Oradaydım... MEB'in öğretmen katlini gördüm

İki hafta önce değinmiştim. Soru şuydu: “Güçlüler suçlu olsa bile bedeli güçsüzler öder ya... MEB'in müfredatı da mı bu kurala göre işliyor?”

Eh, ne de olsa yaşken MEB tedrisatından geçip evriliyorduk. Yeni neslin emanet edildiği öğretmenler de onlara emanetti. Zincirin en başı, sonunu haber verecekti. Onun için MEB'in ahlaki müfredatı ve vicdani ayarı benzer onca bürokratik kurumdan daha özel, daha hayati olmalıydı.
O soruyu doğuran konu şuydu: Hüseyin Çelik görevi devrederken “MEB'i otomatik pilota bağladık... İşler tıkır tıkır yürür”diyecek kadar iddialıydı ya. Pilot varken bile rotanın nereye çıktığını bilsek de az bir ihtimal de olsa bunun iyiye işaret olmasını diledik. Gerçi Çelik bu kadar iddialıydı ama otomatik pilotun yanına bir de Bakan atandı, birlikte eğitimimizi en millisinden uçursunlar diye.
Eyvallah.
Derken aradan onca zaman geçti, yeni Bakan'ı, beş bin sözleşmeli öğretmen beklerken sadece 6'sını eş durumundan özel emirle Ankara'ya alması ile 'iş üstünde' gördük.
Bu arada otomatik pilot özellikle Ankara'da kamikazeye bağlanmış durumda. Enkaz altında kalanlarsa, öğretmenler.
Nasıl mı? Ankara'daki 2009 müdür yardımcılığı atamaları MEM'in istim arkadan gelsin keyfi tavrının karşılığını yargı tokadı olarak aldı. Zamanında atama yapmayan, yanlışı yargıdan dönen Ankara MEM ama hayatı felç olanlar tek suçları MEB'in duyurularına göre sınava girip müdür yardımcısı olarak atanıp yeni hayatlarını buna göre kuran ama MEB'in pardonuyla altı ay öncesine dönmeye zorlanan öğretmenler.
Balyozlarla, siyasi kavgalarla, horoz dövüşleriyle fazlasıyla meşgul gündem için lüks belki ama MEB mağduru öğretmenler örgütlendiler ve belli bir süredir sessiz sedasız hak arama mücadelesini sürdürüyorlar. Sessiz sedasız dediysem, sesleri çıkmadığı için değil, duyulmadığı için. Hak aramada satarı olan tek konu TEKEL direnişi bu aralar. Ne sendikalar, ne gün aşırı kapısını aşındırdıkları MEB idarecileri ne de basın yan dönüp bakmıyor bu mücadeleye.
Cumartesi günü toplanıp açmazı nasıl aşacaklarını tartıştı mağdurlar. Oradaydım. Nasıl bir sahipsizlik duygusu hakimdi salonda, MEB nasıl da düşman etmişti kendine çalışanlarını, görmeliydiniz. İl Milli Eğitim idarecilerinin dalga geçer tavrı, çocuk avutur gibi işi süründürmesi, gerektiğinde hükümete posta koyan sendikaların yerel bir idareye söz geçiremeyecek kadar işin dışında kalışı nasıl bilemişti hepsini, görseydiniz siz de irkilirdiniz. Ankara MEM'in kapılarının Kafka'nın romanlarına taş çıkartırcasına aşılmaz bürokratik duvarlar oluşturduğunu onlardan dinlemeliydiniz.
Kaosun arkasında Eğitim Bir-Sen mi var?
Bu mağduriyeti yaratan davayı açan öğretmenin arkasında, hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir-Sen'in olduğu her geçen gün daha yüksek sesle dile getirilen bir iddia. Denen o ki; bir feragat başvurusuyla bu kaosu bitirecek davacı öğretmen yukarıdan birilerine sormadan böyle bir kararı verecek durumda değil. Ve yukarıdan birileri zaten bu atamaların iptalinde bizzat devrede. O yüzden kendi mağdur üyelerini bile gözden çıkaracak kadar kararlı ve devreye girmiyor. Doğruysa, gerçekten vahim!
Ve bu arada; sadece bir soru: Acaba Ankara'da yaşayan Bakan Çubukçu bakanlığında ve şehrinde olan bu kaostan haberdar mı?
Ersin TOKGÖZ (Radikal)

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

MEB PERSONEL Haberleri