Türk düşünce dünyasında önemli bir yeri olan ve her aydının çağında yaşadığı anlaşılmama trajedisini en derinden yaşamış bir mütefekkirdir Cemil Meriç. Mezardan seslenir gibi çağına seslenmiş, anlaşılmamış, keşfedilmemiş bir hazinedir. Temsil ettiği düşünceyi kirletmemek adına hayatın hep yokluk yanını tatmış, açlığı peşinen kabul etmiş bir fikir işçisi. Toplumun anlamsız kutuplaşmalarının yaşadığı devirde, fikri ve fikre karşı hoşgörüyü bayrak edinmiş, fildişi kulesinden kitaplarla ördüğü kozasından nesli atiyi aydınlatma muradında bir bilge. Hiçbir zümrenin, gurubun malı olmayan, dürüstlüğün dayanılmaz yalnızlığında yaşayan bir çerağ. Okuma azmi ve tecessüsü ile vücut bulmuş, her şeyi imkansızlıklar içinde inşaya çalışmış bir kederli yaşam öyküsü.
12 Aralık 1916'da Reyhanlı'da yaşama gözlerini açan ve hayatını milletimizin aydınlanma gayesine adamış Cemil Meriç'in 13 Haziran 1987'de aramızdan ayrılışından 29 yıl geçti. Cemil Meriç hâlâ anlaşılmamış bir bilgedir. Üzerine çok düşünülecek çok konuşulacak şey vardır ama bu yazı daha çok onun bir öğretmen oluşu üzerine kaleme alınmıştır. Hayatına öğrenmeyle başlayan Cemil Meriç geriye kalanını öğretme ve öğretmeyle tüketmiştir. Kendisini ışık arayan, aydınlanmak ve aydınlatmak isteyen bir insan, okuduklarıyla zenginleşen, zenginleştikçe yücelen kanatlanan bir Don Kişot. Fikrî bağnazlık yel değirmenlerine karşı savaşan bir Don Kişot olarak tanımlar. Her fikrin tartışılması hoş görüsünü inşanın derdindedir. Batı'yı bu nazarla okur. Avrupalıların gözüyle Doğu'yu bu bakışla tarar. Hint edebiyatına yönelişinin ardında bu vardır. Türk aydını Doğu'yu aforoz etmiştir. Yok saymaktadır. Hint'in her düşünceye yaşama şansı tanıdığı iklimi memlekete taşıma muradındadır. Aslında Hint isimli eseri Cemil Meriç'in kendisidir. Ziyaretçilerini bekleyen türbesi. Daha Hatay'dayken öğretmenliği tanır. Bilfiil sahada aydınlatma gayesini tatbik eden bir aydındır o. Köy öğretmenliği. Sonra Elazığ'da Fransızca öğretmenliği. Cemil Meriç, yabancı dil bilgisini aydınlanmanın vazgeçilmez öğesi olarak görür. Avrupa'nın Ortaçağın karanlık dünyasından kurtuluşunu yabancı dil öğretiminin keşfine bağlar. Tercüme sadece taklidi getirir. Türk aydınının problemi de budur. Hazır elbise, hazır medeniyet... Sadece başkalarının yazdığı trajedide bize oyuncu olma şansı verir.Tercüme dibi delik kovadan damıtılan birkaç damla sudur. Bu birkaç damla asla ummana ulaştırmayacaktır. Aydın yabancı dil bilmeli işi membaından öğrenmeli ve kendi gibi düşünmelidir. Bu uğurda tüketilen bir sanat gayesi. Kitlelerin yükselmesi, insanlaşması, ışığa kavuşması için sanat; işte çağımızın şiarı, budur Cemil Meriç'in biricik gayesi. Eşinin Elazığ lisesinde boş bulunan coğrafya öğretmenliği kadrosuna hiçbir neden göstermeksizin atanmaması. İstifa etmek zorunda kalma ve İstanbul'da birkaç kuruşa heba edilen tercümelerle kaybedilmiş zamanlar. Baskıcıların tezgahlarında kaybolan dört tercüme eser. Bir milletten çalınmış en değerli zamanlar. Bir fikrin inşasına harcanacak zamanın boşa akışı. Parasızlık, yalnızlık, yoksulluk... Her aydın içinde yaşadığı toplumun üvey evladıdır. Çünkü aydın toplumun bütünü itiraz etse bile doğruyu haykıran insandır. Aydın bugünün insanı değildir o çağlar sonrasının insanıdır ve bugünden geleceğe seslenir. Cemil Meriç bunu iliklerine kadar hissetmiş bir Türk aydınıdır. Hiçbir grubun malı olmayışı yalnızlığını derinleştirmiştir.
Sonra üniversitede hocalık yılları. Kendi ifadesiyle: "Sosyoloji dalındaki kurlarım...derbederlikten kurtuldum. Elifbayı bilmeyen çocuklara Cuvillier okutuyorum. Yalnız Cuvillier mi? Sınıf bir nevi tribün. Dinleyiciler bilmedikleri dilden vaaz dinleyen bir alay bedbaht. Derslere henüz başlamadım, çünkü başlamamı istemiyorlar. Herkesi rahatsız ediyorum. Başka bir seyyareden gelmiş gibiyim ve nesli tükenmiş tufan öncesi bir ucube...İki saat Machivelli'yi anlattım dinleyicilere. Dinlediler mi? Kim kimi dinliyor ki? Ne kadar da günümüz öğretmenliğinin, öğrencilerin bakış açılarının ve bugünkü toplumun özeti bir cümle. Izdıraplarımızın en temel sebebi : "Kim kimi dinliyor ki?" Bu derde merhem bulmadıkça alacağımız bir arpa boyu yol yok. Öğrenme macerası dinlemeyle anlam kazanır. "Ben, insan haysiyetine yakışmayan bu talebe- hoca komedyasının kudret ve kabiliyetim nispetinde asilleştirmek hayaline kapıldım. Örneğim yoktu. İrfanı toprağı dişlerimle kazarak yedi kat yerin dibinden çıkarmıştım. Çölün kumlarında altın zerreleri arayan adam." Cemil Meriç'in çizdiği bu hayal ardından yürümeye değer bir hayaldir. Bu komedyayı sonlandıracak kudrette bir hayal.
Türk düşünce dünyasında; etrafını aydınlatma adına mum gibi erimeyi baştan kabul etmiş, okumuş, okumuş gözlerinin feri sönünceye kadar okumuş, milletinin aydınlığı için yaşamını feda etmiş, anlaşılmamış bir yitik hazine olarak kalmış bir Cemil Meriç var. Yaşadığı çağdan sesini duyacak nesliatiyi bekleyen bir Cemil Meriç.
Bayram AKYÜZ