Padişahlığı geri istiyoruz!

Osmanlı Hanedanı sürülmese, Sultan ve ailesi Türkiye'de yaşamayı sürdürse, Cumhuriyet ilân edilmese, İstanbul hâlâ pâyitaht olsaydı...

Padişahlığı geri istediğimiz falan yok tabii.

İngiltere prensinin düğününü görünce aklıma geldi sadece. Zihin jimastiği yapayım dedim.

Acaba Osmanlı Hanedanı sürülmeseydi, Sultan ve ailesi Türkiye'de yaşamayı sürdürseydi, 1923'te Cumhuriyet ilân edilmeseydi, İstanbul hâlâ pâyitaht olsaydı...

Ne olurdu?

Bir defa kesinlikle öyle saltanat rejimi falan olmazdık.

Demokrasimiz şimdikinden geri olmazdı.

İngiltere'nin, İsveç'in, İspanya'nın 21inci yüzyılda birer krallık olduğunu düşündüm. Suriye'nin, İran'ın ise cumhuriyet...

Demek ki özgür ve demokratik bir toplum olmak için illâki cumhuriyet olmak gerekmiyordu.

                                               ***

İngiltere'de, İsveç'te, İspanya'da kralın, kraliçenin ülke yönetimi üzerinde hiçbir yetkisi yok. Sadece 'sembolik' anlamları var. Ülkeyi serbest seçimlerle gelmiş politikacılar yönetiyorlar, seçim kaybedince de şapkalarını alıp gidiyorlar.

Bizde padişahlar daha 19'uncu asrın ortalarında kudretlerini kaybetmişlerdi. Belki II. Mahmut'tan sonra. Osmanlı'nın kaderini çizen adamlar Abdülazizler, Abdülmecitler değil, Mustafa Reşit paşalar, Âlî Paşalar, Mithat Paşalar'dı. İmparatorluğu Saray değil Bâbıâlî, yani anlı şanlı bürokrasi yönetmeye başlamıştı. Abdülhamit dönemi, padişahın bürokrasiyi kontrol etmeye çalıştığı geçici bir dönem oldu. Sonra gelen Sultan Reşat'ın, Enver Paşa'dan deli gibi korktuğu söylenir.

Hele İstiklâl Harbi'nden sonra, padişahın ne kadar gücü olabilirdi ki! 'Tasını tarağını topla, çek git memleketten! Seni bir daha buralarda görürsem bacaklarını kırarım!' muâmelesi karşısında sesi sadâsı çıkmayan Sultan Vahdettin, Halîfe Abdülmecit ateş olsa cirmi kadar yer yakardı.

Cumhuriyet, Atatürk'ün halkımıza armağan ettiği birşey değildi. Mustafa Kemal'in temsil ettiği halk çocukları, 100 senedir, soya sopa dayanan idareyi artık hazmedemeyecek kadar palazlanıyorlardı zaten.

Demokrasiye de İsmet Paşa'nın 'Halkıma nasıl bir armağan vereyim?' diye düşünüp taşınıp bizlere lütufta bulunması sayesinde geçmiş değiliz. Topraklarımızda fokur fokur kaynayan muhalefet hareketleri bastırılamaz olduğundan, tek parti diktatoryası sürdürülemez hale geldiğinden ve nihayet Batı kampı içinde bulunmayı tercih ettiğimizden (veya buna mecbur olduğumuzdan) demokrasiye geçtik.

                                               ***

29 Ekim 1923'te cumhuriyet ilân edilmeseydi, bunun yerine Ankara'daki TBMM padişaha bağlılık yemini etseydi...

İnkılâplar yine yapılacaktı.

Çok partili demokrasiye yine geçilecekti.

Seçimle gelen başbakanlar ülkeyi yönetecekti.

2009'da ölen Sultan Ertuğrul Osman'ın yerine Sultan Osman Bayezid padişâh- rûy i zemin ve halife-i İslâm olacaktı.

Ama laikliğe karşı mücadele vermeyi bırakın, daha sağlam bir laikliğin oturmasına hizmet edeceklerdi. Türkiye'yi İran'a veya Suudî Arabistan'a çevirmek, resimde de görüldüğü gibi, akıllarının ucundan bile geçmeyecekti.

1 Mayıs'ta Osman Bayezid, emekçi halkımızın alın terine övgüler düzen bir mesaj yayınlayacaktı.

19 Mayıs'ta Hanedan'ın genç üyelerinden biri, stadyum gösterilerine öncülük edecekti.

12 Haziran seçimlerinden sonra oluşan parlamentonun açılışını Osman Bayezid yapacak, Türk demokrasisini ballandıra ballandıra bitiremeyen bir nutuk irad edecekti.

30 Ağustos'ta tank tüfek gösterilerini Padişah, Genel Kurmay Başkanı ile omuz omuza seyredip İstiklâl Harbi kahramanlarını ve Türk Ordusu'nu göklere çıkaran bir konuşma yapacaktı.

Dînî bayramlarda prensesler sarayın balkonuna çıkıp el sallayacaklardı.

Şimdi 87 yaşında olan, ABD silahlı kuvvetlerinde subaylık yapmış, New York'ta türlü dillerde neşriyatı muhtevî bir koleksiyonuyla hizmet veren bir kütüphaneden mütekait Osman Bayezid hiç evlenmedi. Ama padişahlık sürseydi herhalde bekâr kalamayacaktı ve onun çocuklarının, torunlarının Çırağan Sarayı'nda yapılan düğünlerini aylarca konuşacaktık.

Küçük şehzadelerin sünnet merasimlerinde Eyüp Sultan ana baba gününe dönecek, ahaliye pilav dağıtılacaktı.

Hanedanın kızları ve gelinleri şıklıklarıyla göz kamaştıracak; Rahşan Ecevit, Nazmiye Demirel, Semra Sezer gibi hanımefendiler de onlardan moda dersi alacaklardı.

Eh, her ailenin yaramaz çocukları olur; Reina ve Leila çıkışı manken kızlarla görüntülenen şehzadeler, Valide Sultan'ın başını ağrıtacaklardı.

Eda Taşpınar gibi Ege'yi mesken tutup alınan her türlü tedbire rağmen arada bir bikinisiyle görüntülenen bir Osmanlı kızı da çıkacaktı elbette. Paparazziler 'âlî frikik' peşinde koşup duracaklardı zaten.

Osmanlı Sülâlesi'nin sanatseverliğini biliyoruz. III. Selim gibi, Seyfettin Osmanoğlu gibi bestekârlar, Halife Abdülmecit gibi ressamlar çıkarmış bir aile. Tahtta kalsalardı Osmanoğulları da, meselâ Nejat Eczacıbaşı gibi, festivaller düzenleyecekler, konserler tertip edecekler, büyük sergilere ön ayak olacaklardı.

Yine de cumhuriyet çok yaşasın!

Dr. Oğuz Tan - Haber 7
oguztan@mcaturk.com 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

KAMU PERSONELİ Haberleri