliksiz” diye ayrıştırmanın yanlış olduğunu söylemiştik. Biz yanılmadık ve haklı çıktık. Okulların listede yer alan okul türlerinin illere göre sayısal dağılımına bakıldığında 33 ilde Anadolu Lisesi olmadığını görmekteyiz. Aralarında Trabzon Ordu gibi büyük şehirlerin bulunduğu diğer iller; Rize Artvin Gümüşhane Bayburt Giresun Tokat Çorum Sinop Karabük Bolu Kastamonu Amasya Iğdır Erzincan Ardahan Tunceli Mardin Kilis Kırşehir Çankırı Çanakkale Kırıkkale Kırklareli Edirne Yalova Yozgat Bilecik Karaman Kütahya Burdur Isparta. İllerin tamamında AİHL yer alırken sınavla öğrenci alan Anadolu Lisesi listeye konulmamıştır. Oysa bu illerde2016-17 MEB istatistiklerine göre bu 33 lde 740 Anadolu Lisesi ile 107 fen ve sosyal bilimler lisesi bulunmaktadır. Kocaeli, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Malatya, Muğla gibi büyük şehirlerde sadece birer tane sınavla öğrenci alacak Anadolu Lise bulunurken, birden fazla AİHL ve meslek lisesi listeye konulmuştur.
Lise ve kontenjan dağılımlarına bakıldığında; Kılavuzda 298 imam hatip lisesi için toplam 28 bin 830; 309 fen lisesi için 34 bin 140; 222 Anadolu lisesi için 34 bin 650; 89 sosyal bilimler lisesi için 9 bin 390; 449 meslek lisesi için 19 bin 230 kontenjan ayrıldı. Yani toplamda 1367 okul için 126 bin 240 kontenjan belirlendi. AİHL kontenjanlarının en yoğun olduğu beş il İstanbul, Ankara, Bursa, Konya, İzmir ve Şanlıurfa İlleridir. Anadolu Liselerinin en çok kontenjana sahip olan beş il İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa illeridir. Meslek liselerinde ise İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ile Kocaeli illeridir. AİHL sayıları ve kontenjanları bazı illerde diğer lise türlerinden çok daha fazladır.
Liselere giriş sınav sonuçları kadar tercihler ve yerleştirmeler de önem kazanmaktadır. Bu geçiş sürecini çok sancılı geçeceğini, öğrenciler tercih haklarını kendi illerinde bulunan okullardan yana kullanma ya da önceliği sıralama da bu okullara vermeleri halinde kendi illerinde yeterli sayıda okul bulunmaması nedeniyle ya başka ilçelerdeki okulları ya da başka illerde bulunan okulları yazmak zorunda kalacaklar. Bu durumda da ister istemez ev kiralamak veya pansiyonda kalmak zorunda kalacaklar. Pansiyonlu okulların sayısının AİHL’de çok olması bu liselerden yana bir avantaj oluşturabilir. Ayrılan kontenjan sayılarında da AİHL’den yana kollama ve koruma duygusuyla hareket edildiğini söylemek mümkün.
Toplam resmi lise sayısının yaklaşık yüzde 20’si sınavla öğrenci alacak okullar için ayrılmış görünüyor. Sınavla öğrenci alacak lise sayısı 1367 olunca sınavsız öğrenci alacak liselere tercih yapacak öğrenciler için adrese yakın okul bulma sayısı oldukça daralmış olmaktadır. Bu koşullarda çemberin olabildiğince genişleyeceği ya da tercih sayısının daraltılacağı olgusu ile karşı karşıya kalınacaktır. Bu durum adrese yakın okulu tercih etme, kimsenin tercih etmediği okula yerleştirilmeyeceği tezlerini çürüten bir sonuç doğuracaktır. Ayrılan kontenjanların dolmaması halinde yedek listeler olacak mı veya nakiller yapılabilecek mi, yapılacaksa nasıl ve hangi ölçütlere göre yapılacaktır sorunu da devam etmektedir.
Yaşananları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde sınav sonuç tayin eden araç olmayı sürdürüyor. Sadece araç olmakla kalmıyor bir turnusol işlevi görmeye, üstelikte okulları daha derinlemesine ayrıştırarak ve kalburun üstünde kalan okul sayısını azaltarak yoluna devam ediyor. Bu yaz döneminin aileler ve çocuklar için oldukça sıcak ve hareketli, tartışmaların ise oldukça hararetli geçeceğini şimdiden söyleyebiliriz. Yine ince toplum mühendisliği ve bu mühendisliğin ardından oluşturulan yönlendirmeli algılar olguların yerini alacak gibi duruyor.
Kaybeden, üzülen mutsuz ve umutsuz olan çocuklarımız olmasın isterdik ancak, öyle olmayacak endişesini güçlendiren çok emareler var. Yapıcı eleştiri ve önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz. Meseleye eğitim biliminin ve diğer bilim alanlarının temel ilkeleri üzerinden bakmak bizi rasyonel olan çözümlere götürecek en doğru yoldur. Bu yoldan ayrılmanın çocuklarımıza, topluma ve ülkeye hiçbir yararının olmadığını eğitim politikalarına yön verenlerde de ön görmektedir diye düşünmek istiyoruz. Söz konusu olan çocuklar ve onların üstün yararı olunca gerisi teferruattır.
Alaaddin Dinçer - Eğitim Ajansı