Özgür Eğitim-Sen olarak kuruluşumuzdan bugüne, tanımadığımız ve kutlamadığımız bu günü, bu yıl da kutlamıyoruz!
Bu günün hem temellendirildiği tarihsel arka plana, ‘Kutla !’ mantığı ile dayatıldığı 12 Eylül’e hem de öğretmenlerin içine sokuldukları aktüel duruma itirazımız var!
Milli Eğitim Bakanlığı kendi internet sitesinde 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün tarihçesini hiçbir yanlış anlamaya mahal bırakmayacak bir biçimde özetlemiş.
Peki, o özette ne anlatıyor bakanlık?
‘Öğretmenler Gününün Kısa Tarihçesi’ başlıklı ilgili bölümde kelimesi kelimesine şunları söylüyor:
“Kurtuluş Savaşı'nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i kuran Ulu Önder Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yenilikler yapmıştır. Bu yeniliklerden biri de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştur.
Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okuryazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır.
24 Kasım 1928 tarihinde açılan Millet Mekteplerinde yaşlı, genç, çocuk, kadın demeden herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir.
Millet Mekteplerinin açılışı ve Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.”
(http://www.meb.gov.tr/belirligunler/24kasim2011/ogretmenler_gunu.htm )
İsmet İnönü Milli Eğitim Bakanlığı’ndan daha açık sözlü olduğu için sözü edilen Latin alfabesinin tercih edilme gayesini Hatıralar’ında şöyle anlatıyor:
“Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.” (İnönü, Hatıralar, C.2, sf. 223)
Cemil Meriç yıllar sonra bu trajediyi şöyle özetlemişti: “Münevvere kelimelerde dahi tahammül edemediler. Hakikatte dil davası yok. Türk insanın hafızasının iğdiş edilmesi var.”
Prof. Dr. Mehmet Çelik ise trajedinin geldiği son noktayı, “Yeryüzünde dedesinin mezar taşını okuyamayan tek millet biziz.” diyerek betimliyor.
Tüm bu geçmişi unutup ‘bir an için’ ‘bu günün öğretmene verilen bir değeri yansıttığını’ varsaysak bile, bu sefer de bu kanaatimizi mevcut durum doğrulamıyor.
Devletin tepeden “parmak sallayan” bir eda ile tesis ettiği hiyerarşi ilişkisinde en zayıf halka konumundaki öğretmenler, çalıştıkları kurumlarda tutsak. Öğretmenlik bugün güven duyulan meslekten ihbar edilen mesleğe tenzil etmiş, öğretmen görevi başında tartaklanan, kurşunlanan şimdiki zaman koşullarına mahkûm edilmiştir. Bu şartlarda da öğretmenler açısından ‘kutlama yapmak’ abestir.
İki şiir, bir nutuk ile Öğretmenler Günü kutlaması; icrası, içeriği ve manasızlığı itibariyle öğretmenlere verilen bir değerin değil aksine sistem içerisindeki değersizleştirilmiş konumlarının hazin bir göstergesi niteliğindedir.
Öğretmene adeta “İşte sen ancak böyle bir kutlamaya layıksın !” denilmektedir.
Özgür Eğitim-Sen olarak darbecilerin ihdas ettiği, kurgusu ve icrası bakımından öğretmen kimliğinin değeri ile bağdaşmayan böyle bir günü tanımıyoruz ve kutlamıyoruz.
Ali AYDIN
Özgür Eğitim-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri