Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer Dinçer, “Mesleki Eğitimin, Özel Öğretimin ve Eğitimin Geleceği” konulu toplantıda eğitim temsilcileri ile bir araya geldi. İTO’nun Eminönü’ndeki merkez binasında EYUDER’inde içinde bulunduğu kırka yakın STK’nın oluşturduğu Eğitim Platformuna ilgi büyüktü. Bakan DİNÇER “TBMM’nin kabul ettiği kanunun içeriği hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum” diyerek son günlerin tartışmalı konularına açıklık getirdi.
1) Zorunlu eğitimin süresi 12 yıla çıkarılıyor. Buna niçin ihtiyaç duydunuz derseniz, açıklayayım.
“Tüm dünyada rekabet, eğitilmiş bireyler üzerinden yapılıyor. İyi yetişmiş, girişimci yeteneklere sahip ve özgür düşünen bireyler bir toplumu ileri götürebilirler. Eğer bir toplumda geri kalmışlık, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği varsa orada eğitim sorunu vardır. Şu dünyada kim bende varım diyorsa, eğitimle var olacaktır. Bizimle gelişmiş ülkeler arasındaki eğitim boşluğuna “stratejik açıklık” diyorum. İleri ülkelerle kıyaslandığımız zaman seviyemizin orta 2’den terk olduğunu geriyorum. Japonya ve Kore gibi ülkeler gelecek nesillerin %100’ünü üniversite mezunu yapmayı düşünürken, bizim eğitim seviyemiz onların çok gerisinde kalıyor. Türk toplumunun eğitim seviyesinin geliştirilmesi için 12 yıllık eğitim zorunludur diyoruz.”
2) Eğitimin kademeli hale getirilmesi.
Dünya’nın hiçbir yerinde 12 yıllık kesintisiz bir eğitim yok. 8 yıllık kesintisiz eğitim ise sadece bir ülkede var. Eğitime tek tip insan yetiştirme ideolojisiyle yaklaşamayız. Son şuranın kararlarını itibara alarak 12 yıllık eğitimi kesintili yani kademeli eğitim haline getirdik. 4+4+4 yaptık. 2. dörtten itibaren seçimli ders uygulaması olacak. Çeşitlendirilmiş-seçilmiş ders uygulaması ile Kuran-ı Kerim, Siyer gibi dersleri okullarımızda okutacağız. Böylelikle bu milletin uzun yıllardır özlemle bekledikleri bir hayalde gerçekleşmiş olacak. Seçmeli dersler milli eğitim sistemine esneklik ve demokrasi getirecek.
Mesleki eğitimi ve mesleki tercihleri lisede yapmayı düşünüyoruz. Almanya mesleki eğitim sahasında örnek alınması gereken bir ülke olmaktan çıktı. Mesleki eğitimle ilgili geniş bir çalışma başlattık. 8 yıllık kesintisiz eğitim, mesleki eğitime ciddi bir darbe vurmuştu, piyasadan silmişti. Uygulayacağımız özel bir teşvikle mesleki eğitimi organize sanayi bölgelerine, sanayi odalarına ve iş adamları örgütlerine bırakmak istiyoruz. Mesleki eğitim sanayi bölgelerine yakın olmalı.
Türkiye’nin mesleki eğitiminin piyasa ihtiyaçlarına cevap vermeyen bir algısı bulunduğunu ve bu algıya tümüyle katılmadığını belirten Dinçer algının çeşitli sebeplerinin de olduğunu belirtti.
Mesleki eğitiminin piyasa ihtiyaçlarına uygun hale getirmek için özel teşvik geliştirdiklerini ve meclisten gecen kanunda yeni bir tartışma ortamı oluşmaması için koymadıklarını belirtti.
Mesleki eğitimi sanayi bölgelerinde kurmayı ve mesleki eğitiminde atölye açmak yerine sanayiye yakın kurulan okulların uygulama ve pratik eğitimlerini sanayide yapacaklarını ve bunun için meslek eğitiminde öğrenci başına planlanan özel teşvik geliştirdiklerini belirtti.
Fatih Projesine de değinen Dinçer “Türkiye’de muhalefeti anlamak mümkün değil. Fatih Projesi’nin tahmini rakamları 6-7 Milyar TL iken, muhalefet bunu 20 Milyar TL’lik yolsuzluk olarak yansıtıyor. Halbuki Fatih Projesi, bir eğitim projesinden ziyade Türkiye projesidir. Patentini aldığımız akıllı tahta ve tabletleri yerli üretimle gerçekleştireceğiz. Bu projeyle çocuklarımız güvenli internet hizmeti alacaklar. Okullarımızdaki akıllı tahtalara kablolu internet bağlayacağız. Güvenlik yazılımları ve e-içerikler hazırlanıyor. Birde z-kitap (zenginleştirilmiş kitap) çalışmamız var. Eğitim-Bilişim Ağı (EBA) ile çocuklarımız kendi aralarında ve öğretmenleri ile bilgi paylaşımında bulunabilecekler” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER, konuşmasının sonlarına doğru sınav sistemine de değindi: SBS ve YGS, maalesef eğitimde çok belirleyici bir noktada. Sorun şu ki; öğrenci seçme esaslı sınav yapıyoruz. Bunun yerine öğrenciye kazandırmak istediklerimiz ne kadar belletilmiş (öğretmen performansını ölme) bunu ölçen sınavlar yapacağız. İster bakolarya deyin, ister olgunluk sınavı. Dershaneler hukuki yolla kapatılmayacak. Ancak uygulayacağımız sınav sistemi ile öğrencinin dershaneye gitme gereği ortadan kalkacak. YGS sınavları ise yapacağımız düzenlemelerle TOFEL sınavlarına benzeyecek. Yani öğrenci hazır olduğu zaman müracaat ederek sınav olacak ve bunu istediği kadar yapabilecek. Ben kişisel olarak üniversite sınavlarında sorulan soruların kamuoyuna açıklanmasını doğru bulmuyorum…” dedi.
>
EYUDER başkanımız Adem ÇİLEK toplantı çıkışında Bakan Ömer DİNÇER’le görüştü ve 26 Nisan 2012 tarihinde Kırıkkale’de organize edecekleri “Okul Liderliğinde Yeni Yaklaşımlar Çalıştayı”na davet etti.