Milli Eğitim Bakanlığı'na atanan Sayın Prof. Dr. Nabi AVCI'yı kutluyor, yeni görevinde başarılar diliyorum. Son derce onurlu ama bir o kadar da zor bir bakanlık milli eğitim. Zaten AK PARTİ hükümetleri zamanında yani 2011'den bugüne Nabi Bey dördüncü bakan.
Doğrusu AK PARTİ tabanından olsun ya da olmasın Sayın Ömer DİNÇER'in bayrağı devretmiş olması eğitim camiasında menmuniyetle karşılandı. Şüphesiz Ömer Bey de ciddi hizmetler yapma gayretinde oldu. Örneğin yöntem olarak çok iyi idare edememiş olsa sa 4+4+4 değişimi onun bakan olduğu dönemde gerçekleşmiş oldu. Ne varki dile getirdiği "yeni vizyon"" vurgusu ile icraatları örtüşmedi. Bir defa idealist öğretmeni anlayamadı. Nihayet Sayın Başbakanımız nöbet değişimine ihtiyaç duydu; iyi de oldu.
Şimdi Milli Eğitim Bakanı Prof Dr. Nabi AVCI.
Peki ne olu bundan sonra? Bugün en çok bu hususu konuşur oldu öğretmenlerimiz. Hatta arada "Gelen gideni aratmasın." diyenler de olmadı değil. Şaka bir yana yeni dönemin bir öncekine oranla daha iyi olacağı, en azından üskup bakımından ciddi mesafe alınacağı inancı hakim öğretmenlerimizde.
Üslubun ötesinde eğitim politikaları bakımından birşeyler değişebilir mi?
Bir bakanın değişmesiyle aracın yön değiştirmesini beklemek mümkün değil. Zira giden de gelen de aynı hükümetin bakanları. Bu bir gerçeklik olmakla beraber beklenen de bu değil. Evet eğitim alanında önemli yenilikler yapılıyor. Bunlara yenileri de eklenmeli. Ne var ki eğitim gibi toplumun her ferdini ilgilendiren alanda yapılan her önemli yenilik ya da değişim öncesi çok iyi düşünülmeli; tamiri çok zor gelişmelere neden olmamak adına çok hassas olunmalı. Ömer Bey bu hususlarda yeterince özenli davranamadı inancı hakim öğretmenlerde.
Peki yeni Milli Eğitim Bakanı Prof Dr. Nabi AVCI'nın gündeminde öncelikle neler olmalı?
Böylesi zor bir dönemde bu görev için tercih edilmiş olduğu gerçeği; yaşı, birikimi ve vizyonu gözönüne alındığında Sayın Bakan en doğru adımları atacaktır (temennimiz).
Eğitim camiasının meselelerini alanda hisseden ve bir ölçüde bilen biri olarak (eksiklerimiz muhakkak vardır) GÜNDEM'e dair birkaç önerde bulunmak isterim:
1. Yapılacak tüm iş ve işlemlerin temelinde; adalet, liyakat ve samimiyet olmalı.
2. Ekip çalışması önemsenmeli, masada bir konu varsa paydaşların mekul zeminlerde katkı sağlaması bakımından imkan verilmeli.
3. Bakanlık üst yönetimi kısmen de olsa yenilenecekse; alanda (okullar ve taşra) uzun yıllar bulunmuş birikimi olan arkadaşlar değerlendirilmeli. En azından; sınıfın, okulun, öğrencinin, öğretmenin halini yakından bilen ehliyetli eğitim insanlarından danışma kurulu vb. formüllerle olsa bakanımız faydalanmalı.
4. Alına karar ya da yapılan iş ne olursa olsun hadisenin merkezinde öğretmenin olduğu unutulmamalı. İşini değiş iş bilen öğretmen tipi teşvik edilmeli.
5. Hiç bir personel ve özellikle de öğretmen "öteki" sayılmamalı. Üstünlük ya da öne çıkma vesilesi çalışkanlık ve beceri olmalı.
6. Bakanlık üst yönetimi şeffaf, iletişime açık ve yapıcı olmalı (Sayın Dinçer'in; bağış, öğrecilerin sınav öncesi rapor alması hususu ile ilgili izlediği yol bu bakımdan çok yaralayıcı oldu.).
7. Öğretmen, yönetici ve personel atama işlemleri adil işlemler yapılıyor olması bakımından çok önemli. Mülakat ve taktir yetkisi gibi subjektif yollardan ziyade nesnel kriterler tercih edilmeli.
8. Okul yönetcilerinin atanmasında mevcut uygulama fena değil. Performans sistemi,lisansüst eğitim ve kariyer sisteminin artırılacak ağırlığı, veli tercihi gibi ek kriterler düşünülebilir. Ödüller istismar edilmete bu keyif kaçırıyor. Okul yöneticileri için rotasyon iyi bir düşünce olsa da müdürler için beş yılllık süre az. Daha doğrusu beş yıldan sonra veli menmuniyetine bakılarak çalışkan müdüre "yola devam " imkanı verilmeli.Zira beş yılda ancak bir okul kültürü oluşturulabilir, bırakın adam biraz da meyvesini toplayıp, mesleki haz yaşasın. Üstelik düz beş yılda bir değişim pasif müdürlerin arada idare etmesine yol açıyor.
