Eğitimin satın alınan bir metaya dönüştürülmesi, 21 yılda iktidarın eğitim alanından sosyal devletin tüm varlığını çekmesi, Cumhuriyet’in vizyonuna taban tabana zıt bir manzara yaratmıştır. Ailesi yoksul öğrenci ile ailesi varlıklı öğrenci arasındaki uçurum hiç olmadığı kadar derinleşmiştir. Devlet okulunda eğitim görmek bile ciddi bir masraf haline gelmiştir. Eğitim Anayasal bir hak olmasına ve beslenme, barınma, ulaşım gibi hizmetler de bu hakkın ayrılmaz parçaları olmasına rağmen, çocuklarımız bu ihtiyaçlarını ancak ailelerinin imkanları ölçüsünde giderebilir hale gelmiştir.
2024 yılı Merkez Plan Bütçesi’nde öğrenci pansiyon fiyatlarındaki artışlar, gerçek enflasyonun aslında ne olduğunu da hükümetin öğrencilerin barınma sorunu için seferber olması gerekirken her geçen gün bu konuyu nasıl kamusallığın biraz daha dışına ittiğini de gösteriyor.
Eğitim-İş olarak bu kapsamda hazırladığımız rapora göre; 2024 yılı için pansiyonda konaklama ücretine de, eğitim emekçileri ve öğrencilere verilen bir öğün yemeğin ücretine de yüzde 142 zam öngörülüyor.
Tam da bu noktada çok önemli sorular doğuyor:
- Pansiyonda konaklama ve yemek ücretlerine yapılacak zam oranı, yani yüzde 142, gerçek enflasyon oranını mı yansıtıyor?
- Eğer gerçek enflasyon oranı yüzde 142 ise 2024’te asgari ücrete yapılması beklenen yüzde 37.7, kamu emekçisinin maaşına yapılması beklenen yüzde 49.88 zam oranları başka bir ülke için mi geçerli?
- Tüm çalışan nüfusun alacağı ücret zamlarının belirlendiği TÜİK’in enflasyon oranlarıyla pansiyonlardaki konaklama ve yemek fiyatlarındaki artış arasındaki uçurumun izahı nedir? Bu, TÜİK’in verdiği rakamların gerçek enflasyonla ne kadar ilgisiz olduğunun bir itirafı değilse nedir?
Üstelik bu ekonomik adaletsizlik meselenin ne yazık ki sadece bir boyutu. Öğrencilerin konaklama ve beslenme dışında ulaşım, ders araç-gereçleri, giyinme gibi temel ihtiyaçlarını da kendilerinin ve gerçek enflasyon göre karşılamak durumunda kaldığı göz önüne alındığında, eğitimin ne kadar kamusallık dışına itildiği açıkça görülmektedir.
Her mevsim için ayrı saraylar yaptıran, yöneticilerinin halkın vergisini çarçur ettiği her türlü lüksü “devletin itibarı” tekerlemesiyle savuşturduğu bu ülke, yoksul öğrencisinin başının altına bir yastık, önüne bir tabak yemek koymaktan aciz midir?
“Eğitimde feda edilecek fert yoktur” diyen bir Başöğretmenin kurduğu bu Cumhuriyet’te, geleceğimiz olan çocuklarımızın/gençlerimizin imkansızlık nedeniyle, adeta görmezden gelinerek eğitimden uzak bırakılması kabul edilemez. Atatürk’ün “Kimsesizlerin kimsesi” olsun diye kurduğu bu Cumhuriyet’te öğrencilerin kimsesiz bırakılması kabul edilemez.
Başöğretmenin eğitim neferleri olarak, Eğitim-İş olarak yukarıda sorduğumuz soruların peşini bırakmayacağız. Bize emanet edilen öğrencilerimizin çaresizliğin pençesine itilmesine izin vermeyeceğiz. Öğrenciler için laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim; eğitimciler için insanlık onuruna yaraşır ücretlerle çalışmak bir haktır; alacağız!
EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU