Demokrat Eğitimciler Sendikası (DESAM) İstanbul İl Başkanı Selçuk TÜTAK, okullarda öğretmen ve idarecilerin eğitimden çok; okulun fiziki şartları, temizliği, güvenliği ve bakım onarım ihtiyaçlarının temini gibi sorunların çözüm yollarını aramakla baş başa kalmaya mahkûm edildiğini söyleyerek Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’yı açıklama yapmaya ve kamuoyunu aydınlatmaya davet etti. Tütak’ın açıklamaları şöyle:
Okuldaki idareciler ve öğretmenler, okulun zaruri ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlü olmadıkları halde bu konudaki sorunlar ile baş başa bırakılmışlardır. Hemen hemen her gün kapı kolları, musluklar, lavabolar, prizler, kapı menteşeleri, dolap kapakları, cam, çerçeve, lambalar, duvar boyaları, masa, sıra ve sandalyeler gibi malzemelere öğrenciler tarafından isteyerek veya gayr-ı ihtiyari zarar veriliyor. Bunların yanında temizlik malzemeleri, fotokopi ve tebeşir gibi zaruri bulundurulması gereken malzemeler de var. Bütün bunların temini, tedariki, korunması ve kollanması da yine muallâkta bırakılmış. Birçok farklı konuda olduğu gibi bu yük de öğretmenlerin omuzlarına yüklenmiştir. Okul aile birlikleri bu sorunu çözmek için taşın altına elini soksa da yetersiz kalıyor. Öğretmenlerin desteği olmadan kesinlikle bu sorunun okul aile birliği tarafından çözülemeyeceğini bilen idareciler öğretmenlerden iyi niyetli olarak destek istiyor. İdarecilerini kırmak istemeyen ve sorunun farkında olan öğretmenler de elinden ne geliyorsa vazife bilip yapıyor. Şunu da belirtmekte fayda görüyorum hiçbir öğretmen ve idareci para toplama meraklısı ve heveslisi değildir.Okulların dört duvardan ibaret olduğunu varsayan bakanlık, öğretmen ve idarecilerin keyfi olarak para topladığını lanse ettiği için öğretmenler velilerle karşı karşıya geliyor. Bakanlık, bu konuda sorunu çözmek yerine yayınladığı genelgelerle öğretmen, idareciler ve veliler arasında bilerek veya bilmeyerek bir çatışma ortamı oluşmasına sebebiyet veriyor.
Okulların temel ihtiyaçlarını karşılamak için mantıksal olarak iki yol bulunuyor. Birincisi, bütün ihtiyaçların devlet güvencesinde olmasıdır. Devlet tarafından karşılanmasıdır. İkincisi ise çocuğu o okulda okuyan veliler tarafından karşılanmasıdır.Bütün idareciler ve öğretmenler birinci yolu tercih edeceklerdir. Fakat burada sıkıntı oluşturan durum bakanlığın tutumu ve üslubudur. Bakanlık veya hükümet, bir taraftan okulların ihtiyaçları için yeterince bütçe ayırmayarak birinci seçeneği ortadan kaldırıyor, diğer taraftan yayınladığı genelgelerle hiçbir suret altında velilerden ve öğrencilerden para toplanmayacak diye kamuoyuna duyuru yapıyor. Bu da yetmezmiş gibi şikâyet hatlarına yapılan en ufak bir bildirimde bile öğretmenlere ve idarecilere zor anlar yaşatıyor. Devletin aynı zamanda, okulların temizlik, güvenlik, bakım, onarım gibi ihtiyaçlarını gidermek üzere görevlendirdiği personeli de yoktur. Ayrıca bakanlık, bu işlerin görülmesi ve kırtasiye için gerekli malzemeyi, araç gereci de göndermiyor. Bu durumda ortaya şu soru çıkıyor: Okullarda oluşan bu ihtiyaçları kimler karşılayacak ve nasıl karşılayacak? İşte bu sorunun cevabı yok. Devlet hepsini karşılamıyor, bu soruna velilerin bulaştırılmasını da istemiyor, denetimlerde ise her şeyi dört dörtlük istiyor. Bu çelişkiyi anlamak hakikaten çok güç…
Yaptığım bu eleştiriden lütfen kimse ana muhalefet gibi davrandığımızı düşünmesin.Biz burada açık yüreklilikle ücret sendikacılığı dışında eğitimin sorunlarını dile getiriyoruz ki hükümet çözüm yolları geliştirsin ve sorunu çözsün. Biz sorunların üstünün örtülmesi ve her şeyi güllük gülistanlık gösterip makam mevki peşinde koşup ücret sendikacılığı yapma taraftarı değiliz ve olmayacağız.
ÖĞRETMEN VE İDARECİLER CİDDİ MANADA ZOR DURUMDA BIRAKILIYOR
Okulları ziyarete giden Kaymakam, Milli Eğitim Müdürleri, Şube Müdürleri veya Müfettişlerin en çok dikkat ettiği konulardan birinin temizlik olduğunu ve bu konudaki eksikliklerden dolayı idareci ve öğretmenlere fırça attığını duyuyoruz görüyoruz. Diğer taraftan, bakanlığın yayımladığı genelgelerden ve aktardığı bilgilerden dolaylı bütün ihtiyaçların devlet tarafından karşılandığını sanan veliler okulların temiz tutulamadığını, gerekli hijyenik ortamın sağlanamadığını muhatabı olan idareci ve öğretmenlere tepki göstermekle çift taraflı baskıya neden olmaktadırlar.
Öğretmen ve idareciler, okulun ihtiyaçlarını karşılamada öncelikli olarak resmi yazışmalarda bulunmaktadırlar. Fakat çoğu zaman olumsuz neticelenen bu yazışmalar, sorunların çözümü için yukarda belirtilen ikinci çözüm yolunu yani velilerden destek almayı zorunlu hale getiriyor. Bakanlığın bu durumda çıkıp velilere bir açıklama yapması elzemdir.
SAYIN NABİ AVCI’nın DİKKATİNE
Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinde hangi okula gidilirse gidilsin, hepsinde az çok aynı sorunlarla karşılaşacaktır. Bu sorunlar bu derece aşikâr iken çözüm üretmek yerine neden sorunlar görmezden geliniyor?
Bu sorunları bakanlık biliyor mu, bilmiyor mu? Ya da bu sorunlar bakanlıktan gizlenip her şey toz pembe bir şekilde mi aktarılıyor? Bakanlık farkında olmadığı için mi soruna el atmıyor? Yoksa bizden bu kadar, ne haliniz varsa görün anlamı mı çıkarılmalıdır? Öğretmenler, idare ve okul aile birliği koordinasyonlu bir şekilde el ele verip çalışıp okulun maddi sorunlarını çözmeli midir? Yoksa okulu kendi haline mi bırakmalıdırlar?