9. Okullar; anket, yazışma, sözde proje vb. hususlardan dolayı büyük sıkıntıda.
10. Okullarda yeterli sayıda ve nitelikli memur bulmak zor. Mdür yardımcılarının çoğu memur konumunda. Hizmetli açığı da unutulmamalı.
11. Bir ilçe düşünün şube müdürü normu üç, şef normu sekiz. Bu yapı ülke genelinde de benzer durumda. O halde sistem bu yönüyle de ele alınmalı değil mi?
12. İl milli eğitim müdürleri hariç tüm yöneticiler (taşrada) sınav temelli bir süreç ile seçilmeli.
13. Sayın Dinçer haftalık ders saatlerini artırdı; iyi de yapmadı. Hele ikili eğitim yapan okullar için hiç iyi olmadı. Öğrenci yorgun. Sosyal etkinlik, dinlenme imkanı yok. Öğretmen için toplantı vb. önemli işler için bile uygun zaman bulmak zor.
14. Ortaöğretimde yeniden yapılanma vizyonu fena değil. Okul türleri azalmalı. Ne var ki beyin diye tanımladığıız öğrenciler için 200-300 arası nitelikli lise korunmalı. Bu okullar için yapılacak sınava girme noktasında kriterler konularak sınava giren öğrenci sayısı azaltılabilir.28 Şubat sürecinde İHL anlamak istemeyenler oldu. Siz; Fen ve AÖL gibi okul kültürü nisbeten gelişmiş, altyapısı olan, öğretmenleri emek emek seçilmiş kurumları anlayın. Anadolu'daki Osman Amca'nın devlet eliyle iyi bir lisede çocuğunu okutma isteği olursa bu imkanı ona çok görmeyin.
Özel okullar tek çözüm haline gelmesin; merdivenaltı derhanecilik öne çıkmasın.
Öte yandan meslek liselerini teşvik etmek adına çok şey yapmak mümkün. Örneğin; 10. sınıftan itibaren 100 TL karşılıksız burs, son iki yıl etkin staj ve sigorta, işletmelerde meslek lisesi mezunu olan çalışmalı vb.
Yönlendirmenin etkinliği bakımında yeterli altyapı ve iklim oluşturulmalı (öğrenci, veli,öğretmen ve güç odakları).
15. Bir biçimde eser üreten öğretmen ve öğrenci özendirilmeli.
16. Mevcut yapıda öğretmen ve çalışan ödüller üzerinden motive edlmekten çok "karışmam ha" yaklaşımına muhatap olur hale geldi. Bu da çözülmeli.
17. Her önemli mevzuat değişimi öncesi; istişare, çalıştay, panel, paydaş ya da ilgili çevrelerden görüş alınmalı, pilot uygulama gibi yol ve yöntemler önemsenmeli. Bu konuda Sayın Nimet BAŞ önemli işler yapmıştı. Örneğin bir yönetmelik değişmeden önce sendikalara gönderiliyordu. Ömer Bey bona benzer birşey Ortaöğerim Kurumları Yönetmeliği için olunca tepki gösterdi; bu doğru değildi.
18. Sosyal ve kültürel faaliyetler; bilgi yarışmaları, şiir ve kompozisyon yarışmaları gibi etkinlikler tarih oldu gibi birşey.
19. İdealist öğretmenin özlük hakları ve çalışma şartlarrı "empati" yapılarak yeniden değerlendirilmeli.
20. Sınav odaklı sitemi eleştirelim ama onu tasviye edeceğiz derken geri dönülmez yıkımlara da yol açmayalım. Özellikle üniversitelere öğrenci seçimi çok önemli. Bu noktada adalet duygusu asla yara almamalı. Bakınız gelişmiş ülkelrde de sınav bir biçimde var. Üstelik lise öncesinde de var. Kriterler konur, yönlendirme iyi yapılır, ara eleman olmanın anlamı artarsa (örneğin sağlık meslek liseleri bu hususta iyidir) mesele kendiliğinden çözüme kavuşur.
Milli Eğitim Bakanlığı çok büyük bir yapı. İnsan unsuru ile meşgul olma gereği var. Meseleler de birikmiş. Çözüm ise mümkün.
Bakış açısı doğru ve niyet iyi olduktan sonra hızla mesafe alınır.
Ancak unutulmasın
Yaşanan sorunların çoğu aşağıda; öğretmen, personel ya da öğrenciden kaynaklanmıyor. Evet bu kesimlerin de eksiklikleri var ama asıl belirleyici unsur merkezde üretilen politikalar. Onlarca yıldır çok doğru işler yapılmış olsa da bir o kadar da eksik ve yanlış var.
Dilerim bundan böyle eğitim adına Ankara'dan esen rüzgar güzelliklere vesile olur.
Dr. Serkan GÜLER