AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK Toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu
İşte Çelik'in açıklamalarından satır başları:
Sakarya Zaferi'nin 100. yılının idrak ettiğimiz dönemdeyiz. Bu safer dönüm noktalarından bir tanesidir. Düşmana dur diyerek bu toprakların ebediyen topraklarımız olacağını bir kez daha ilan edilmiştir. O mücadele emeği geçenlere saygılarımızı şükranlarımızı sunuyoruz. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Bugün aynı iradenin devam ettiğini, vatanımızı daha iyi noktalara getirmek için çalışacağımızı ifade etmek istiyorum. Bugün Mali ve idari başkanlığımızın kapsamlı sunumları yapılacak. Bu sene Göbeklitepe'deki 12 bin yıl öncesine tarihlenen 2018'de P18 dikili taşının küçültülmüş taşının BM'nin bahçesinde Cumhurbaşkanımızın talimatıyla sergilenecek.
'TERÖRLE MÜCADELE 15 BÖLGEDE DEVAM EDİYOR'
Diyarbakır Annelerimizin evlat nöbeti 3 Eylül'de 3. yılına girmiştir. Evlatları terör örgütleri tarafından kaçırılan anneler evlat nöbetinin tutmaya devam ediyor. Bilsinler ki her zaman gündemimizdelerdir. Terörle mücadele operasyonları güçlü bir şekilde devam ediyor. İçişlerleri Bakanlığımızın operasyonları 15 bölgede devam ediyor. Terörün her gün başka boyutuyla karşı karşıya kalıyoruz. Burada hiçbir şekilde geri adım atılmadan en güçlü şekilde bu operasyonlar devam ediyor. Güvenlik güçlerimiz aynı zamanda kamuoyunun dikkatine gelmeyen operasyonlara imza atıyorlar. Terör örgütünün yönetici kadrosuna yönelik operasyonlar büyün birimlerin koordinasyonlarıyla devam ediyor. Terör belasına karşı ülkemiz ve bölgemiz için mücadele vermeye devam edeceğiz.
YÜZ YÜZE EĞİTİM
Okullar açıldı, pandemi döneminde MEB ve Sağlık Bakanlığımızın çerçevesinde okulları açma ve yeni dönemi sürdürme faaliyetlerini yönetiyorlar. Çok şey yapıldı, hükümetlerimiz döneminde. AK Parti döneminde okul öncesi eğime erişim çok önemli. 2002 ve 2020 yılları arasında okul öncesi eğitim yaklaşık 4 kat artmıştır. 4+4+4 eğitim sistemiyle 12 yıllık kesintisiz eğitim de önemli rol oynadı. MEB'in bütçesi eğitime destek olarak sürekli artırmıştır. Eğitim alanındaki asıl özne öğretmenlerimizdir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azaldı. Öğretmenlerin öğrencilerle rahat ilgilenebilmesini sağlanmıştır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı İlköğretim 27'den 17 düşürülmüştür. Eğitim alanına bundan sonrasında daha güçlü bir şeklide yeni yaklaşımlarla yatırım yapmaya, güçlendirmeye devam edeceğiz.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN 'DAHA ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN' KİTABI
Sayın Cumhurbaşkanımızın kitabı yayınlandı. Bu kitap ülkemizin siyasi ve çeşitli konulardaki liderlik ettiği konuları anlatıyor. BM'deki çifte standart meselesidir. BM'nin meşruiyet, kapsayıcı sorunları var. Cumhurbaşkanımız BM toplantılarına katıldığında yüksek sesle bunları ifade etti. Veto konusundaki imtiyazın ortadan kalkması gibi konularda bu kitapta sadece eleştirileri değil değerlendirmeleri de okumak mümkün olacaktır. Aslında kurumların giderek işlevsizleştiği dönemin içerisinden geçiyoruz. Bu kitapta Türkiye'nin hangi reform önerilerinde bulunduğu görülecektir. Bu kitaptan gelecek gelir AFAD'a bağışlanacaktır.
TÜRKİYE-MISIR İLİŞKİLERİNDE NORMALLEŞME
2020 yılında ticaret hacmimiz 4.85 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2. toplantının Ankara'da yapılması ilişkilerin 1 adım daha ileri gidildiğini gösteriyor. Hem ilişkilerin güçlendirilmesi, hem 2 ülkenin daha stratejik konularda ilerlemesi son derece önemlidir.
AFGANİSTAN'DA SON DURUM
Afganistan'daki yabancı askerlerin tamamı 31 Ağustos'ta ayrılmış oldu. NATO destek misyonunun sona ermesiyle bizim askerlerimiz 25 Ağustos'ta tamamladı. Türkiye Büyükelçiliğini kapatmamıştır. Hizmet vermeye devam etmektedir. Afganistan'ın dünya ile bağlantısını sağlaması son derece önemlidir. İnsan hakları başta olmak üzere Afganistan'daki konuları takip ediyoruz. Kapsayıcı bir hükümetin ortaya çıkmasını ifade ettik. 33 kişilik bir grup var hükümette. Burada dini etnik yerel güçlerin kendini temsil ettiği bir güç çıkması son derece önemli. Kadın hakları konusunda takip ediyoruz. Geçmişte yaşanan olayların yaşanmamasını temenni ediyoruz.
