OKUL MÜDÜRLERİNİN ATANMASI MESELESİ

OKUL MÜDÜRLERİNİN ATANMASI MESELESİ

"Eğitim Kurumları Yönetici Atama" sürecinin önemli aşmalarından biri olan sınav ekim ayı başında yapıldı. Binlerce öğretmen arkadışımız "MEB Eğitim Kurumları Yönetici Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği" hükümlerinden hareketle hesabını yaptı; birçoğu ciddi bir çalışma temposuna girdi ve nihayet sınav oldu.  Sonuçları da açıklandı.

Ne var ki gerek sınavda umduğunu bulamayanlar gerekse objektif ölçütlerden ziyade subjektif değerlendirmelere açık uygulamaların özlemiyle yaşayanlar bugünlerde suyu bulandırmaya çalışıyorlar. Bunu da MEB teşkilat yasasında yapılan değişiklikteki "... yazılı ve / veya sözlü ..." ibaresine dayanarak çalışıyorlar. Halbuki "ve" kadar "veya" kavramının ortaaya koyduğu bir anlam var.

Öte yandan uygulanan yönetmelik yıllardan bu yana yaşanan deneyimlerin ürünü. Şu anda sınav ile birikim, ek 2 ile de deneyimi temel alan bir tür orta yol bulunmuş durumda. Belki "Ek 2'de ödüller bölümünün istismar ihtimali var mıdır?" sualinden hareketle bir bu alanda bir tür kısıtlama düşünülebilir.

"Sözlü sınav" tezi de elbette tartışılabilir. Ne var ki Türkiye gerçeklerinde "benim adamım ve öteki" olgusu ziyadesiyle ön plana çıktığından inanılmaz bir adaletsizlik duygusu camiada hakim olacaktır. Bu da verimliliği doğrudan etkileyecektir.

Geçmişte mülakat yöntemiyle yaşanılan haksızlıkların birçok örneği vardır. Sınırlı sayıda kadroya yapılan bir seçme de değildir bu. On binlerce aday bu konuyu bir şekilde eğitim camiasının gündeminde tutacaktır.

Bir düşünün yazılı sınavı temel bu uygulamadan daha önce ek 2'de taktir puanı kullanılırken neler oluyordu? Ben bir tane biliyorum; arkadaş oldukça nitelikli ama taktir puanı sıfırda kaldı (Orta Anadolu'da yüzölçümü oldukça büyük bir ilde ve 2006 yılında). Sonra soranlar oldu "Şimdi bu arkadaş sıfıra göre mi çalışmalı?" O öyle yapmadı ve çalışmaya devam etti. Peki bunu kaç kişi yapabilir?

Siyasi yakınlıkların, üye olunan sendikanın prim yaptığı "işini bilen" öğretmen tipi yerine; çalışkan, tutarlı, gelişmeye açık yani "iş bilen" öğretmen tipi teşvik edilmelidir. Bu da ancak kişiden kişiye değişmeyen nesnel ölçütler ile mümkündür.

Organizasyonu adama göre şekillendirip, sistemde verimlilik söz konusu olunca yüz binlerce öğretmene yükü yıkamak insafsızlık olur.

Sayın Bakanım

Başarılı olmak istiyorsanız adalet ve liyakat söz konusu olunca dik duracaksınız.

Liyakat ölçütlerini hiçbir küçük hesaba kurban etmeyeceksiniz.

Okul yöneticisi atama sürecinde duygusal davranacak kişi ya da kişilere prim vermeyecek bir yapı oluşturup arkasında duracaksınız.

İl, ilçe, kasaba ve köydeki okulların havasını tenefüs edeceksiniz ki bizleri daha iyi anlayacaksınız.

Tüm bunları yaptığınız zaman öğretmenler odalarında pozitif bir etkilişimi de başlatmış olursunuz.

Böyle olunca verimlilik de kendiliğinden gelir.

Unutmayalım, "Adalet kainatın dengesidir."

Kaan Eren

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

MEB PERSONEL Haberleri