Okul Binaları, Sosyal Mesafe ve “Sahra Okulları” Önerisi
Konuyu iki açıdan ele almaya çalışacağım. Birincisi Salgın sürecinde eğitim ortamları açısından acil alınması gereken önlemler, ikincisi ise kullanışlılık, ekonomiklik güvenilirlik ve doğaya uygunluk açısından okul binaları…
Sağlık Bakanlığı okulların açılması durumunda alınması gereken önlemleri açıkladı. Bundan sonra tabiri caizse top Milli Eğitim Bakanlığındadır. Alınan kararlar doğrultusunda alınacak önlemler artık Milli Eğitim Bakanlığının sorumluluğundadır. Bu konuda çeşitli senaryoların üretildiğinden, bu süreçten hiçbir çocuğumuzun veya öğretmenimizin zarar görmemesi için çalışmaların yapıldığından eminim. Belki de Bakanlık en sıkı mesaisini bu süreç için harcıyor. Sorumluluk sonuçta, öyle hiç de kolay bir şey değil.
Sağlık Bakanlığının önerilerine baktığımızda, konuyla ilgili her okulda bir sorumlu idarecinin görevlendirilmesinden başlayarak, binaların kapı kollarının temizliği, okulun sürekli dezenfekte edilmesi, temassız ateş ölçerlerle ateşlerin ölçülmesi, maske kullanımı, el antiseptiği, kolonya kullanımı, veli bilgilendirmeleri, velilerin okullardan izole edilmesi, servislerdeki sosyal mesafe, el hijyeni ve bilgilendirici posterlerin okulların çeşitli yerlerine asılması vs vs. bir çok önlem sıralanmış. Bu tür önlemlerin hepsi alınabilir ve uygulanabilir görünmektedir. Okullar bunun kolayca üstesinden geleceklerdir.
Ancak yine Sağlık Bakanlığının önerileri arasında yer alan “Okullarda en az 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde personel ve öğrenci planlaması ve okula ya da sınıfa alınacak öğrenci sayısının buna göre düzenlenmeli.” önlemi konusunda tereddütlerim bulunmakta, daha doğrusu acilen yapılması gerekenlerin olduğu kanaatindeyim.
Okul inşatlarında kullanılan tip proje okulların sınıflarının 40 metrekare olduğu düşünülürse, Sağlık Bakanlığının önlemleri kapsamında bu sınıfta en fazla 10 öğrencinin olması gerekir ki bu durumun mevcut gerçekliklerle uyuştuğunu söyleyebilmemiz mümkün değildir. Kaldı ki bugün çiftli eğitim yaptığı halde 40 öğrenciye yaklaşan sınıfları olan okulların olduğu göz önünde alınmalıdır. Keza öğretmen odalarının ve okulun diğer bölümlerinin de ani gelişen salgın sürecine uygun büyüklükte dizayn edilmiş olduğunu da söylemek mümkün değildir.
Bunun yanında sınıf, çalışma salonları, işlikler, yemekhane, kantin ve benzeri toplu kullanım alanları, kişiler arası sosyal mesafe en az 1 metre olacak şekilde düzenlenmeli şeklinde ayrı bir önlem de yine Sağlık Bakanlığının yayınladığı önlemler arasında bulunmaktadır ki bu önlem de yine uygulanabilir görünmemektedir.
Milli Eğitim Bakanlığının önünde iki yol ayrımı bulunmaktadır. Ya okullarını Sağlık Bakanlığının önlemleri kapsamında düzenleyerek açacak, ya da açmayacak uzaktan eğitime devam edecektir. Okulları olduğu gibi açmak ise büyük bir sorumluluk ve risk olacaktır ki Bakanlık böyle bir riski göze almayacaktır. Başka modeller geliştirilmeye çalışılıyor olabilir. Örneğin okulları çiftli eğitime geçirmek dönüşümlü teneffüs, hafta sonları okulları eğitime açarak iş gününü yayarak yoğunluğu azaltmak, ders saatlerini azaltmak yarı zamanlı uzaktan eğitim vs… Ancak bunların hiç biri ikili sıralarla donatılmış, 40 metre kare sınıflarda 10 öğrenci önlemini sağlayamayınca bir anlam ifade etmeyecektir.
Buradan Milli Eğitim Bakanlığına önermek istediğim konu Sahra Okulları Modelidir. Günümüz okul binalarının salgın ortamına göre inşa edilmediği bir gerçektir. Ancak okuldaki öğrenci yoğunluğunun da bir şekilde giderilmesi gerekmektedir. O halde hiç vakit kaybetmeden bu gün var olan kamuya ait okul arsalarına Modern dizayn edilmiş Modüler ve ihtiyaca göre arttırılıp azaltılabilecek okul binalarının yapımına geçilmelidir. Herkesin aklına “yetişir mi?” düşüncesi takılabilir. Doğal olarak kum, çimento, beton, tuğla vs. ile yapılan aylar süren tip projeli okul bina inşaatlara geldiği için bu tür düşüncelerin oluşması doğaldır. Ancak bu gün Avrupa’da çok yaygın olarak kullanılan ergonomik, otuz kırk günde tamamlanabilen sağlıklı Modüler yapılardan oluşan okullar içinde bulunduğumuz süreç için kurtarıcı olabilir ve bu okullar kısa sürede hizmete girebilir. Böylece Eylül ayında daha az öğrencili pandemi koşullarına uygun okul binalarına eğitim sistemimiz kavuşabilir.
Bunun yanında yazımın en başında belirttiğim okul binalarıyla ilgili ikinci konu ise okul binalarının çevreci bir yaklaşımla doğaya, coğrafyamızın deprem gerçeğine, okulun içinde bulunduğu bölgenin iklim koşullarına ve okulun eğitim verdiği alana uygunluğunun dikkate alınarak inşa edilmesidir. Dolayısıyla pandemi sürecinin dışında da Milli Eğitim Bakanlığı okul tip projelerinden yani her yere aynı okul modelini yapmaktan vazgeçmelidir. Her şeyden önemlisi yüksek yüksek katlarıyla çocuklara da çok sevimli gelmeyen ve fabrikayı andıran okullar yerini içi ve dışı yeşil, öğrencinin bedensel ve sosyal gelişimine de uygun sevimli okullara bırakmalıdır.
Geleceğin okulları tek tip değil, kullanış amacına uygun olarak yapılandırılmış tek veya iki katlı, doğa ile uyumlu, modüler ve teknolojik okullar olmalıdır.
Özet: Milli Eğitim Bakanlığı pandemi koşullarında öğrenci yoğunluğunu azaltmak için kısa sürede Modüler Sahra Okullarını açmalı, İkincisi ise her iklime ve her okul tipi için tek tip okul projesinden vazgeçmelidir. Daha kullanışlı modern teknoloji ile donatılmış, zaman ve parasal olarak ekonomik, az katlı, depreme dayanıklı, doğayla uyumlu modüler okul projeleri üretilmelidir.