Irak’ın kuzeyinde gerçekleşen sözde referandum günlerdir hem iç siyasetin hem de bölge ve dünya siyasetinin gündeminde.
Barzani, tüm önleme girişimlerine rağmen referandumu yaptı.
Referandumla kurulmaya çalışılan Kürt devleti aslında haberimizin olmadığı ya da öngörülemeyen bir şey de değildi.
Sadece malumun ilanı.
Biliyoruz ki Amerika’nın Saddam Hüseyin’in diktatör yönetim tarzını değiştirmek, Irak’ta yaşayan insanlara demokrasi getirmek ve bir türlü bulunamayan nükleer silahları yok etmek için Irak’a yaptığı askeri hareketin bir hedefi de Kürt devletiydi.
Bölgedeki zengin petrol ve doğalgaz kaynakları, kaynakların kullanımından elde edilecek rantı kimlerin paylaşacağı buna ilişkin verilen güvenceler yaşanan süreçte Barzani’nin en kuvvetli dayanağı olmuştur.
Muhtemelen bölgedeki zenginliği paylaşma konusunda kimlerle antlaştıysa onlar da referandum konusunda kendisine destek vermeyi garanti etmiştir.
Şimdilik sadece İsrail bunu alenen ilan etti. Barzani sadece İsrail’in desteğiyle bu işe girişecek kadar da sabırsız değil. Önümüzde ki günler de sorumuzun yanıtına ilişkin ipuçlarını görebiliriz.
Asıl olan şu:
Birileri Kürt devletini kurmak istiyor. Kurmak istedikleri devletin sınırları da sadece Irak’ın kuzeyiyle de sınırlı değil.
Harita çok büyük.
Buna mukabil biz de çok güçlüyüz. Gerçekleştirilmek istenen projeye de mukavemet gösteriyoruz. Devlet her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesap ediyor muhakkak. Artısı eksisi. Getirisi götürüsü.
Lakin bölgede Kürt devleti kurmak isteyenler ve buna inananlar yanılıyor. Kurulacak devleti sadece siyaset üzerine düşünüyorlar. Kürtleri de; bu kirli, kanlı, hileli ve fitne dolu işe alet etmeye çalışıyorlar.
Süreci Nurettin Topçu hoca üzerinden okumaya çalışırsak;
Hoca, “Yarınki Türkiye” adlı eserinde: “Bu mukaddes cihadın siyaset cephesinde yapılacağını zannedenler, yakın tarihimizde birkaç defa yanıldıklarını gördüler. Cihadımız fikir ve ruh cephesinde, ahlak ve iman cephesinde yapılacaktır.” Diyor.
Buradan hareketle: Barzani’ye sorularımızı sıralayalım.
Kendince mukaddes gördüğün, bin yıllık özlemim dediğin Kürt devletini kurunca davan ne olacak?
Ortadoğu akan mazlumların kanının sebebi olan İsrail’e one minute diyebilecek misin?
Dünyanın her köşesinde varlığını hissettiren, her zaman zalimin yanında taraf olan adaletsiz dünya siyasetine dünya beşten büyüktür diyebilecek misin?
Irak’ta, Suriye’de, Arakan’da akan kana üzülecek misin?
Yetim çocukların gözyaşlarına ortak olabilecek misin?
Ruh cephen de kimlerle birlikte olacaksın?
Bölgenin en adaletli devleti olmuş Osmanlının sahip olduğu ruh köklerini içinde taşıyor musun?
Yoksa Rahmetli Necmettin Erbakan Hoca’nın söylemiyle kurmak istediğin devlet yavru İsrail mi olacak?
Referandum kutlamalarında ki İsrail bayrakları taşıyanlar bunun bir kanıtı mı?
Ahlak cephen de neler var?
Vatandaşı olduğun devlet işgal edilirken, seninle aynı ülkenin vatandaşı olan insanlar öldürülürken, kadınlarına tecavüz edilirken sırf devletim olsun düşüncesiyle bunları görmezden gelmen, olayın sorumlularına ilişkin tek bir cümle sarf etmemen hangi ahlak ilkesiyle bağdaşır?
İman cephen de neleri barındırıyor sun?
Bunu hiç bilmiyoruz?
Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtlerin çoğunluğunun iman ettiğine sen de iman ediyor musun?
Görüldüğü üzere sorular ardı ardına. Fırsatımız olsa da bu soruları sana gözünün içine bakarak sorabilsek? Verdiğin yanıtları da referandum da evet diyenlere bir dinletebilsek.
Türk devleti seni yıllardır kolluyor. Sana her derde düştüğünde kucak açıyor. Bin yıllık geleneğe sahip bu devlet gün gelip kendisine sırt çevireceğini bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Besle kargayı oysun gözünü sözünü bu millet, bu devlet tecrübesiyle sabit kılmıştır ve hiç yanılmamıştır.
Lakin yanılan sen olacaksın.
Arkandakiler yanıldıklarının, siyasetle masa başında kurdukları devletlerin uzun ömürlü olmayacaklarını zaten biliyor. Bu gerçeği Libya, Fas, Cezayir, Mısır, Suriye ve Irak örneklerinde olduğu gibi yakın tarihte gördüler. Bu toprakların devletlerinin mayasında dava, ruh, ahlak ve iman olmayınca halkıyla örtüşmüyor.
İnsanını bu maya üzerine yaşatmadığından insanı yaşat ki devlet yaşasın düsturunca kendisi de fazlaca yaşamıyor.
Seni bekleyen sonun tasviri kısaca bu.
Yarın arkandakiler bölgeden çekilince tek dayanağın yine biz olacağız.
Onun için zaman geçip, iş işten geçmeden aklıselimle hareket etmek lazım. Geldiğimiz süreçte sadece Kürtlerin değil bölge de yaşayan tüm Sünni inanışa mensup milletlerin şu gerçek üzerinde ittifak etmesi lazım.
Tek millet, hepimiz tek milletiz. Çünkü aynı ümmetteniz.
Tek bayrak, hepimizin bayrağı bir. Sancağı bir. Bu bayrak ki gölgesinde herkese yer var. Huzur var.
Tek devlet, bu devlet hepimizin. Bu devletten başka mazlumun yanında olan, onun hayır duasını alan başkaca bir devlet yok.
Tek vatan, tüm İslam coğrafyası hepimizin vatanı zaten. Yüz yıl önce vatan Yemen’di. Hicaz’dı. Şam’dı. Halep’ti. Musul’du. Şimdi paylaşamadığımız beldeler İslam beldeleriydi ve hepimizindi.
Kısacası fikrimiz, davamız, ahlakımız ve imanımız birken uygulayacağımız siyasette de bir olmalıyız. En doğru siyaset: Türkiye’nin siyaseti. Sadece Türkiye’nin değil bölgedeki tüm insanların geleceği bu siyasetin başarılı olmasına bağlı. Aynı; Cerablus ve El Bab örneklerinde bir fiil görüldüğü üzere. Bayrağımızın olduğu her yerde herkese yer var. Huzur var.