Malum dönemde maddi ve manevi bakımdan öğretmenlik mesleğinin ciddi anlamda kan kaybettiği bir süreçten geçiyoruz. Özellikle de sayın milli eğitim bakanımızın tavır ve söylemleri üzücü. Sayın bakan öğretmenlere karşı net bir biçimde önyargılı. Daha da üzücü olanı bu ön yargının bir biçimde sayın başbakanımızda da belirmiş olması. Tüm bu yaşananlar idealist öğretmenleri ziyadesiyle üzmekte. Bu hususta birkaç noktaya vurgu yapacağım;
1. Öğretmen gerçekten sadece 15 saat mi çalışır? Az çalışan varsa bu konuda düzenleme yapma ve uygulama sorumluluğu kimdedir? Öğretmenin bir statüsü olması gerekmez mi?
2. Neden siyasi iktidarlar adalet ve liyakat temelinde samimi (katılımcı boyutu olan) düzenlemeler yapmıyor? Örneğin yakında yapılacağı söylenen taşra atamaları (ilçe milli eğitim müdürleri) veya eğitim kurumları yönetici atama konulu düzenleme. Böylesi adımlar vicdanlara sığdığı ölçüde yol alırız; aksi taktirde olacaklar belli.
3. Bakanlık üst yönetiminde öğretmen öteleniyor ve yönetişim adına bir sürü süslü laf söyleniyor. Ne var ki sayın bakanın yönetişim adına yaptıkları ortada. Okullarda bihaber yönetimler başarılı olamaz. Örneğin okulun son haftası tüm yöneticilere hizmetiçi eğitimi ancak olaya çok uzak bir anlayış koyar (şu anda bu oldu).
Ahmet AK – Emekli Eğitimci / Turkiyeegitim.com