Uluslararası toplumun daha sağ duyulu davranması, Afganistan'ı kendi kaderine teslim etmemesi gerekir. Okuma yazması eksik siyasetçiler bizim oradaki fiili gücü resmen tanıdığımız ifade ettiler. Bizim büyükelçiliğimiz Afganistan'daki bir yetkiliyle görüştüğü zaman resmi bir güçle görüşmüş oluyorsunuz. Taliban ile görüştüğünüzde fiili bir görüşme yapmış olursunuz. Bunlarla ilgili konuşurken daha dikkatli konuşmakta fayda vardır. Türkiye hassas bağları yürütmek durumunda olsa bu dengelere saldırmak, bununla ilgili olarak bozucu siyasetler ortaya koyma konusunda hemen harekete geçenler var. Türkiye'nin çıkarları herkesin çıkarlarıdır. Burada yürütülen siyasete katkıda bulunmak daha anlamlı olur. Suriye'de Afganistan modellemesinin yapıldığını görüyoruz. PKK/YPG örgütüyle ilgili yaptığımız eleştiriler taze.
Şimdi yeni bir şey çıktı. Fransız firması Suriye savaşında DEAŞ'ı desteklemiş. Oradaki sivil toplum örgütleri bu ilişkiyi ortaya çıkarıyorlar. Fransız iç dış askeri faaliyetlerinin de dahil olduğu gibi iddialar da yer almaktadır. Türkiye Suriyeli Tükrmenler'e yardım gönderdiğin Türkiye'yi... En çok sesi çıkan Fransa'ydı. DEAŞ'la göğüs göğüse çarpışan Türkiye'ydi. Türkiye'yi suçlayanlar meğerse kendi yaptıklarını bastırmaya çalışıyorlarmış.
SORU-CEVAP
TÜRKİYE CUMHURBAŞKANI İFADESİ...
Türkiye Cumhurbaşkanı ifadesinin kullanılmasıyla yapılan tartışma aslında önceden de yapılmıştır. Bunu ifade eden milletvekili bilgisizlikten dolayı bunu gündeme getiriyor. Burada Türkiye Cumhurbaşkanı demek Türkiye rejiminin başı demektir. TDK'nın ifade ettiği Türkçe açısından Türkiye Cumhurbaşkanı demektir. YSK'nın 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı seçiminde verdiği kararda Türkiye Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir diye yer alıyor. Doğru kullanım TDK'nın söylemidir. Türkiye Cumhurbaşkanı adı üstünde Türkiye rejiminin başıdır. Dolayısıyla boş bir tartışmadır.
FOX MUHABİRİNİN TOPLANTIYA ALINMADIĞI İDDİASI
Burada durumları kişiselleştirmemeye çalışıyoruz. Bazılarının takıntılı bir şekilde ağır ifadeleri olsa da biz bunu kişiselleştirmemeye çalışıyoruz. Buradaki yalanlardan bir tanesi burayı düzenli izleyen biri değildir. 3-4 ayda bir buraya gelen biridir. Buraya her girdiğinde de toplantıya alınmaması ya da soru sorulmaması gibi durum söz konusu değildir. Buradaki sorun kuralların uyulmamasıdır. Bu muhabir arkadaş uyarıldığında sorun çıkmıştır. Hatta FOX yönetimine de iletilmiştir. Bu muhabirin şahsi davranışlarıyla ilgili bir problemdir. Bunu getirip daha sonra ana haber bülteninde FOX'un kurumsal yapısına yönelik söylüyor. O bizim aldığımız kararı da eleştirebileceksiniz ama kamuoyuna doğru bilgi vereceksiniz. Rahatlıkla arayıp burayı sorabilirsiniz. Diğer muhabir arkadaşla hiçbir problem yaşanmamıştı. Bir kurumsal meseleyi ifade ediyor. Bunların gazetecilikle alakası ne var. Kurumsal bir mesele değildi bir muhabirin kişisel davranışlarına yönelik bir durumdu.
Bu kanal yayını yaptı istediğini söyleyebilir. Sözcü'den Deniz Zeyrek çıkıp bir yazı yazıyor. Yazı baştan aşağı kişisel saldırı. Kendileri demokratmışta biz güvenlikçiymişiz. Bir röportajımız yayınlanmıştı. Benim Kültür ve Turizim Bakanlığımız zamanında. Devlet Operada bir yazı çıktı. Biz 'Bu haber yalandır' dedik. Olmayan bir sözden bahsedip başka kanaldan yaşanan bir durumu girerek, tamamen kişiselleştirmeye çalışıyorlar. Cevap veremeyeceğimiz bir soru yok. Biz belli bir sınırda duruyorsak sanmasınlar ki bu bir zaaftır.
