Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, son yıllarda öğretmenlik mesleğinin saygınlığının zedelendiğini, bunun sonucunda da öğretmenlere yönelik şiddet olaylarının arttığını söylüyor.
Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, son yıllarda öğretmenlik mesleğinin saygınlığının zedelendiğini, bunun sonucunda da öğretmenlere yönelik şiddet olaylarının arttığını söylüyor. Ceylan; terör örgütü PKK’nın öğretmenleri kaçırması ve eğitimi kesintiye uğratma çabalarının ise toplumda öğretmenlere karşı yeniden bir duyarlılık oluşturduğu ancak mesleğin hak ettiği noktaya gelemediği görüşünde.
Müfettişler, Türk eğitim camiasında oldukça önemli bir yere sahipler. Eğitim çalışmalarının niteliğinin arttırılması ve eğitimcilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesine katkı sağlamak amacıyla kurulan Müfettişler Derneği ise hem öğretmenlerin gözündeki müfettiş algısını olumluya dönüştürmeyi hem de meslektaşlarının daha iyi şartlarda görevlerini yapabilmesi için kamuoyu oluşturmayı görev ediniyor. Halen Ankara’da aktif eğitim müfettişliği yapan dernek başkanı Doğan Ceylan ile toplumun öğretmenlik mesleğine bakışından, eş durumundan yer değişikliği alamayan öğretmenlerin mağduriyetine; ataması yapılmayan öğretmenlerden, eğitimcilere uygulanan disiplin cezalarına kadar birçok başlıkta, öğretmenlerin mevcut durumunu konuştuk.
Öğretmenlerin 2012 yılındaki genel durumlarını kısaca özetleyebilir misiniz? Ekonomik, sosyal…
Öğretmenlerin hak ettiği düzeyde maaş almadığı ortada. Yıllardan beri bu hep böyle. Öncelikle öğretmenlere ek ödeme verilmeli, doğru bir kariyer sistemi getirilmeli ve kariyer basamaklarında cazip maaş artışları olmalı. Yıllardır sadece bir kez uzman öğretmenlik sınavı açıldı ve öğretmenlere her yıl uygulanması gereken bu sınav, bir daha yapılmadı. Polis, imam, vaiz vb. birçok meslekte kariyer basamakları oluşturulurken, öğretmenlerin kariyer sistemi işletilmedi ve öğretmenlerimiz mağdur edildiler. Son yıllarda öğretmenliğin saygınlığı zedelendi. Öğretmenler, maaşı karşılığında yeterince çalışmayan, bol tatil yapan, kendi çıkarını düşünen kişiler olarak nitelendirildi ve bunun sonucunda da meslek yara aldı. Öğretmenlere yönelik şiddet olaylarında da artışlar yaşandı.
Son dönemlerde toplumun öğretmenlik mesleğine olan bakış açısında bir değişiklik oldu mu? Toplumun algısı ne yönde?
Terör örgütü PKK’nın okullara saldırması ve öğretmenleri kaçırması, öğretmenlik mesleğine karşı toplumda yeniden bir duyarlılık oluşturdu. Ayrıca Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer başta olmak üzere hükümet yetkililerinin, öğretmenlere yönelik söylemlerinde olumlu bir değişim yaşandığı gözleniyor. Tüm bu gelişmeler, öğretmenliğin toplum nazarında almış olduğu yaranın kapanmasına katkı sağlayacak. Ancak öğretmenlik mesleğinin hak ettiği saygın noktaya gelmesi için daha ciddi çalışmalara ihtiyaç var.
ANAYASANIN KORUDUĞU AİLE BİRLİĞİNİ, BAKANLIK KORUYAMIYOR
Eşleri sınıf öğretmeni olan öğretmenlerin mağduriyetleri hakkında neler söylemek istersiniz? Öğretmenler günü arifesinde böyle bir mağduriyetin giderilmesi için neler yapılması gerekir?
Eğitim bir gönül işi. Ailesi ve çocuklarından ayrı kalmış, yüreği iki parça olmuş öğretmenlerin verimli şekilde çalışması mümkün değil. Anayasa ile güvence altına alınmış aile bütünlüğünün, Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından sağlanamıyor olması da ayrıca çok üzücü. Geçmiş yıllarda da mağduriyetler yaşanıyordu ancak bu yıl, özellikle sınıf öğretmeni olan binlerce öğretmen, norm açığı olmadığı için ailesinden ayrı kalmak zorunda bırakıldı. Eşleri zorunlu hizmete tabi olan personelin devlet tarafından zorunlu olarak başka illere atanmasının ardından, sınıf öğretmeni olan eşlerinin atanamaması akıl almaz bir durum. Bakanlık, başlangıçta atama yapmaya yanaşmamasına rağmen geç de olsa çözüm arayışına girdi ve yan alana geçiş ve becayiş uygulamasıyla sorunu çözmeye çalıştı, ancak 4+4+4 kademeli eğitim sistemine geçişte öğretmenlerin yaşayabileceği mağduriyeti zamanında, doğru bir şekilde planlayarak gidermesi gerekirdi. Yönetmelikte yer almasa da Bakanlık, Şubat ayında öğretmenlere eş durumu ataması hakkı tanımalı ve öğretmenlerimizin mağduriyetini gidermeli.
