Kautsky’e gönderdiği bir mektubunda Engels, “İngiliz işçi sınıfı ne yapıyor diye soruyorsun bana. İngiliz işçi sınıfı sömürgelerden gelenlerden payını almaya devam ediyor” diye yazar.
Enternasyonalist dayanışma içinde olduklarını zannettikleri solcu sendikalar, Almanya’nın finanse ettiği vakıflarla iş birliği yapmaktadır. Sol eğilimli sendikalar, Almanya’nın fonladığı bazı vakıflar tarafından finanse ediliyor. Belli kültürel ve sosyal yakınlaşma içinde bu ilişki normal de karşılanabilir. Ancak yaşananlarda iyi niyetli olmayan, yanlış, anormal bir durum var. Açıklayalım: Ülkemizdeki sol örgütlerin önemli bir kısmı, bu vakıflarla ortak çalışmalar yapmaktadır. “Küresel saldırılara karşı küresel direniş” sloganı dillerine pelesenk olmuştur. Son yüzyılda dünyadaki çok yüzlü sözde sendikal mücadele, emperyalist politikalara karşı irtifa kaybetti. Dünya Bankası ve IMF’nin artık sendikaları kendileri için bir engel görmüyor olmaları, onlardaki ciddi ideolojik kayma ve savrulmanın sonucudur.
Emperyalizmin sözde ‘barış gönüllüleri’ gerçekte kurnazlıkta uzmanlaşmış toplum mühendisleri olan elemanlarının, tarihimizi ve toplumsal yapımızı çoğu aydınımızdan çok daha iyi okuyup araştırdıklarını söylemek abartılı değildir. En zor şartlarda bile bağımsızlığından vazgeçmeyen, onur ve şerefi için ölüme gülerek giden bir milletin/ümmetin müntesipleriyiz. Stratejilerini, farkında oldukları bu benlik ve kimlik karakteristiğimiz üzerinden inşa eden emperyalistler, zihin vurguncusu toplum mühendisleri marifetiyle propaganda ağlarını İslam coğrafyasındaki sözde sendika ve sivil toplum örgütleri üzerinde ördüler.
Millî kimliğimizi dejenere etmeyi amaçlayan projelere destek için para musluklarını sonuna kadar açtılar. Projeler onların dümen suyuna giren sendika ve sivil toplum örgütlerine para akıtma gerekçesi edildi. Yani bu sivil toplum örgütlerine ve sendikalara proje adı altında paralar akıttılar. Bu yolla toplum dönüştürülmek istendi, istenmektedir. Bu sivil toplum örgütleri toplumu dönüştürmenin aracı kurumu olmanın da ötesinde kendilerini besleyenlere içeriden her türlü bilgiyi taşıdılar. Kurgunun bir parçası olarak ülkeleri aleyhine yalan bilgi üretmeyi ihmal etmedikleri gibi beşinci kol faaliyetlerine de giriştiler. Fiilî müdahale ile ele geçiremedikleri coğrafyamızı propaganda, casusluk, sabotaj ya da terör yoluyla manevî çöküntüye maruz bırakarak müdahaleye açık hale getirme gayreti içinde oldular. Bunu sadece Anadolu’da değil, tüm mazlum, mağdur coğrafyalarda da hayata geçirmeye çalıştılar.
Aralık 2015’te Moritanya’yı ziyaretimizde sendikacı bir dostumuzun anlattıkları, bu toplum mühendislerinin beşinci kol faaliyetleriyle hedef aldıkları toplumun genleriyle nasıl oynadıklarını ortaya koyması bakımından ilginçti. ‘Brüksel’de bir sendika eğitilmek üzere bizden 5 kadın ve 5 erkek eğitimci istedi. Bu kişilere üç aylığına LGBT hakları için eğitim vereceklerini, ülkelerine döndüklerinde LGBT haklarını savunan kişiler olmalarını istediler. Bunun karşılığında bize ciddi anlamda ekonomik destek vereceklerini ifade ettiler.’ Sendikacı dostumuz, bunun üzerine ‘inancıma göre insanların ya erkek ya da kadın olduğunu, üçüncü bir cinsiyetin olmadığını’ söyleyerek bu talebi protesto ettiğini, ardından toplantıyı terk edip ülkesine döndüğünü ifade etti. Benzer hikâyeyi Burkina Faso’daki sendikacı dostlarımızdan da dinlemiştim.
