Milli Eğitim Bakanlığında, son günlerde yaşanan şube müdürlüğü ataması/görevlendirmesi ile ilgili tartışmalar sürerken, Sağlık Bakanlığında “araştırmacı” olarak görev yapan bir okurdan elektronik posta aldım.
Elektronik postayı dikkatle okudum.
Açıkçası, MEB’deki kadrolaşmanın, diğer Bakanlıklarda yaşanmadığını ya da MEB’deki kadar kamuoyunun gözü önünde cereyan etmediğini düşünüyordum.
Ama yanılmışım.
Aynı adaletsiz uygulamaların Sağlık Bakanlığında da, yaşandığını öğrendim.
Değerli okura teşekkür ederek gönderdiği iletiyi olduğu gibi aşağıya alıyorum.
“Sağlık Bakanlığı 2 Kasım 2011 tarihinde yayınlanan 663 sayılı KHK ile Bakanlık merkezi ile İl Sağlık Müdürlüklerindeki tüm kadrolu şube müdürlerini araştırmacı kadrosuna atamıştır. Hem de ücretlerde % 30’a varan kayıplar yaşatmıştır.
Şimdi Sağlık Bakanlığına şu soruları sormak gerekiyor;
1- Yaklaşık 1 yıl önce 2000 civarındaki şube müdürleri araştırmacı kadrosuna mali kayıplarla birlikte ataması yapılmış olup boşalan bu kadrolara da Bakanlıkça 1 yıllığına görevlendirme yoluyla şube müdürü atamayı hangi mevzuata ve vicdana sığdırıyorlar?
2- 11 yıldır iktidarsınız. O zaman Görevde Yükselme Yönetmeliğini niçin iptal etmediniz veya kafanıza uymayan kısımlarını neden değiştirmediniz?
3- Verilen hakkı alırken maddi anlamda % 30’luk kayıp yaparak çocuklarımızın hakkına nasıl el uzattınız? Sizin felsefenizden biri de kul hakkını korumak değil mi? Bu nasıl kul hakkını gözetmek?
4- Maaşları dondurdunuz. Emsal araştırmacılar bizlerin aldığı maaşı yakalayıncaya kadar maaşlarımıza son 1 yıldır zam yapılmadı. Bundan sonrada uzun yıllar yapılmayacağa benziyor. Hangi araştırmacının maaşına? Çünkü kamuda hiç kimse göreve araştırmacı kadrosuyla başlamıyor. Böyle bir kadro yok. Varsayalım ki var, acaba onlarda bizim gibi 2 yazılı, 2 sözlü olmak üzere 4 kez sınava girerek ayrıca bu konuda eğitim alarak mı araştırmacı oldular da bu yüzden bizlerin emsali oluyorlar?
5- Konu, 8 ay önce gerek ana muhalefet partisinin gerekse yerel idare mahkemelerince Anayasa Mahkemesine dava açılarak yansıdığı halde mahkeme acaba neden karar veremiyor? Konuyu gündemine bir türlü alamıyor?
6- Yoksa mağdur olan 2000 civarındaki yöneticilerin hepsi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açıp, ülkeyi küçük düşürmediği, tazminata mahkûm ettirmediği için mi bunlar yapılıyor?”
Kadrolu şube müdürlerini bir gecede araştırmacı yap, maaşlarını % 30 oranında düşür, boşalan kadrolara, atanma şartları tutmayanları geçici görevlendirme yoluyla ata ve bu icraatlar ortadayken, adaletten söz et.
Bütün bu yaşananların yanında konu, Anayasa Mahkemesi ve İdare Mahkemelerine yansıdığı halde, uzun süredir bir karar çıkmaması da düşündürücü bir durum!
Yüksek Mahkemelerin, kişilerin mağduriyet yaşadıkları bu konuda ivedilikle karar vermesi ve aileleri ile birlikte mağdur olan “şube müdürlerinin” haklarını teslim etmesi gerektiği ayan-beyan ortadayken, sürecin uzaması, çok çeşitli soruları da akıllara getirmiyor değil.
Konunun bir an önce çözülmesi, büyük bir kitleyi memnun edecek, en azından kırgınlıkların giderilmesine vesile olacaktır.
Mahkeme yoluyla da olsa!