Olmadı Savcı Bey!
Devlet yetkisini temsilcileri ve memurları eliyle kullanır. Devlet kötülere ve kötülüklere karşı sert ve haşin tavrıyla müdahale eder. Yine devlet, çocukların karşısına anne şefkati ve baba merhametiyle çıkar ve onlara ülkenin geleceğinde güzel insan olmaları için emek verir, ter döker.
Bazen polis olur suçluları yakalar, adaletin eline teslim eder, bazen mimar olur şehirleri imar eder.Yıllardır Türk devlet geleneğinde devlet adına yetki kullananlar devleti öncelemiş, kişisel tatmin noktaları aramamıştır. En azından yılların kahrediciliğine inat, nesillerin ve nefislerin hayrla yad ettiği yöneticiler "söz konusu vatansa gerisi teferruattır" demiştir.
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır Çermik'te yaşanan olay kamuoyunda erkler arasındaki hiyerarşiyi tartışmaya açmıştır. Efendim, bir halı sahada arkadaş grupları randevularını alıyorlar ve halı saha maçı yapmak istiyorlar. Çermik'te görev yapan 14 öğretmen kendilerine tahsis edilen saatte tesise geliyorlar ve maçlarına başlıyorlar.
Buraya kadar her şey yolunda gidiyor, Fakat öğretmenler maç yaparken Çermik Cumhuriyet Savcısı ve beraberindeki grup, spor tesisine geliyor ve maç yapan öğretmenlerin halı sahayı boşaltmalarını istiyor. Öğretmenler bu duruma itiraz edince savcı bey emniyeti ayağa kaldırıyor, öğretmenlerin GBT' sinin yapılmasını istiyor. Öğretmenlerin kimlikleri yanlarında olmayınca 14 öğretmen savcının isteği ile göz altına alınıyor.
Emniyete götürülen öğretmenlere resmi işlem yapılmıyor ve sorgularının ardından serbest bırakılıyor. Merak edilen nokta şu: Gerçekten savcılar yetiştirilirken onlara siz bulunduğunuz merkezin hakimisiniz, istediğinizi istediğiniz zaman göz altına aldırabilirsiniz, savcılığınız sadece adliyede değil tüm yaşam alanlarında geçerli dersi veriliyor mu?
Elbette hayır, devlet geleneği içerisinde kişisel ego tatmin yöntemleri, başkanlık sistemi içerisinde ve açık toplum anlayışı içerisinde yeri olmayan davranış biçimleridir. Olay aslında eski Türkiye alışkanlıklarının bir tezahürüdür, elinde silahı olan bir zamanlar halkın kahir ekseriyetinin oyunu almış siyasal iktidarları devirdiler. İçtihatlar üreten kişiler, insanların en doğal haklarına pranga vurdular.
Çermik'te yaşanan olayla ilgili Adalet Bakanlığı soruşturma açtı. Fakat bir milyon kişilik bir aile olan eğitim çalışanları bu olaydan son derece müteessir olmuştur. Toplumsal gelişme ve uzlaşının önündeki engeller ihmale mahal bırakmadan kaldırılmalıdır. Soruşturmanın sonucu ne olur bilinmez fakat 14 öğretmeni sırf futbol maçı sırası için göz altına aldıran savcı, vicdanlarda çoktan mahkum olmuştur.
İnsan bu diyor ya şair, savcı da olsanız, kim olursanız olun hata yapabilirsiniz. Savcı beyin özelde keyfi bir şekilde göz altına aldırdığı 14 öğretmenden genelde ise tüm eğitim camiasından özür dilemesi beklenmektedir. Bu vesileyle yaptığı hatanın vakai adiyeden bir olay olduğu kanaati uyansın. Olayın tüm adalet camiasına atfedilmesini de doru bulmuyoruz. Suçların şahsiliği ilkesi bir hukuk ilkesidir.
Devlet adına yetki kullanan eski Türkiye modundaki tüm meslek erbabı kafasındaki despot yönetim anlayışını ivedi bir şekilde terk etmelidir. Artık Türkiye iletişim araçlarının tüm imkanlarının kullanıldığı, bireysel hak arama geleneğinin yerleştiği bir ülkedir. Kim ne yaparsa yanına kalmıyor ve bir iki saatte deşifre ediliyor.
Artık Türkiye Cumhuriyetini yöneten kadrolar,halkı ve hizmet edilen kitleyi önemsemektedir. "Benim memurum işini bilir." anlayışında hiç değiller. Çermik Savcısı keşke oradaki öğretmenlere bir selam verseydi, başarılar dileseydi, "maçtan sonra çaya beklerim hocalarım!" deseydi, bir maç da beraber yapalım deseydi belki bu kadar gündeme gelmezdi ancak gönüllerin savcısı olurdu.
Hacı Sarı
Memurpostasi.com