Yine başka bir ülkede bir sendikacı anlatıyor: “Temmuz 2015’te Kanada’da 170 ülkeden 400 sendika ve 1500’ün üzerinde sendikacının katıldığı uluslararası eğitim sendikalarının genel kurulunda, Türkiye’den katılan bir sendikacı ülkenizi genel kurula şikâyet ederek, ‘Türkiye’nin doğusunda haklarını arayan üye öğretmenlerimiz öldürülüyor, saldırıya uğruyor veya gözaltına alınıyor’ dedi. Polis ve askerlerin okulları işgal etmeleri sebebiyle çocukların öğrenimlerine devam edemediğini söyledi. Hükûmet ile katliam yapan (Suruç katliamını kastederek) IŞİD arasında bağlantı olduğu iddialarının uzun zamandır hem uluslararası kamuoyu hem de ülkeniz kamuoyu tarafından dile getirildiğini söyledi. Türkiye’den gelen biri olarak konuşan bu sendikacı, daha sonra tüm sendikaları Türkiye hükûmetini ve Cumhurbaşkanını protesto etmeye çağırdı. ‘Genel kurulun sonucunu beklemeyeceklerini’ de belirterek, ‘Türkiye’ye dönüp üyelerinin hukuki savunmalarını yapacaklarını’ ifade etti. Bunun üzerine ben dahil genel kurula katılan tüm delegasyon bu sendika temsilcisini ayakta alkışladık.”
Biz de bu sendikacıya Türkiye’deki gerçekleri anlatınca, kendisinin ne kadar hayıflandığını anlatamam. Türkiye’den uluslararası toplantılara katılan bu tıynetteki sendikacıların ülkemiz aleyhine ürettikleri kirli algının oluşturduğu tahribatın boyutunu varın siz hesap edin. Sadece 170 ülkeden 30 milyonun üzerinde üyesi olan 400 sendikanın üst düzey yöneticisinin katıldığı bir genel kuruldaki tahribat bu. Varlığını Türkiye’ye karşı olmakla anlamlandıran merkezlerin programladığı yüzlerce medya organı, yazar, sivil toplum örgütü, vakıf, dernek ve siyasi oluşum var. Her biri paylarına düşen görevlerle kötülüğe ve kötülemeye devam etmektedir.
ITUC ve Eğitim Enternasyonal gibi bazı uluslararası kuruluşlar ve bazı sendikalar, gerçek olup olmadığını araştırmadan tek kaynaktan aldıkları ve gerçeği yansıtmayan bilgilere dayanarak, kendilerince Türkiye’ye ayar vermeye çalışıyorlar. Buna Truva atı mı dersiniz yoksa beşinci kol faaliyeti mi, orasını bilemem. Ama maalesef ülke olarak bu kirli propagandaya karşı henüz ciddi, etkin önlem aldığımızı söyleyemeyiz.
Sendika olarak son bir buçuk yıl içinde, her zaman olduğu gibi ülke ve millet hassasiyetimiz ekseninde yaptığımız yoğun çalışmalar meyvesini vermeye başladı. 25. kuruluş yıl dönümü etkinliklerimize 41 ülkeden 51 sendika katıldı. Yurt dışından iş birliği protokolü imzaladığımız sendika sayısı 47 oldu.
Yalan yanlış bilgilerle yurt dışında ülkemiz hakkında kirli algı oluşturanların gün yüzüne çıkardığımız gerçek yüzlerini sendikacı dostlarımızla daha fazla paylaşacağız. Karşılıklı tecrübe paylaşımlarıyla yoğunlaşarak süren yurt dışı çalışmalarımızla uluslararası sendikal dayanışma daha da gelişecektir, gelişmektedir. Devam eden çabalarımız ve bunun sonucunda yaşanan gelişmeler, uluslararası emperyalist güçler adına beşinci kol faaliyeti yürütenleri uluslararası arenada da yalnızlaştıracaktır.
Ramazan Çakırcı
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı