Haziran ayında öğretmenliğin geleceği ile ilgili bir haber gündeme düştü. YÖK ile MEB, öğretmen yetiştirmede modelarayışına girdiler. Üç yeni model üzerinde çalışılıyor. Buna göre, birinci formülde sadece eğitim fakülteleri, ikinci yöntemde eğitim fakültelerinin yanı sıra fen edebiyatlar, üçüncüde ise bütünfakülteler öğretmen yetiştirebilecek.
Eğitimde öğretmenliğin planlama ve uzmanlık yönü ele alınmalıdır. Öğretmenlik, popülist siyasetin elinden kurtulmalı ve çok yönlü değerlendirilmelidir. 1970'lerde lise mezunlarının üç aylık eğitimlerle öğretmen atanması, ön lisansmezunlarının üstün körü lisans mezunu, fen edebiyat mezunlarının sertifikalarla eğitimciyapılması yanında her fakülte mezununun öğretmen yapıldığı günler çok yakında olmuştur. Bunların hepsinde plansızlık ve arz-talep dengesizliği göze çarpmaktadır. Refleks ile günü kurtarma sendromunu hep yaşadık.
1990'larla başlayan her kasabaya üniversite açalım anlayışı, beraberinde araştırmacı yetiştirmek için açılan fen edebiyat fakülteleri mezunlarının milyonlara yakın olmasını da beraberinde getirdi. Araştırmacı yetiştirilen bu kişilerin, çok azı dışında ya işsiz kaldıkları ya da öğretmenliğe yöneldikleri barizdir. Aslında bu plansızlık sadece buralarda kalsa iyi. Eğitim fakülteleri de bundan nasibini almıştır. Mezunların hemen hepsi işsiz olan sayısal bölüm mezunları da bu şekildedir. Devlet bir süreliğine çözümü polis memurluğu gibi bölümlere eleman alarak üniversite mezunu işsizliği azaltmaya çalışmıştır. Bugün her iki fakülte de öğrenci bulamaz hale gelmiştir. Puanları ise en diplerdedir. Bunun suçlusu kimdir? Kendi dönemini idare etmeye çalışan MEB Bakanları ve bürokratları mı? Yoksa bu konuyu ciddi ele almayan eğitim sendikaları mı?
Oysa bizim ciddi oranda nitelikli öğretmene ihtiyacımız vardır. Bu konu temel alınmadan arayışlar en başından sonuçsuz kalacaktır. Herkes öğretmen olabilmeli mi? Herkes mühendis, tıp doktoru, eczacı, kaymakam vb. olabilmeli mi?
Bugün fen edebiyat mezununa alanıyla ilgili araştırmalar için ciddi ihtiyaç olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkemizin endemik bitkileri ile ilgili ne kadar çalışma yapılmıştır? Sosyal yapımızla ilgili ne kadar araştırma yapılmıştır? Hangi mühendislik alanında bir arge çalışmasını yürüttük? İşte sorunumuz esas buradadır. Bizler her şeyi biraz bilen bir toplum olduk. Mezunlarımız ise dünya standartlarına göre oldukça yetersizdir.
Her üniversite mezununa öğretmenlik yolunun açılması örneği üzerinde beyin fırtınası yapmak lazım. Öğretmenlik kişilerin iş bulamadıklarında yaptıkları bir meslek mi olmalıdır? Eğitimciliğin uzaktan görünen bir meslek olup olmadığı iyi etüt edilmelidir? Kişilik yönünden pek çok eksiği olan birinin kuru sertifikalarla öğretmen yapılması ne kadar doğrudur?
Öncelikle öğretmenliğin toplumdaki itibarının iade edilmesi gerekir. Bunun için de bugünkü öğretmenlerimizin nitelikleri ciddi ele alınmalıdır. Eğitim fakülteleri, işsizliği artıran bir yer olmaktan çıkarılmaları gerekiyor. Bu fakültelere alınacak öğrenci sayıları ve açılacak bölümler ciddi planlanmalıdır. Araştırma ve bilim çalışmalarının yanında Anadolu terbiyesi ve eğitim yöntemleri ciddi ele alınmalıdır. En önemlisi de öğretmenlerin çalışma şartları ve özlük haklarının değişmez bir politikaya dönüşmesidir. Öğretmenlik zeki ve nitelikli kişilerin seçecekleri yer olmaları sağlanmalıdır.
Sadece işsizliği önlemeye yönelik bugünkü arayış ve çözümler hükümetlere ve devlet yöneticilerine hoş gözükse bile acaba çözüm müdür?
personel meb