Gözlemlere göre Binali Yıldırım’ın riyasetinde kurulan yeni hükümetin temel misyonu ülkemizin uluslararası ilişkilerini stabilize etmek olacak. Nitekim Hükümet ilk icraatlarını bu yönde ortaya koymaya başladı bile. Bu meyanda Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda terörist saldırı düzenleyen İsrail ile henüz kime yarayacağı tam anlamıyla öngörülemeyen bir anlaşma imzalanırken düşürülen uçakla başlayan Türkiye-Rusya krizi karşılıklı iyi niyet ifadeleriyle sulh yoluna girmiş bulunuyor.
Malum mübarek günlerdeyiz. Her türlü kirden pastan arındığımız ve ucunda mutluluk ışıklarının şavkları görünen bir zaman tünelinden geçiyoruz. Yeterince müstefit olabildik mi diye sormaya gerek var mı? Hep hüsran, hep ziyan.
Piramidin tepelerinde uğultularını hissettiğimiz serin müsamaha rüzgarlarının tabana doğru esmiyor oluşunun nedenini açıklamak mümkün mü?
Bireylerin devletle aynileşmeseler de uyumlu olmaları vatandaşlık görevleridir. Yani birey devlet politikalarıyla çelişmeyen politik değerler üretmek zorundadır. Aksi tutum ve davranışlar anarşizmin tarifi demektir.
Eğitim camiası farklı konumu ve toplum nezdindeki kredileri itibariyle bu konuda halkımıza örnek teşkil edebilecek toplumsal değerler üretebilme kapasitesine haizdiler. Örnek değer üretme hususunda vebalimiz büyüktür. Ancak iç zaviyeden baktığımızda eğitimcilerin karne notlarının pek te iç açıcı olmadığını görüyoruz.
Feyzinden ve bereketinden en üst düzeyde istifade edebileceğimiz bir ay geldi-geçti ama eğitim sendikalarının birbirileri ile ilişkilerini geliştirecek herhangi bir etkinliğe şahit olmadık. Ne iftar daveti, ne sahur bereketi. Herkes kendi dairesinde oyunda oynaşta.
Ramazan fırsatlarının geçip gitmesine üzülmenin manası yok. Giden gitmiş, kaçan kaçmıştır. Asıl olan anı yaşamak ve değerlendirmektir. Sendika başkanlarımızı bayramlaşmaya davet ediyorum. Şerefin büyük hissesi ilk adımı atanındır. En büyük sendikamız, camiamızdaki diğer sendikalara bayramlaşmak için teveccüh ederse hayra vesile olmanın izzetini yaşayacaktır.
Her gün yeni yeni acılar yaşıyoruz. Neredeyse musab olmadığımız devahi kalmadı. İnsanın içinde Üstad Akif gibi haykırası geliyor. Yazımızı bir ayet meali ve Mehmet Akif Ersoy’un o ayetten mülhem muhalled şiiriyle hitama erdirelim.
Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı?
|