Basın özgürlüğü diğer konularda burada Türkiye'nin geçmişinden beri basın özgürlüğü konusunda yapılan tartışmalar. Kimlerin bu kabusun gönüllü propaganda eylemcisi olduğunu görüyor. O zor zamanlarda dimdik durarak milletin demokrasisine sahip çıkanların gayet işlerini yapmaya devam ederken bu süreçlerin içinde olmayanlar seslerini çıkarıyor. Buradaki her kurumun bir takım kurallara uyması gerekir. Üzerine çok yayın yapıldı, konuşuldu. Bazı siyasetçi arkadaşlarımız da önünü bilmeden böylesi bir yanlış tutum aldılar.
LAİKLİK TARTIŞMASI
Sayın Resul Tosun'un da Engin Özkoç'un ifadelerine katılmıyoruz. Laiklik prensibinin Anayasa'da korunması gerektiğini düşünüyoruz. Hiçbir şekilde laikliğin anayasadan çıkmasını AK Parti olarak istemiyoruz. Türkiye'nin bu konudaki tecrübesi Cumhuriyet'in ideali kadınların kamusal alana çıkmasıdır. Sırf okumak isteyen kız çocukları okul kapılarından çevrilmiştir. AK Parti göreve geldiği ilk andan itibaren laiklik prensibini korumuştur. Cumhuriyet tarihinden yaşanan pek çok olay. 28 Şubat'ta o işleri yapanları laikliği istismar ederek bunları yapıyorlardı. Laikliğe karşı odak olmak üzerine açılan davaların çoğu laiklikle ilgili değil laikçilikle ilgiliydi. Asıl buradaki sıkıntı laiklik bağlamından çıkarılarak laikçiliğe çevrilerek Türkiye'nin demokrasisinin zedelenmesidir. Hem laiklik prensibinin korunarak değerlendirilmesi gerektiğini özgürlükçü anlamda iade ediyoruz. Bu memleket bu yüzden çok acı çekmiştir. Bunun Anayasa'dan çıkarılmasını söylemek de ağır bir ifadedir. Bunun her zaman doğru olduğunu söylemek de Türkiye'nin siyasi tarihidir. FETÖ'nün hedef aldığı şeylerden biri aynı zaman da laiklikti. O gece demokrasi korunduğu gibi Türkiye demokratik laik olma prensibi de korunmuştur.
MISIR - TÜRKİYE
Herkesin bahsettiği Irak, Libya, Suriye Doğu Akdeniz'deki temel yaklaşımları ortaya koyduğu, ortaklıkların nasıl güçlendirilebileceği ayrılıkların nasıl giderilebileceğinin yapıldığı toplantılardır.
EDREMİT'TEKİ SKANDAL GÖRÜNTÜ
Cumhuriyet'in özel bir günün kutlandığı bir gün aslında kadını onurlandıran bir gün de olması lazım. Cumhuriyet'i kutlamayı kadınların bir kısmı kıyafet olarak aşağılamayı hedef alan varsa Cumhuriyet'i de anlamamış demektir. Kurtuluş döneminde o kıyafetle kadınlar anneler cepheye mermi taşıyordu. Bu kadar vahşi bir şey olabilir mi? Utanç verici bir şey olabilir mi? Ne Cumhuriyet'ten ne tarihten nasibini almıştır. Kılık kıyafeti ne olursa bizi ilgilendirmez. Başka bir hastalık daha barındırıyor. Tarih içerisindeki büyük yürüyüşümüzün kavga ettirmemeyi asla doğru bulmuyoruz. Sürekli olarak kadınların başka ideolojik nesnesinin çatışması olarak kullanılması hastalıklı bir düşüncedir.
SÜRİYELİ MÜLTECİLERİN GERİ GÖNDERİLMESİ
Önemli bir mesele. Suriye iç savaş ortaya çıktığında. Cumhurbaşkanımızın Obama ile yaptığı görüşmelerde istediği Suriye içinde uçuşa yasak güvenli bölge oluşturulması ve mültecilerin orada tutulmasıydı. Maalesef uluslararası toplumlar sorumluluklarını yerine getirmeyince ölümden kaçan bu insanlar Avrupa ve Türkiye'ye gitti. Bunun mekanizması nasıl olur şimdilik bir şey söylemek zor. Tabi bu insanları ölümün kucağına atalım değil, hassasiyetli ve şerefli bir model kurmak.
KILIÇDAROĞLU'NUN 12 EYLÜL İFADELERİ
Cumhurbaşkanımız ve AK Parti'ye söz ederek ifade kullanması trajik. Kendi başında bulunduğu siyasi geleneğin teknik değil organik ilişkisi Türk siyasi açısından berrak bir tablo.