Yeni eğitim yılı başlamasına rağmen, ataması yapılmayan öğretmenlerin sorunları her geçen gün büyüyor. Sizce bu durumun telafi edilmesi için ne gibi çalışmalar yapılmalı?
Bu sorun, Bakanlığın bir öğretmen alım politikası oluşturamaması ve YÖK ile koordinasyon sağlayamamasından kaynaklanıyor. MEB, mevcut öğretmen ihtiyacını hesaplamada bile sorun yaşıyor. Daha önce MEB tarafından 70 bin öğretmen ihtiyacının belirttiği dönemde, Bakanlık İç Denetim Birimi 130 bin öğretmen açığı olduğunu açıkladı. 4+4+4 kademeli eğitim sitemine geçişle bazı ders saatlerinde artışlar olduğunda, biz de ülkemizde 160 bin öğretmen açığı olduğunu açıkladık. Sayın Bakanımız aylar sonra aynı rakamı ifade edebildi. Bu yıl 40 bin öğretmen alındığını, şu anda 120 bin öğretmen açığı olduğunu düşünüyorlar, ancak bu hesapları da yanlış. Çünkü sadece seçmeli dersler nedeniyle önümüzdeki üç yıl içinde 90 bin öğretmen açığı olacak. Bizce, atanamayan öğretmenlere ilişkin öncelikle en az 5 yıllık bir öğretmen alım politikası oluşturulmalı ve bu konuda atanamayan öğretmenler bilgilendirilmeli. Bütün mezunlara devlette çalışma imkânı verilemeyeceği gerçeği de dikkate alınarak, özel okulların yaygınlaştırılması için teşvik verilmeli ve atanamayan öğretmenlere özel okullarda çalışma imkânı doğrulmalı.
ÖĞRENCİYE ŞİDDET, SORUŞTURMA KONULARININ BAŞINDA
Milli eğitim sistemi içindeki öğretmenler ve idarecilere uygulanan disiplin cezaları, en çok hangi konularda oluyor?
Öğretmenlerin en sık soruşturma geçirdiği konu, öğrenciye şiddet uygulamaları. Yine soruşturma konusunun fazla olduğu davranışlar arasında “hakaret veya kaba lisan kullanma”, “görevini yürütürken uyum içinde çalışmama” gibi fiiller yer alıyor. İdarecilerin ceza aldığı konular da genellikle Bakanlıkça belirlenen mevzuat hükümlerine uymamaktan kaynaklanan hususlar. En sık görülen fiiller, “kurumlarca belirlenen usule uymama” ve “görevi ihmal.” Geçen yıl, öğrenci kayıtlarında bağış talep edilmesinden dolayı da birçok okul yöneticisi ceza aldı.
Öğretmenlere en çok hangi tür cezalar uygulanıyor? Uzaklaştırma, tayin, vs.
Öğretmenlik mesleğinin niteliği itibariyle çok ağır cezalar gerektirecek durumlar olmuyor. Fiilin niteliğine göre, değişik kanunlardan cezalar uygulandığını söyleyebilirim. Cezaların çoğu uyarma, kusurlu sayılma veya ihtar gibi hafif cezalar. Talebe dövmek gibi ağır fillerde maaş kesilmesi ve aylıktan kesme cezası uygulanıyor. Görev yeri değişikliği ise ancak bir öğretmenin kendi kurumunda verimli çalışma ortamını kaybetmesi gibi özel durumlarda uygulanır, ki bu durum da çok nadirdir.
Söz konusu bu cezaları, son 5 yılla kıyasladığınızda nasıl bir sonuç elde ediyorsunuz? Önceki yıllara oranla nasıl bir gidişat söz konusu?
Cezaların nitelik ve sayı açısından değiştiğini düşünmüyorum. Soruşturma sayısının arttığı yıllar, iktidar değişikliklerinin yaşandığı yıllar. Her iktidar değişiminde biz bunu yaşadık. Uzun süredir iktidar değişimi olmadığı için de soruşturma sayılarında önemli bir değişim yok.
DEVLETTE İŞ İMKANI VAR DİYE ÖĞRETMEN OLUNMAZ
Öğretmen yetiştirme konusunda neler düşünüyorsunuz? Sistemin eksiklikleri var mı?
Öğretmen seçimi doğru değil! Öğretmenlik, insan sevgisi ve insan yetiştirme idealiyle yüreği dolu gençlerin seçeceği bir meslek olmalı. Günümüzde, nitelik itibariyle öğretmenliğe uygun olmadığı halde sadece devlette iş imkanı fazla olduğunu düşündüğü için birçok genç, öğretmenlik bölümlerini tercih ediyor. Bu öğrenciler, eğitim fakültelerinden yeterince bilinç kazanmadan mezun oluyor ve KPSS gibi alan yeterliğini ölçmeyen bir sınav sonrasında öğretmenliğe atanıyorlar. Bu nedenle ülkemizde idealist öğretmenlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Öğretmen alım sistemi bana göre yeniden oluşturulmalı, nitelik itibariyle öğretmenliğe uygun öğrenciler eğitim fakültelerine alınmalı ve öğretmen olarak yetiştirilmeli.